Normalde böyle bir durum başladığı anda, duyulduğu anda hükümet, ilgili resmi kurumlar, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, Türk toplumunun sözü dinlenir kişileri ısrarla açıklama yaparak yaşanana dikkat çekmeli, itiraz etmeli ve güvenlik güçlerini ve yargıyı göreve davet etmeliydi. Bununla da yetinmeyip kimlik kontrolü yapılan yerlere gidip Kürdleri korumaya çalışabilirlerdi. Bunlar yapılmadı, Kürdler bu sessiz kalışı unutmamalıdır.
Milas Cumhuriyet Savcılığı’nın soruşturma başlattığı bilgisi doğru ise; geç kalınmış olmasına rağmen önemli, yaygınlaşması ve takip edilmesi gereken bir gelişmedir.
Orman yangınlarının söndürülememesi, destek yokluğu Türk toplumunu yıprattı çünkü yaşananlar ve kayıplar trajik, korkunç. Ancak yangınlardan ve kayıplardan Kürd bireylerini sorumlu tutmak ve bu kabülle Kürd avına çıkmak da trajik ve korkunç.
Bölgesinde yaşamayan Kürdler öfkeli Türk kalabalıklarının tehdidine ve saldırısına hala maruz kalabilir. Bu nedenle, yangın bölgelerinde yaşarken, mevsimlik işçi olarak çalışırken ya da ya da herhangi bir yerde sırf Kürd olduğu için baskı gören, şiddete maruz kalan her bir Kürd bireyine şunlar önerilebilir:
1- Kürdler şunu öncelikle kendileri kavramalıdır: Öcalan ve PKK demek Kürd demek değildir. Öcalan ve PKK Türkiye tarafından terörist olarak kabul edilmektedir. Türk toplumu da Öcalan ve PKK’yi bebek, sivil, asker ve polis katili olarak bilmektedir. Bu bilgi, öfke ve nefret ile Türk toplumunun Öcalan ve PKK’yi Kürdlerle özdeşleştirmemesi gerekir. Bu yaklaşım Kürdler için çok tehlikelidir.
Kürd toplumunun Öcalan ve PKK ile özdeş olmadığını Kürdler Türk toplumuna anlatamaz. Bunu yapacak olan Meclis, siyasi partiler, STK’lar ve sözü toplumda kabul gören Türk bireyleridir.
2- Bölgesi dışında yaşayan Kürdler kazanım elde ettikçe değil; mağdur edildikçe, etkisizleştikçe, sinikleştikçe, talepsizleştikçe ve yıldırıldıkça güçlenen kesimler vardır. Bölgesi dışında yaşayan Kürdlerin bu tür baskı süreçlerine, cenderelere her dönem hazır olması gerekmektedir. Bu geçici ya da son bir süreç değildir. Bu nedenle, çekinik ruh haline bürünülmemelidir. Kürd kimliği, dili ve kültürel hakları açıkça sergilenmeli; kimliğe ve dile saygı gösterilmesi sağlanmalı, korunmalı ve geliştirilmeli; kısacası, eşitlerin ilişkisinde ısrarcı olunmalıdır. Benlik yitirilirse, geçmişin de yitirileceğinin ayırdında olunmalıdır.
3- Kürdlerin yargıdan başka güvenecekleri, sığınacakları yer yoktur. Kürd olduğunun anlaşılması için kimlik kontrolü yapılanlar, sırf Kürd olduğu için hakaret, tehdit görenler mutlaka yargıya başvurmalıdır. Sonra bölge barolarına başvuru yaptıklarını bildirebilirler.
Örneğin, TCK madde 109’a göre; “Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.”
Örneğin, TCK madde 223’e göre; “Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla kara ulaşım aracının hareket etmesini engelleyen, bu aracı hareket halinde iken durduran veya gitmekte olduğu yerden başka yere götüren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Örneğin, TCK madde 262’ye göre; “Bir kamu görevini, kanun ve nizamlara aykırı olarak yerine getirmeye teşebbüs eden veya terk emri kendisine bildirilmiş olduğu halde görevi sürdüren kimseye üç aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.”
Ayrıca, Kürdlerin yaşadığı, gezindiği, işlettiği ve çalıştığı mekanlara yönelebilecek öfkeli kalabalıkların yapabileceği saldırılarda; hakaret, tehdit, kişilerin huzur ve sükununu bozma, işkence ve eziyet, nefret ve ayrımcılık, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, kamu barışına karşı suçlar, suç işlemeye tahrik, mallara zarar verme, konut dokunulmazlığının ihlali, kasten yaralama, kasten öldürme, anayasayı ihlalden biri ya da birkaçı gerçekleşebilir. Bunlar da Türk Ceza Kanunu’na göre, (sırasıyla; madde 125, 106, 123, 94, 122, 117, 109, 170, 213, 214, 151, 116, 86, 81, 309) suçtur! Bu durumları yaşayacak olan Kürdler hızla yargıya başvurmayı ihmal etmemelidir!
4- “Sinik, sinmiş pasif ruh hali” yerine, sadece fiili saldırı ihtimalinde, saldırı olduğunda Kürdlere “agresif pasif ruh hali” öneriyorum. Sadece Kürdler için değil, dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir insan için meşru müdafa yasal haktır. Ancak Kürdler kışkırtmalara karşı sağduyusunu korumalıdır.
5- Bölgesinde yaşamayan ancak işi ve okulu olmayan Kürdler iki ay için bölgesine dönebilir.
6- Bölgesinde yaşayan Kürdler ise tatil için bile olsa en az iki ay bölgeden ayrılmayabilir.
Bölgesinde yaşayan Kürd bireyleri olarak, bölgesinde yaşamayan Kürd toplumunun orman yangınları ve mevsimlik işçilik esnasında maruz kaldığı, tanıştığı sorunları, yaşadığı çaresizliği kaygı ile izliyoruz. Bu süreçler ilk kez yaşanmıyor ve daha önceki yıkıcı şöven dalgalara benzememesini umut ediyoruz.
Konya Kürt Katliamı’nı yapan kişi ya da kişiler alınacak cezayı mutlaka düşünmüştür ancak bunun biliniyor olunması bile katliamı durduramadı. Buna rağmen, Kürdlerin tedbirden ve yargıdan başka çareleri yoktur. Orman yangınları yüzünden gelişen ve devam eden şiddet dalgasına kapılmış, fırsat bilmiş öfkeli kalabalıkları engellemenin, sayılarını azaltmanın yolu bu grupların işledikleri suçların karşılığında cezalandırılmaları için girişimde bulunmaktan geçiyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.