Dersim’de yangın devam ederken bazı Kürdler ağlaşıyor: “Marmaris’te yangın için çırpınanlar Dersim’de orman yanarken neredeler? Resmi kurumlar nerede?” sorularını soruyorlar.
Kimi Kürdün coğrafi benliğini ve kendini yönetme bilincini ve duygusunu yok ettiniz mi geriye aciz, dilenci ruhlu, yanaşma kapasiteli, boyun büküp bekleyen; derin, demokrat, devrimci, dinsel ya da liberal “dış” güçlerden başkasını gözü görmeyen, o güçlere bel bağlayan, el uzatıp bekleyen, bölgesel acılarından ve yoksunluğundan sarhoş olan, sadece o acılarla var olan, o yoksunluklarla kendini kabul eden; bunlar yüzünden efendisinin ya da efendisinin muhaliflerinin başını okşamasını uman, imdadına yetişmesini bekleyenler kalıyor.
Orman yangınlarında eğitim almamış bir kişi orman yangınını söndüremez ve dünyada hiçbir ülke eğitimsiz bir kişinin yangın alanına girmesine, girmesine izin veremez. Eğitimli değilseniz o işi yapamazsınız. Ancak bizim konumuz ve sorunumuz bu değil.
Kürd olmayanlarla coğrafi benliğini yansıtan bir Kürd gibi ilişki kurmak yerine, ‘bizi yanlış anladınız, yetimi de olsak ümmetin evladıyız ya da biz sizi de kurtaracağız’ diyen bir ruh haliyle ömürler tükettiler. Bu nedenle bu bireylerimize KürD demiyoruz; KürT diyoruz. Bir Kürd coğrafi ve idari sahipliği ve temsiliyeti ile vardır; öyle ilişki kurmalı ve öyle de yaşamalıdır. Kürd olmayanlarla coğrafya sahipliği, temsiliyeti ve idari sorumluluk almaya net vurgu temelli ilişki kurmayan, kurmaktan korkan, kaçınan, yanlış bulanlardan ayrışılmalıdır.
Bizler; Öcalan’a, PKK’ye, herhangi bir legal siyasi parti ya da dini cemaat ya da parti, ideoloji aracılığıyla iradesini birlerine teslim etmiş, fedaileşmiş kişilerden, kişiliklerden uzak durmalıyız. Bu dinamiklerin papağanı olmuş insanları etkilemeye çalışmak, değişeceklerini ummak nafiledir. Nafilenin ötesinde, bu tür insanlarla olması gerekeni inşa edemezsiniz. Bu tür sistemlere içerisinden ve dışarıdan yaklaşmayı ya da işbirliği yapmayı tek çözüm yolu gibi görenler ve gösterenlerimiz ise çıkarlarını, korkularını gizleyen iki yüzlü insanlarımızdır.
Coğrafyamızda zaten var olan özgür, yaratıcı, kapsayıcı, koruyucu düşünce filizlerine yeşerme hakkı tanıyacak; kendi dinsel ya da ideolojik anlayışını dayatmayacak bireylerimizin direncine, sayısının artmasına ve bir araya gelmesine ihtiyacımız var.
Sorunlarımızı kendimiz çözmeliyiz. Çözemiyorsak çözecek mekanizmaları elde etmenin, bu mekanizmaları çağcıl ve şeffaf biçimde yönetmenin derdinde olmalıyız. Bunun derdinde olan her dinamik kıymetlidir.
Adalet beklemek, hesap sormak, kin beslemek, nefrete boğulmak, haklar konusunda beklenti içinde olmak bizi yolumuzdan alıkoymaktadır. Her kim ya da yapı bizi yolumuzdan alıkoyacak fikir, teori ve duyguları içimize taşıyorsa ve savunuyorsa o bizim iyiliğimiz için, kendi geleceğimiz için değildir. Elbette bunu yapmakta özgürdürler ancak böyle düşünmeyenlerimiz de demokratik sivil yöntemlerle inisiyatif almalıdır.
İçe dönmek, içimize güven vermek, içimizin gücünü hissetmek ve buna inanmak, içimizdekilerin saygınlığını ve üretkenliğini anımsamak; bireylerimizle içimizin sağlıklı inşasına davet etmek için kafa yoralım.
Bölgemizdeki yangınlar, yoğun emek sömürüsü, ekonomik eşitsizlik; sermaye, beyin ve nitelikli işgücü göçü; eğitimsel gerilik, ev ve işyerlerinin aşırı pahalılığı, dış göçleri ancak ve ancak coğrafi sahiplenme ve idari sorumluluğa dahil olmamız azaltabilir. Bu yapılmadığı sürece bölgemiz her türlü kaybetmeye, çökmeye ve çözülmeye devam edecek. Bunun sorumlusu da yetkililer, yandaşlar, yanlış ittifaka dahil olmalar, ‘karşı taraf’ ya da herhangi bir ‘iktidar’ değil kendimiz yani hepimiz olacağız.
Kürd sorunu Kürdün uyanıklığı sorunudur. Kürd sorunu Kürdün inisiyatif alamama sorunudur. Kürd sorunu Kürdün karakteri sorunudur.
Mary Doria Russel’ın bu yazının başlangıcında yer alan cümlesini unutmayalım..
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.