Türkiye’de Kürdler ikiye ayrılır: Bölgesinde yani atalarının topraklarında yaşayan Kürdler ve bölgesinde yaşamayanlar. Bu yazı bölgesinde yaşayan Kürdler bağlamında değerlendirilmelidir.
Çokdilli, çokdinli ve çokkültürlü bölge toplumu benliğinden emindir, benliği ile barışıktır ve benliği ile sorunu yoktur.
Son askeri anayasanın 40 yıllının ardından sivil bir anayasa yapma önerisi tekrar gündeme geldi. 1808, 1839, 1856, 1876 tarihli anayasal belgelerde ve 1921, 1924, 1961, 1982 anayasalarında adını bulamamış Kürdler bu kez varlığını anayasada açıkça görmek isteyecek mi?
Türkiye’nin yapısal sorunlarından biri olan Kürd sorununun erken cumhuriyet döneminden günümüze izi sürüldüğünde bir sonuç beliriyor: Bölgeyi yönetmede sorun var.
Ulusal ve uluslararası verilere, raporlara, analizlere göre bölge hayatın her alanında, her dönem geri kalmıştır. Bölgeye ait hemen her veri Türkiye ortalamasının altındadır. Bölgenin geri kalmışlığı son 40, 70 yılın konusu değildir. Bölgede üretimin her alanında merkezi yönetimin her türlü desteğinin ve teşviğinin karşılığı sosyal sermayeye dönüşememiştir. Bölge insanının iş disiplini, performansı, kapasitesi ve girişimcilik ortalamasında eksiklik olmadığını belirtmek gerekiyor.
Lice
Türkiye’nin hangi bölgesi Lice ve Yüksekova gibi uluslararası narkotik üne sahiptir. Örneğin, nasıl olur da Türkiye’de üretilen kenevirin üçte ikisi Lice’ye ait olabilir? Yasadışı üretilen keneviri yetiştirme, toplama, işleme, satış, taşıma, bağlantılar, dağıtım gibi illegal organizasyon yeteneği ve kapasitesi de belirir ve kurumsallaşır. En yakın satış yeri çevre iller olacağı için ucuzluk; bağımlı ve satış yapan sayısını artırır.
Nasıl olur da belli bir bölgede kenevir ekim, yetiştirme, işleme ve dağıtımına karşı mücadele uzun yıllar devam edebilir ve son verilemez? Eğer Lice kenevir yetiştirmeye elverişli bölgede ise neden yasal ve kontrollü kenevir yetiştiriciliğine izin verilmez?
PKK
PKK 40 yıl boyunca bölgeye kazandırmadığı gibi, orta ve üst sınıfın bölgeyi terk etmesine neden olmuş; bölgeye sermaye girişini önlemekle kalmamış, özellikle 6-8 Ekim ve hendekler öz sermayenin, beyin ve nitelikli iş gücünün bölgeden kaçmasını hızlandırmıştır.
İstanbul’da ya da Alanya’da tonlarca patlayıcı temini ve mahallelere taşınması da dahil, hendek, barikat ve bomba yüklü araçların hazırlığı mümkün müdür? PKK’nin bölgede KCK adı ile bir dönem otorite ve karar verici olması yani devletimsi gibi davranması da olanak bulmanın sonucudur.
Hendek
Anayasa Mahkemesi’nin HAK-PAR kararına göre federasyon talebi, propagandası suç değildir. HDP’nin bölgede oy oranını artırmasının nedenlerinden biri de statüden bahsetmesiydi. Teoride “demokratik cumhuriyete erişme yolunda bir uğrak olarak demokratik özerklik” olarak ifade ve ilan edilen öneri; pratikte, hendek ve barikat hazırlığı ile insanlar, kentler, mahalleler, sokaklar, tarihi eserler, eğitim, ekonomi, sosyal yaşantı, değerler tahrip edildi ya da yutuldu. Hendek ve barikat sürecine bölge toplumunun destek vermemesi; bölge halkı ile “özerk yönetime geçenlerin” statüden anladığının, beklentilerinin ve pratiğinin tamamen başka olduğunu açığa çıkardı. Ancak, yönetememeye ve yaşanan yıkıma karşı yani “birey, toplum, kent ve çevre yararına” demokratik tepkinin toplumda ortaklaşılamamasının ve bu sayede yönetemeyenin, ‘radikal taraftar bağnazlığı uyarınca’; yıkanın, yıktıranın “masum” gibi görünmesinin bölgede de bir kültür, bir teamül olarak benimsendiğini son seçim sonuçları gösterdi.
İşsizlik ve emek sömürüsü
Bölgede yoğun emek sömürüsü devam etmektedir. İş güvencesi, iş tanımı, iş güvenliği diğer bölgelere göre daha çok sorunludur. Bölge insanı sezonunda turizm bölgelerine ve tarım işçiliğine sadece ve sadece asgari ücret karşılığı gitmektedir. Bölgedeki istihdamsızlık ve istihdam edilenlerin sorunları tartışılmamaktadır.
