Kuzeyli partileri, hareketleri beğenmiyor musunuz? Onların liderlerini bireylerini küçümsüyor musunuz? Aşağılıyor musunuz, görmezden mi geliyorsunuz? Hiçliyor musunuz, güvenmiyor musunuz? Mevcudiyetlerini tanıyarak mı dışlıyorsunuz yoksa tanıdığınız halde hiçleştirerek mi dışlıyorsunuz yoksa hiçleştirerek mi kabul ediyorsunuz? Onları basit mi ya da içten pazarlıklı mı buluyorsunuz? Kendilerine katılmaya sizi ikna edemiyorlar mı? “Onlar da adam mı?” mı diyorsunuz, onları pragmatik değil de fırsatçı, hazıra konmacı mı buluyorsunuz? Onlara “postacı” mı ya da “tırşikçi” mi diyorsunuz?
Bunları diyenlerden biriyseniz eğer ve sizinle aynı değerlendirmeleri yapanlardan da haberdarsanız, bu görüşlere sahip olan sizler neden bir araya gelip partileşmeye, platform oluşturmaya çalışmıyorsunuz? Belki siz kitleselleşirsiniz ki temennim kitleselleşmenizdir. Kuzey’in kurtuluşu sizlerin elinden geçiyorsa neden Kuzey’in perişanlığına, yaşadığı vahşete bir son vermiyorsunuz.
“Trajedimize son vermek için bir araya geldiniz.” diyelim, “Partileştiniz.” diyelim, “Kitleselleştiniz.” diyelim. Tek parti, tek bayrak, tek önderlik, tek anlayış, tek ortak rüya!.. Siz o tek partiniz ile Kuzeyi kurtarabileceğinizi mi sanıyorsunuz?
Kurtaramazsınız! Çünkü, Kuzey’in huzuru; alanı, anlayışı, potansiyeli, kapasitesi, sayısı, etkisi birbirinden az, çok ve tamamen farklı örgütlülüklerimizin ve örgütlenmeyi reddedenlerin gönüllü iç ittifakı ile olacaktır. Bu örgütlülükler iki kişiden de oluşabilir, on milyon kişiden de. Sayınızın çokluğu, yine ne yazık ki hiçbir şey ifade etmez. Eğer derdiniz Kuzeyse, sağlayacağınız örgütlülüğünüzle siz de iç ittifakın içinde yer almak, iç ittifak arayışına girmek zorundasınız.
Siyasi yapılar, dernekler, odalar, vakıflar, birlikler vs. siyasal, hobisel, ekonomik, kısacası tüm örgütlülükler sizin toplumunuzu, gücünüzü, kararlılığınızı oluşturur. Kuzey’in geleceğini, ittifakları sahiplenmenizdeki yaklaşımınız belirler.
Gerektiği anda ve hızlıca sağlanabilecek her iç ittifak şimdimize müdahale edebilme gücünü sağlamamıza yol açar. Bugüne müdahale, geleceğimize müdahaledir.
Tek bir birey, grup, hareket ya da tek bir parti değil, sadece ve sadece ittifaklar bizi geleceğe bağlar. Bizim iç ittifakımızla gelecek bizdenleşir, eğer iç ittifak yoksa şimdiki halimizi bile yitireceğiz.
Kurum oluşturmak ve ardından kurumsallığı sağlamak şarttır, hayatidir. Kurumsallıklar olmadan, kurumsalların ittifakı olmadan geleceğinizi tayin etme yetkisine ve gücüne sahip olamazsınız. Bunun başka bir yolu yoktur. Kendi geleceğini arayan bir coğrafyanın kurtuluşu, kendi ittifakının genişliğine ve içtenliğine bağlıdır. İç ittifak hepimize kazandırır.
Modern bir iç ittifak; ama kiminle? “Mutlaka bizden olanla ve yine mutlaka bizim için davrananla, suça bulaşmamış olanla, günahkar olmayanla. Suçunu, günahını kavramış, kabullenmiş, itiraf edebilmiş, özür dilemiş ve böylece zamanla tekrar güven sağlamış olanlarla.
Lütfen Kuzeyli parti, hareket ve bağımsız bireylerin birlikte hareket etme isteğine, çabasına ve iradesine saygı gösteriniz, eksikleri varsa yapıcı eleştiriniz. Bizi birleştiriniz, parçalamayınız, birbirimize yabancılaştırmayınız.
Konferans en azından yüzlerce farklı fikrin gün ışığına çıkmasını, dile gelmesini sağladı. Farklı din, millet ve dildeki insanlarımız olumlu anlamda deşarj oldu. Kaygılar, nedenler ve çözüm önerileri dostça tartışıldı. Devamlılığının sağlanması istenildi. Özlediğimiz geleneksel Kuzeyli sohbetleri yapıldı, dostları bir araya getirdi, kimilerini dostlaştırdı.
Kuzey’in yaşadığı vahşet ve çözüm yolları dillendirildi. Bu konferans; toprağına sahip çıkan, toprakları üzerinde yaşayan ve yaşamayan Kuzeyli bireylerin, toplumların sorunlarına ve çağcıl beklentilerine sahip çıkan, Kuzey’i yiyip bitiren ve viraneye çeviren silahlı gidişata karşı duran, köklü, güçlü, içten ve hemen hemen Kuzeyli bir başlangıçtı.
Bu Konferansı izlerken bazı şeylere anlam verebildiğimi, kabullenebildiğimi mi sanıyorsunuz? Örneğin, mevcut yıkıcı ve demografiyi değiştirici durumun sonuç bildirgesinde objektif yansıtılmamasını neye yorumlamalı? Örneğin, yan yana olmasalar da, hemen hemen tam karşıma Kuzeyli olmayan iki kişi oturdu. Konferansı organize edenlere şunu dedim: “Hani biz bize olacaktık? Hani bizi biz tartışacaktık, biz bizi dinleyecektik? Kuzeyli olmayan bu iki kişi buradaysa ben neden buradayım? Kuzeyli olmayan bu iki kişi oradaydıysa, Kuzeyli bazı arkadaşlarımız neden özellikle davet edilmedi?”
Kısacası, biz Kuzeyliler birbirimizi biliriz. Siz yoksanız, sen yoksan biz eksiğiz, sizin yokluğunuz kadar güçsüzüz, bilgisisiz, görgüsüsüz, hazırlıksızız ve bu, biz Kuzeylileri kendi yolumuzu bulmaktan ama özellikle “kendi yolumuzu açmaktan” alıkoyuyor. Kuzey hepimizindir ve hepimizle kuzeydir.
Kuzeyin huzurlu geleceği için katlanamayacağımız ne var, kim var?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.