Öcalan Avrupa’ya kaçtığında bir ‘Kürd’ olarak Avrupa devletlerinde gördüğü ilgi, saygı ve destek Öcalan’a karşı olan kimi Kürdleri de etkilemiş, onlar da Öcalan’ı ziyaret etmek, onu yüceltmek için sıraya girmiş, o anları fotoğraflarla belgelemişlerdi. Sonra Öcalan Türkiye’ye teslim edildikten sonra da tüm enerjisi, samimiyetiyle KCK’siyle, HDP’siyle, ortak kararlaştırmalarla ‘fikir üretmeye’ devam etti. Avrupa devletleri ise o sürecin sonunda kendi deneyimini edinmişti.
Benzer enteresan durumu şimdi de Mazlum Kobane için izliyoruz. Amerika ve Avrupa’nın yine sırf ‘Kürd’ olduğu için desteklediği, yücelttiği Mazlum Kobane, Öcalan’ın yetiştirdiği, güvendiği ve PKK içinde önemli görevler verdiği biridir, bir Apocudur. PYD, YPG ve Mazlum Kobane’nin Apocu olmadığına, kendi iradelerinin olduğuna kefil olmak risklidir. Batı ülkeleri PYD’den bu ayrımı tavizsiz istemektedir. Bunu asıl bizler istemeliyiz. Bağını koparmamış ve bunu ispatlamamış yapı ve bireylerden uzak durmalıyız. Bu endişeler giderilmeden, Mazlum Kobane’den Kürdler lehine kararlı pratik ummak, bu umut etrafında kümelenmek, kümelenmeyi reddedenlere ise tepki göstermek yeni bir tehlikeyi işaret etmektedir.
2015’te ABD, Türkiye’nin terörist gördüğü PYD’ye, ‘bundan kurtulabilmeniz için isminizi değiştirin!’ demesinin ardından PYD ismini SDG yapacaktı. İsim değişikliği gibi bir saçmalık da Türkiye’yi durduramayacaktı. Bense Türkiye’nin son operasyonu sürerken PYD ve YPG’den kendilerini fesh etmelerini istemiştim ve önerim halen de geçerlidir. Kendilerini fesh etmeliler ve bölgeyi diğer Kürd grupları ile roj peşmergelerine bırakmalılar.
Anımsayalım: 6-8 Ekim günlerinde kuzeyde ‘öfkeli Kürd kalabalıkları’ bir taraftan içeriye vahşet uygulamış, diğer taraftan da, güneybatıda sıkışan YPG’ye Türkiye’nin silah ve sağlık yardımında bulunması için öfkeli yürüyüşler yapmışlardı. Şimdi giymek için Suriye ordu kıyafetlerini isteyenler bir zamanlar bir anda İran’dan güçlerini çekmiş, bir başka zamanda ise Eşme ruhu ile Süleyman Şah türbesini birlikte taşımışlardı. Yarın Bağdat ile de işbirliği beklenebilir ancak güneylilerle işbirliğine yanaşmayacaklarına ya da onların komutasında hareket etmeyeceklerine ihtimal vermiyoruz. Bu olguları ‘Ortadoğu koşulları’ ile açıklayanlar yetersiz, ilkesiz, kimliksiz ve belki de faydacı kişilerdir.
Şu günlerde protesto gösterilerini Kürd sembollerine bezemek yerine Öcalan posterleri ve YPG flamalarının kullanılması insanlarımızı rahatsız etmelidir. Kürd birliğini ve ulusal kongreyi talep eden böyle mi yapar? Onlar Kürdlerin birliğinden bahsederken Kürdlerin kendileri etrafında kenetlenmesini, çocuklarımız dahil her şeyimizi kendileri için feda etmemizi, kendilerine biat edilmesi gerektiğini açıkça ifade ediyorlar. Onlar Kürdler için değil, ‘gericiliğe’ karşı savaşıyorlar. Uluslararası toplum ise onları ‘her türden’ gericiliğe karşı verdikleri savaştan daha çok, Kürd oldukları için korumaya çalışıyor. Ortada sorunlu, her parçada ‘önderlik halkı’ yaratma peşinde koşan, önderliğini asla sorgulamayan, Kürdler için tek bir kazanım bile elde edememiş bir yapı var.