Göç
TÜİK verilerine göre herkes doğduğu kentte yaşasaydı, Urfa Türkiye’nin en kalabalık 1., Diyarbakır 4. ve İstanbul ise en kalabalık 3. ili olacaktı. Urfa ve Diyarbakır ve bölgenin diğer illerinin birbirine ve dışarıya verdiği göç yoğunluğu son 45 yılda artmıştır.
Örneğin, 1979’da Siverek’te PKK bir aşirete saldırdı. Diğer birkaç örgütün de dahil olmasıyla yaklaşık 1 yıl süren çatışmalar darbeyle son erdi ancak, o gün bir laboratuvar, bir staj yeri olarak kullanılan Siverek’in nufüsu 68 binden yaklaşık 30 (ya da 20) bine düşerken, 600’e yakın insan ölmüş, 1000’e yakın insan yaralanmış.
1943’te Özalp’te 33 kişinin, 2009’da Bilge köyünde 44 kişinin ve Aralık 2020’de Şanlıurfa-Bozova otoyolunda sokağa çıkma kısıtlaması günü 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylar bölgeye özgüdür.
Rüşvet, şantaj
Zerya kuyumculuk vakası da dönemi, ortaya çıkmayan çapı ve derinliği nedeniyle yönetim boşluğunun nasıl doldurulduğuna, mevki ve yetki istismarının derecesine, kente ve bölgeye birçok açıdan nelere mal olduğuna dair tartışmalardan biridir (https://aydinlik.com.tr/haber/zerya-kuyumculuk-vurgununda-sir-iliskiler-paralarini-kaybettiler-sikayetci-olmadilar-217691 ;
https://www.diyarbakirsoz.com/yazarlar/obuyuktimur/ZERYADAKi-SIR-iLiSKiLER!--12584 )
1980 öncesi ve sonrasında yönetişim krizine dair çokça konuya yer verilebilir.
Günümüzde bölgelerarası eşitsizliğin geçmişe nazaran daha da derinleştiği, bölgenin rekabet gücünün zayıfladığı ortadadır. Bölgenin hemen her alanda geride olması bir problem değildir. Sorun, bölgeyle diğer bölgeler arasında farkın çok olması, farkın kalıcılaşması ve bunun kanıksanmasıdır.
Örneğin son ya da geçmiş dönemlere ait TIMMS, PISA, DPT raporları, TÜİK verileri bölgenin eğitim öğretimde sürekli son sırada olduğunu yani krizin kronikleşmiş olduğunu ortaya koyuyor. Dahası, üniversite öğrenimi için bölgeyi terk eden iyi yetişmiş gençlerin bölgeye dönme motivasyonları düşüktür.
Bölgenin gelişmesini, güçlenmesini varlık sebebi olarak belirten partiler de mevcuttur. Ancak sosyal, eğitim, sanayi, tarım, hayvancılık, örgün öğrenime devam eden öğrenci sorunları, sınır ticareti, uyuşturucu dünyası, ekoloji, meslek edinme, küçük esnaf, turizm, şehir içi toplu taşımacılık, şehirlerarası otobüs işletmeciliği, istihdam, yerel yönetim gibi alanlarda bölgenin sorunlarını, eksikliklerini belirleme, belgeleme, çözüm önerilerini içeren ya da iyi örnekleri yaygınlaştırmayı amaçlayan raporları kamuoyuna duyurma, modeller önerme konusunda çalışmaları ve hazırlıkları mevcut değildir.
Seçildiği partiye bakılmaksızın milletvekilleri de bölgenin ve bölge kentlerinin ekonomik ve altyapı sorunlarını ve gereksinimlerini tespit etme, dile getirme, giderme ve verimlilik takibinde çok daha fazla çaba harcamalıdır.
Çöken, sürekli sorun yaratan, sürekli kaybettiren, kendine ve diğer bölgelere yük haline gelmiş bir bölgenin artık kendine gelmesi gerekmektedir.
Bölgede yaşam kalitesinin ve olanakların iyileşeceğine dair güvensizliğin, inançsızlığın artışı ve bölgesel her değerin bölge dışına göçü sürerse; pandeminin de ekledikleri ile zamanla sorunlarda çarpan etkisi yapacak ve çeşitlenerek büyümesine neden olacaktır. Yönetişim krizi devam ederse, adalet ve adil dağılım yerine denge gözetilirse; bölge suç üretmeye ve suçlu sayısını artırmaya devam edecektir. Bu nedenle, kesintiye uğramamış krizi sadece bölge toplumunun sağduyusu ve bölge dışındaki toplumun desteği durdurabilir.
Meseleyi bölgenin somut ekonomik ve sosyal geçmişini, mevcut durumunu ve korkutan geleceğini; süregelen yönetişimin nedenleri ve sonuçları bağlamında, yani salt yönetişim açısından değerlendiriyorum. Bölgenin bütününün ekonomisinde, refahında, gelirin eşit dağılımında, eğitim durumlarında vs. yaşanan alarm durumuna tepki vererek iyileştirmelere odaklanmak gerekmektedir.
