Birkaç baro da benzer kavramları içeren bir ortak açıklama yayınladı.
İlk cümleye göre HDP, bölgesinde yaşayan “Kürdler” adına konuşuyor gibi görünmektedir! Kürdleri temsil etmediğini her fırsatta belirten HDP, şimdi ne oldu da birden halklarımız yerine ‘halkımız’ kelimesini kullandı? Bu iyiye bir işaret olabilir mi sorusu HDP açıklamasının devamında anlamsızlaşıyor ve ideolojisini, algısını etkidiği Kürdlere de edindirmeye çalışıyor.
Açıklamada dikkat çeken asıl önemli nokta, HDP’ye göre, Türkiye’de Kürdlere saldırıların AKP ile başlamış olmasıdır. Yine HDP’ye göre, son saldırıların temel nedeni de iktidarın kutuplaştırıcı dilidir; tekçi, ötekileştirici politikaların ve nefret dilinin sonucunda linç kültürü yaratmıştır. Ayrıca, sadece AKP ve MHP mi tekçi değil? Bu iki parti dışındaki partiler tekçi, ötekileştirici değil demek ki.
Açıklamalarda yer verilenlerin gerçeği yansıtmadığını belirtmek gerekiyor. AKP öncesinde sanki Kürdlere yönelik saldırı ve hakaretler yapılmamış ve linçi de içeren saldırılar ilk kez AKP döneminde görülmeye başlamış gibi bir atmosfer yaratılmaya, uçucu bir ‘resmi tarih’ oluşturulmaya çalışılmaktadır.
6-7 Eylül, Trakya olayları, Maraş, Çorum, Sivas ile başlayan cümleler kurmaya ve HDP’yi hakikate davet etmeye gerek var mı? Sadece birkaç örnek olarak, “Nerede Kürd görürseniz yüzüne tükürün” sözü ya da “Bu ülkede Türk olmayanlar sadece hizmetçi olabilirler” sözleri HDP’ye göre kutuplaştırıcı, ırkçı ve nefret söylemi sayılmıyor.
Bu söylem, AKP’den öncesini aklama girişimi olabilir ve AKP iktidarı kaybedince her şey yoluna girecek algısı yaratabilir. Açıklamadan, ‘Bu iktidardan önce Kürdler, farklı milletlerden aleviler, Ermeniler, hak arayıcılar saldırıya uğramazdı! Bunlar AKP’nin kutuplaştırıcı siyaseti sonucu başladı!’ anlamları çıkabilir!
Kürd halkını, onun tarihini, şimdisini ve geleceğini omuzlayacak güçten ve niyetten yoksun olanlar, buna niyeti olmayanlar, hatta engel olmak isteyenler her zaman olacaktır.
Türkiye’de iki farklı Kürd toplumu vardır: bölgesinde yaşayan Kürdler ve bölgesinde yaşamayan Kürdler! Her iki Kürd toplumunun geleceği ve tahayyülü farklı da olsa her iki toplumun anadilinde eğitim gibi ortak talebi vardır. Bu talebi hangi parti hayata geçirmeye söz verirse biz Kürdler oyumuzu ona vermeliyiz. İktidarın karakteri, bileşenleri, geçmişi bizi ilgilendirmez. Ancak HDP’nin son yaklaşımı, etkilediği Kürdlerle AKP’yi kutuplaştırıcı, uzlaşılmaz bir noktaya vardırabilir. Bu yanlış ya da daha doğrusu, biz Kürdler için tamamen yanlış bir politikadır.
Her iki Kürd toplumu rasyonel olmalı ve Türkiye’deki yapısal, ideolojik, farklı sosyolojik toplulukların, odakların iktidar çatışmasında taraf olmamalıdır. Kürdler nötr bir alana çekilerek iktidara talip ya da iktidarı etkiyebilecek her siyasi partiye eşit mesafede durmalıdır. Sadece seçim öncesinde ya da Kürdlere her saldırıda Kürdleşenlerin Kürdleşmesi kısa vadelidir ve bu nedenle göstermelik ve geçici Kürdleşme atakları reel politikaya yansıtmamaktadırlar.
Türkiye’de kutuplar varsa eğer, bölgesinde yaşasın yaşamasın tüm Kürdler bu kutuplardan biri değildir, bu kutuplardan birine dahil de değildir. Kutuplar arasında öğütülmesi, savrulması tehlikesine karşı sadece Kürdleri değil tüm bölge toplumunu uyarmak ve sakınmak hepimizin hassasiyetidir. Savunmasız herhangi bir topluluğa karşı programlı bir saldırıya geçildiğinde bunun iç savaş değil de bir katliam olacağı ortadadır.
Bölgesinde yaşamayan Kürdler olası saldırılara karşı savunmasız ve çaresizdir. Bölgesinde yaşamayan Kürdlere Kürd olduklarından dolayı yapılan, yapılacak saldırıların fail ya da faillerini ortaya çıkarıcı hukuki hamleler ısrarla yapılabilir. Bazı barolar meseleye bu biçimde dahil olabilir.
Kürdler kendi içinde ve bölgemizin diğer tüm toplumları arasında kutuplara, kutuplaşmalara da sahip değildir; bu tür yapay kutuplaşmalara da izin veremeyiz. Soğuk savaş dönemine ait olan “kutuplaştırma”; şiddet içeren, eski dünyaya ait, kaybı meşrulaştırıcı bir kavramdır.
Kimse Kürdleri kutuplaştıramaz, bir kutupmuş ya da bir kutba dahilmiş gibi gösteremez.
Bölgesinde yaşasın yaşamasın Kürdler kutuplara sıkıştırılamaz. Bu sıkıştırma saygıdeğer, güçlü, mümkün ve haklı iddiasını Kürdlere unutturmakla kalmaz; Moğol, Bizans ve Roma miraslı entrikalarla dolu bir girdapta kendine saygısını da yitirmesine neden olur.
Bölgemize kapanalım ve kendimizi tekrar tanımlayalım, tanıyalım.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.