HDP, PKK ile mesafesini, ilişkisini tanımlamıyor. PKK’nin siyasi temsilcisiyim ya da değilim diyemiyor. Aynı belirsizliği PYD’nin PKK ile mesafesinde, ilişkisinde izliyoruz. Türkiye dışındaki devletlerin PKK’yi terörist ilan etmesi Türkiye’nin çabaları ile değil, PKK’nin o ülkelerdeki eylemleri (infazlar, yol kesmeler, mekan işgalleri, mekan tahribatları) yüzündendir. Örneğin, İngiltere mahkemesi PYD’ye katılan 28 yaşındaki Aidan James isimli vatandaşını ‘YPG’ye katılımı yüzünden değil, İngiltere’nin terör örgütü saydığı PKK’nin kampında aldığı eğitim yüzünden’ suçlu buldu. James’in cezası 7 Kasım 2019’da belli olacak. Türkiye ile Amerika, Almanya, Fransa, İngiltere ve diğer ülkelerin terör tanımı neden konu PKK olunca ortaklaşıyor? Bu gerçekten de Türkiye’nin başarısı mı? Güneybatı konusunda açıktan çırpınan Almanya, Fransa ve diğerleri, neden PKK’yi terörist örgüt olarak tanımlamaya devam ediyor?
50 milyon Kürdü dünyanın her yerinde sokağa döküp ellerine ‘PKK flamaları, Öcalan posterleri’ verseniz, yine de Avrupa ispat edilmiş onlarca mahkeme kararından geri adım atamaz. Bu kanıtlanmış gerekçeler uluslararası dolaşıma da verildiği için Avrupa dışındaki ülkeler de PKK’ye bakışlarını değiştirmez, geri adım atamazlar. Kısacası, PKK bayrakları ve Öcalan posterleri uluslararası toplumda tekrar oluşmaya başlayan Kürd sempatisini engellemekten başka bir sonuç yaratmaz. Bu böyle devam ederse yani Kürdler bu gidişata, sürüklenişe açıkça ve yüksek sesle sırtını dönmezse yani Kürdlerin sembolleri, güvenliği ve beklentileri öne çıkarılmazsa eğer, Kürdler bir kez daha gözden düşeceğe, karanlığa gözlerini tekrar alıştıracağa, gözleri bağlıyken savunma halini tekrar takınacağa benziyor.
Peki, olaylara, sonuçlarına ve kanıtlara dayalı olarak bu tartışmayı kim başlatabilir ve sürdürebilir? Bu, ülkenin geleceğinde inisiyatif almak isteyenlerin ilgilenmesi gereken tartışmalardan biridir.
‘Bu tartışma neden başlatılmıyor?’ sorusu, ‘Kuzeyde bu ikinci hat dışında, aslolan kök yapı neden etkisiz, nasıl gelişebilir ve mevcut olanaklarla neler yapılabilir?’ sorusunun da bağlamlarından biridir. Durduğu yer itibariyle bunu tartışması gereken ancak bundan kaçınan kimi Kürdlerin bu tutumlarının duygusal ya da toplumsal kaygılarla olup olmadığı tartışılmalıdır. Akan kanı, heba edilen enerjiyi, haklılığın ve taleplerin şiddetin içine hapsedilmesini ve bulandırılmasını her kim azaltabiliyorsa kıymetlidir. Birilerini suçlamak, yargılamak gerekmiyor. Kürd temsiliyeti yoktur ve bu yokluk iç direnç, iç engel, iç korku, iç zihinsel yapı ve içte kargaşa yaşayan duygular yüzündendir.
Bizlerin Rusya, Fransa, İsrail, Amerika, Almanya ya da diğer ülkelerle sorunu, onlardan beklentisi olmamalıdır. Bizler mesafemizi korumalıyız. Kimse kimi devletlerin, yabancı kurumların etkisi ya da kontrolü altında olduğumuzu iddia edemez.
Kürdler hiçbir millete, hiçbir devlete düşman, herhangi bir devletin varlığına, rejimine, değerlerine karşı değildir; hiçbir devlet ve millet de Kürdlere düşman olmamalıdır.
Kürdler uçurumdan aşağı sürüklenmeye devam ediyor. Bazılarımız yara bere alarak sürüklenmeye, savrulmaya, kopmaya, kaybolmaya, bu kaosta asimile olmaya devam ederken, bazılarımız kayalara çarpıp yiterken bedeni ile diğerlerini çarpmalardan korumuş oluyor.
Uluslararası toplum temsilcilerinin yüksek sesle dile getirdiği samimi ve dobra tavsiyelerini ‘doğası ve misyonu gereği’ umursamayan PYD’nin Ankara karşısında Şam’a teslimiyeti sonucu, güneybatılıları Cenevre’de Şam temsil edecek. Kabaca, yeni anayasanın devam eden yazımında doğrudan temsiliyetin olmaması gibi! Çünkü Kürdler ‘kendi sivil siyaseti ve sivil diplomasisi’ ile kendilerini temsil edemez!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.