HDP ve YSP yönetimi cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceklerini açıklayıp genel seçimlerde kendileri için oy istedi.
PKK yöneticileri de Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’na açıkça destek verdiklerini sürekli belirtiyor, genel seçimlerde de YSP’yi destekliyor.
Kılıçdaroğlu’na PKK’nin desteği ile YSP’nin desteğinin etkisi ve tepkisi seçmenden seçmene farklı olabilir. Kılıçdaroğlu’na destek gibi görünen PKK açıklamaları ters etki yaratabilir. Vitrindeki ‘destek’ görüntüsü karşılığını seçim sonrasında bulabilir.
PKK’nin açıklamaları kararsız ya da tedirgin seçmenin tutumunu etkileyebilir. PKK’nin ‘öfkeli’ Erdoğan karşıtlığı yüzünden Erdoğan’a oy vermeyi düşünen düşünmeyen, bunu aklından geçiren geçirmeyen seçmen Erdoğan etrafında kenetlenebilir. Kılıçdaroğlu’na oy vermeyi düşünen seçmeni ise tereddüte düşürebilir. Bölgede PKK’nin Erdoğan karşıtı söylemlerinin kimi Kürde olan etkisi ve olağanlığı ile Kürd olmayanlara etkisi farklıdır.
‘Her bir oy kaderdir’ yaklaşımına sahip her ittifak, parti ve seçmen PKK’nin desteğinin sandığa yansımayacağını iddia edemez. PKK desteği Kılıçdaroğlu’na oy kazandırmaz ama oy kaybettirebileceği olasılık dahilinde.
PKK’nin Kılıçdaroğlu’na açık desteği Erdoğan, AKP, Cumhur İttifakı ve Ata İttifakı için seçmene şikayet etme ve kendileri için oy isteme gerekçelerinden biri haline geldi.
Kısacası, PKK dolaylı olarak Erdoğan’a destek veriyor, diğer bir ifadeyle Erdoğan’a desteğin korunmasını ya da artmasını sağlıyor olabilir ve dahası, Kılıçdaroğlu’na desteğin azalmasına neden oluyor denebilir. YSP ise doğrudan Kılıçdaroğlu’na destek veriyor. Farklı görünen bu iki tutuma iki yapının ayrışması olarak da bakılabilir ya da feodal ailelerde olduğu gibi kendi içinde görev dağılımı yapılmış da denebilir.
PKK yöneticilerinin bu açık ve ısrarlı desteğine, etkilenmeleri farklı da olsa HDP, YSP, Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı henüz yüksek sesle itiraz etmiş, hatta serzenmiş, PKK’yi susmaya davet etmiş değil. HDP, YSP ve Millet İttifakı dışındaki parti ve ittifaklar ise PKK’nin bu desteğini kıyasıya eleştiriyor ve anlamlar çıkarıyor, korkular türetiyor. Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı henüz ‘PKK etkisiyle gelecek oyu istemiyoruz!’ demedi.
PKK’nin seçim sonrası belki AKP’den dolaylı ama Kılıçdaroğlu’ndan doğrudan talepleri olabilir ya da seçim öncesi talep ettikleri seçimden sonra tartışılabilir. Seçim sonucu ne olursa olsun PKK seçimi kaybedecek taraf gibi görünmüyor. Kim kaybederse kaybetsin, PKK kendini kazandıran taraflardan biri olarak gösterme açısından karlı çıkacak gibi görünüyor.
Ancak konu bununla sınırlanmıyor.
Evet, PKK, cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’na ve genel seçimlerde de YSP’ye destek veriyor. Aynı PKK, geçmiş seçimlerde de desteklediği partiyi açıkça ilan etmiş ve desteklediği partiye verilen oyun kendi politikaları, uygulamaları ve hedefleri için açık destek olduğunu öne sürmüştü.
PKK, cumhurbaşkanlığı seçiminde kısmen, genel seçimlerde ise YSP’ye verilecek hemen hemen tüm oyun kendi çağrıları nedeniyle, PKK sayesinde verildiğini, bu oyların PKK’ye verilmiş destek olduğunu öne sürebilir. Erdoğan’a kazandıracak oylarda da benzer payı ve iddiayı yabana atmamak gerek. Ancak bu kez, sahipleneceği bu oy payına dayanarak hakkını isteyebilir. İstanbul yerel seçimlerinden sonra dile getirildiği gibi.
Örneğin PKK şunu diyebilir: ‘Bölgede ve bölge dışında YSP’nin genel seçimde aldığı oy sayısı kadarını Kılıçdaroğlu’na yönlendirdik! Yani YSP bir milyon oy alırsa, Kılıçdaroğlu’nun alacağı oyun bir milyonunu PKK sahiplenebilir! AKP kazanırsa eğer kazandıran ‘PKK desteği tepkisi’ oylara dem vurabilir.
PKK, Millet İttifakı’na ya da Cumhur İttifakı’na verdiği desteğin oya dönüşmesi, kazandırması karşılığında ne talep edecek?
Erdoğan seçimi kaybederse ya da kazanırsa bölgesinde yaşayan Kürd toplumunun haklarının verilip verilmeyeceği belirsiz? İktidarın desteklenemeyecek pratiği ve söylemleri ne yazık ki, genelde Millet İttifakı’nı özelde ise CHP’yi ılımlı, ilerici ve yenilikçi kılmıyor. Bu nedenle net bölgesel kazanç odaklı bir seyir izlemek gerekiyor.
Millet İttifakı’nın çerçevesini ve vizyonunu bana göre Mansur Yavaş çiziyor, netleştiriyor. Yavaş’ın açıklamaları da Kürdlerin kolektif hakları için olumlu gelişmeler olacağına dair bir umudu beslemiyor.
Her iki ana ve hatta diğer ittifaklar da sivil demokratik siyaseti koruyucu, güçlendirici duvar örmekte yeterince atak değil, yeterince emek harcamıyor. Bu da kazanan kim olursa olsun, seçimden sonra kaosun devam edeceği anlamına geliyor.
Bu kendini tekrarlayan, bölgeyi tüketen kaostan, bu yönetim sisteminden çıkış yolu bölge için federe yönetim talebidir. Bu talep seçimden bir güç olarak çıkabilir. O durumda ancak kaybetmeyi durdurup kazanmaya başlayan bölge ve bölge toplumu olabilir.
Federe yönetim talebinin alacağı yüzbinlerce, milyonlarca oy tekrarın tekrarı bu süreçlerden huzursuz ve yeni bir yaşamı örmek isteyen her kesimin ortak alanını genişletecek, ses daha gür çıkacak, federe yönetim talebi ciddileşecek ve temsiliyet görünür olacaktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.