‘Diyarbakır Seçim Komisyonu’ oluşturulması önerimin üzerinden 1.5 ay geçti. Başlangıç olarak ÖSP, PSK, PAKURD, PAK, PDK-T, PDK-B, HAK-PAR, Azadi’den komisyona birer temsilci verilmesini önermiştim. Öneri yazısı yayınlanınca KDP-T, HAKPAR, Azadi ve PAKURD yetkilileri önerimi makul bulduklarını, kabul ettiklerini ve bir üye ile komisyona katılacaklarını belirttiler. Temsilcilerden biri ise, girişimde bulunmam için yapılan toplantıların sonuçlanmasını beklememi öne sürmüştür.
2017 Şubatından bu yana her bir siyasi yapıyla, belediye başkanlığı yapmış ya da aday olmuş kişilerle, akademisyen arkadaşlarımızla, kentlerimizin perişanlığından huzursuz olan, başımıza getirilen felaketlerden sorumlu olmayan ve felaketlere direnç de göstermiş çoğu bireyimizle “yerel seçimlere hazırlanabilmemiz mümkün mü?” sorusu ile başlayan görüşmeler yaptım. Bireylerimiz, ‘siyasi yapıların güvene dayalı irade sergilemesi ve kararlıca bir araya gelmesiyle’ başarının mümkün olabileceğini belirterek, ancak o durumda bir şansımızın olabileceğini ve bu ilk bir araya gelme gerçekleştiğinde bıkkın ve çare arayan toplumun yani ‘sivil kesimlerimizin’ yerel seçimler için elinden geleni yapabileceği ifade edildi. Görüşmelerim sonucunda hazırladığım ‘Diyarbakır Yerel Seçim Komisyonu’ önerimi 12 Martta kamuoyumuzun dikkatine sunmuştum.
Siyasi yapılar seçimlere birlikte hazırlanmak amacıyla bir ayı aşkın süredir bir araya gelmektedir ve ‘Diyarbakır Seçim Komisyonu’ önerim de görüşülen konulardan biridir. Bu görüşmelere hangi siyasi yapıların katıldığı, kimlerin hangi nedenlerle ayrıldığı ya da görüşmeleri terk ettiği, hazırlanan metinler ve gerekçeleri ile ilgili kendi raporlarını her siyasi yapı yayınlamalı ve kamuoyunuzu, açıklık ve şeffaflık gereği, bilgilendirmesi önemlidir.
30 Nisan’da üçüncüsü yapılacak toplantıda işbirliği görüşmeleri adı altında ‘oyalamalara, kaprislere, gruplaşmalara, çarpıtmalara, güvensizlik yaratılmasına izin verilmemesini, isteyenin rahatlıkla görüşmelerden ayrılabilmesini ve kimsenin gideni getirmek için çaba harcamamasını öneriyorum.
Giden gider, gidenin yolu açık olsun; kalanlarla yerel seçimlere hazırlanılır. Zaman daralıyor! Acele etmek gerekiyor!
Daha önce de belirtmiştim: Genel seçimlerde oyumuzu pazarlık unsuru haline getirmemizi teklif ediyorum. Herhangi bir siyasi parti ya da ittifak, haklarımızı anayasal güvence altına alacağını yazılı olarak deklare ederse oyumuzu o parti ya da ittifaka vermeyi teklif ediyorum. Eğer kamuoyumuza yazılı teminat verilmezse, boykotu değil ‘geçersiz oy’ verilmesini tekrar öneriyorum. Boykot toplamında sayınız belli olamaz ancak geçersiz oy artışı bir anlayışın, bir duruşun somut göstergesidir, geçerlidir, savunulabilir, sahiplenilebilir ve üzerine politika geliştirilebilir.
“Büyük kayaya sarılmak, taş atmak istememenin işaretidir!” sözü Siverek’e aittir ve on yıllardır yaşananı özetlemektedir. Büyük kayaya sarılanlarsa bunu güya ustaca, güya uyanıkça yapar! Bırakınız kimimiz yine büyük kayaya sarılı kalsın, tarihsel bir hamlenin öncüleri olanlarsa küçük taşı aramaktan gocunmasın. Atılacak kudretli ilk küçük taş yerel seçimlerdir!
Yoksulluğun, işsizliğin, şiddetin, göçlerin, çocuk istismarlarının, mobbingin, kadın cinayetlerinin, hijyen ihlallerinin, emek sömürüsünün, işçinin emekçinin haklarının ve gelirinin acımasızca gasp edilişinin, ilericilik, muhafazakarlık ve demokratlık adı altında gericiliğin ve zorbalığın, eğitim öğretim sorunlarının, kentlerimizin altyapı sorunlarının, eğitimsizliğin (2015’te yaklaşık 1 milyon 700 bin nüfuslu Diyarbakır’da 445 bin yetişkin ilkokul mezunu değildi!) ve daha binlercesi gibi yoğunca yaşanan sorunları çözmek için hamle yapmak yerine; vekillik, belediye başkanlığı, meclis üyeliği dilenmek bize yakışmaz.
Yeni 6-8 Ekimlerin, hendeklerin ve Roboskilerin yaşanmasına engel olmak, yaşam hakkını korumak, ekonomik, sosyal ve akademik amaçlı göçlerin önüne geçmek, kentlerimizi güzelleştirmek, toplumun refah düzeyini artırmak; iş hacmini ve çeşitliliğini korumak, geliştirmek ve artırmak ciddiyet gerektirir!
Hamle; irade, bilinç, birikim, deneyim, istek ve ciddiyet gerektirir!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.