Bereketli hayvancılığın ve tarım arazilerinin, yer altı kaynaklarının, nehirlerin, göllerin, tarihi eserlerin, turistik alanların varlığının maddi ve moral getirisinin olmadığı bir coğrafyanın rutinini değiştirmek için artık bölge insanlarının sorumluluğu üzerine alması gerekiyor. Aynı yasalar, idari yapılanma, personel rejimi ve ortak geçmişe rağmen, 1980 öncesinden beridir Marmara ve Trakya bölgesi başarmış ancak bölge başaramamışsa; bu sonuç bölgeye has yönetişim sorunlarına, belki de bölgeyi tanımamaya yorulabilir ve üzerine gidilmelidir.
Nasıl?
Çözüm olarak, yeni anayasaya eklenecek bir maddeyle yapısallaşmış acil sorunlarını giderebilmesi, bireyinin refahını ve huzurunu sağlayabilmesi için bölge toplumunun “yerel/coğrafi özerklik” ya da “kısmi federal” statü talep etmesini öneriyorum.
Türkiye’nin tüm sembollerinin, değerlerinin olduğu gibi korunacağı ve sergileneceği; anayasa, yasa ve yönetmeliklerin uygulanacağı; yasama yetkisinin olmadığı, güvenlik birimlerinin olduğu gibi devam edeceği; herhangi bir paralel yapılanmanın söz konusu olmayacağı ve seçimle görev alacak yerel parlamento eğitimden tarıma, sanayiden turizme dek sorunları çözme sorumluluğunu taşıyacaktır.
Çözüm için tek ya da ortak irade sergileyen ittifaklar, partiler güven verecektir. Eğer bu gerçekleşmezse daha güçlü yönetişim için inisiyatif almak, etkin olmak isteyen, bölgesinde yaşayan her milliyetten bireyin önünde boykot ve geçersiz oy seçenekleri de var:
Sorun seçim sistemi olmadığına göre boykot bir seçenek olarak görülemez. Bunların dışında, kişisel mazereti yüzünden sandığa gidemeyenler ile boykot edenler arasındaki fark bilinemeyeceği için seçime gitmeyen toplam seçmen sayısını boykot ile ilişkilendirmek doğru olmayacaktır. Boykot uzlaşıdan uzak bir öneridir.
Geçersiz oy en uygun yöntem gibi görünmektedir. Sandığa gitmek demokrasinin ve yönetim sisteminin seçim yoluyla iyileştirilmesinin kanıksandığı anlamına gelmekte; şiddet ve dışlayıcılık içermemektedir. Geçmiş seçim dönemlerinde illere göre geçersiz oy oranları hemen hemen sabittir ve oldukça düşüktür. Örneğin, 1 Kasım 2015 seçiminde bölgede geçerli oy sayısı yaklaşık 9 milyon 8 yüz bin iken, geçersiz oy sayısı 158 bin ya da %1.6’dır. Bu nedenle, geçmiş geçersiz oy oranların üzerine çıkacak ciddi bir artış, sorunların giderilmesi talebine dikkat çekecektir.
Bölge toplumu her gün günü kurtarmakta; resmi, özel kurum ve kuruluşlarda işleri gerektiği gibi yürütmekte ve zamanında bitirmektedir. Buna rağmen geri kalmışlığa neden olan sorunlardaki sorumluluğunu, yanlışını, eksiliğini, pasifliğini görebilmeli; bölgenin sorunlarını çözebilme, sorun üreten süreçlere müdahale edebilme, kaynakları verimli kullanabilmede inisiyatif alabilme hakkını kendinde görebilmeli ve bunu talep edebilmelidir.
Bu öneri ya da bir başka çözüm önerisi anayasa taslaklarında ya da anayasada yerini almadığında; bölge toplumuna genel seçimlerde sandığa mutlaka giderek geçersiz oyun gücünün, etkisinin bilincini, somutluğunu, açıklığını değerlendirmelerini öneriyorum. Bu önerinin gerçekleşmesi için diğer bölgelerin de bölge toplumunu cesaretlendirmesi ön açıcı olacaktır.
Bölgenin mevcut hali ile mevcut anayasaya karşı hoşnutsuzluk ve değişmesi konusundaki toplumsal mutabakat hali arasında empati kurulması sonucu çoğu önyargı anlamsızlaşabilir ve tıpkı yeni anayasa gibi bölgenin de aciliyetini açığa çıkarabilir.
Bölgenin içinde bulunduğu durumun iyi yönde değişmesi, ümit vermesi için de yeni sivil anayasa bir fırsattır.
Bölgenin yeni anayasada yerini alması makulse, mümkünse ya da farklı bir çözüm yaklaşımı olursa; elbette bölgedeki her vatandaş gibi sandığa gider, oyumu geçerli kılarım.
13. 02.2021
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.