Türkiye’nin ve uluslararası kurumların verilerine göre bölgemiz geri kalmıştır. Sorunlarımızın türleri ve sorunlarımızı çözüm yöntemlerimiz de geri kalmışlığımızı doğrulamakta, kanıtlamaktadır.
Arazi, aile ve iş anlaşmazlıklarında işlenen cinayetler, uyuşturucu üretimi, satıcılığı ve kaçakçılığı, çocuk ihmali, küçük ya da büyük çoğu anlaşmazlığın ekseri maddiyat karşılığında çözülmesi, yeraltı sularının pervasızca kullanımı, nehirlerimize ve göllerimize kanalizasyon suyu deşarjına itirazsızlık, hizmet sektörü; sosyal yaşantıda kent kurallarına, çevre temizliğine, kamusal nezakete uyulmaması, semt pazarlarında fiyat etiketine gerek duyulmaması, araçlarda ve yürüyüşlerde çocuk güvenliğinin sağlanmaması, terazinin ekranını sadece satıcının görmesi, Kırklardağına konut yapılması, o konutlardan daire alanın kendini ilerici sanması, çöp içindeki sokaklardan rahatsızlık duyulmaması ve bu rahatsızlığın kendini örgütlememesi, hendeklerden sonraki ilk seçimlerde hendekleri yapana ve yıkana ilk seçimlerde gerekli yanıtın sandıkta verilmemesi vs o bölgenin hakkaniyetli, kendini koruyucu, demokratik olmadığının güçlü işaretleridir.
Kendisi de demokratikleşme sorunu yaşayan toplumun bir kesimi bir parti istedi, işaret etti, öyle kurguladı diye Türkiye’nin bütününü ve dahası, Ortadoğu’yu demokratikleştirme hırsına büründü, buna iştahla inandı, bunu dava edindi, buna bağlandı, bununla bağlandı.
Kendisi demokratik olmayan bir toplum ya da topluluk, bir başka toplumu demokratikleştiremez. Kendisine demokratik diyemeyen, kendini demokratik olarak tanımlayamayan bir toplum, bir başka toplumu demokratikleştiremez.
Halbuki yaşanan şudur: Demokratikleştirmeye çalıştığı, demokratikleşmesi için çırpındığı toplum kendisinden göreceli de olsa daha demokratiktir, kurumsaldır, huzurludur, kurallıdır ve refah içindedir çünkü eğitim, ekonomi, stk, sosyal, sportif, sanayi, turizm, hobi, üretim, işçi hakları vs gibi konularda bölge toplumundan daha deneyimli, güvenceli, ileride ve güçlüdür ve bu kanıtlıdır.
Kendisi demokratik olmayan bir toplumun ağırlıklı bir kısmının bir başka toplumu anti-demokratik görmesi, o toplumu ve devleti demokratikleştireceğini iddia etmesi, ‘radikal’ demokrasisini ve pratiğini o topluma ‘ihraç’ etmek istemesi anti-demokratiktir, gülünçtür, zavallılıktır, ilkellerin üstüncülüğüdür, kibirliliktir, kişilik erozyonudur, kompleksliliktir. Demokrasi ihraç etmek isteyen topluluk ne kadar demokrat ise, demokrasi ihraç etmek isteyen siyasi yapı da o kadar demokrattır.
‘Hep birlikte demokratikleşeceğiz’ demek yerine, ‘bir toplumu ve devleti demokratikleştireceğiz’ demek; klasik Fransız, İspanyol sömürgeci ruhunun, bilincinin, kibirinin geri bir topluma altından kalkamayacağı, üstelik benliğini, iddiasını yitirtici bir yük olacağı anlamına gelebilir.
Bölgesinde yaşayan toplumumuzun ağırlıklı kesimi demokratik değildir. Bölgemiz içi demokrasi problemleri birincil sorunlarımızdandır. Bölgemizin Kürd diasporası yoktur, oluşmamıştır; henüz ‘Kürd pre-diasporası’ vardır. Dünyanın her yerinde yaşamış, yaşamaya devam eden pre-diaspora Kürdleri bölgemizin demokrasi, kentlileşme meselelerini de birincil meselelerinden, moderniteyi bölgeye transfer girişimlerinden, ısrarcı mücadele alanlarından biri haline getirmemiştir, böyle bir derdi, itirazı, planı, girişimi yoktur.
Bölgesinde yaşasın, yaşamasın çoğu Kürdün bölge, bölge toplumu ve bölge birey bilinci ve hassasiyeti özellikle son kırk yılda daha da çarpıklaştırılmış, önemsizleştirilmiş, körleştirilmiştir.
Bölgemiz içi demokrasi, halk sağlığı, çocuk ihmali, bireyleri güçlendirerek ailenin korunması, insan hakları, işçi hakları, hayvan hakları, tarihi eser ve turizm bilinci, temizlik, çevre hassasiyeti, hukukun üstünlüğü vb önemli alanlarımızdır. Bu sorunlarımız da bilinçli, nazik ve ölçülü bir ‘kent hakkı ve kentlileşme’ temelinde bir demokratikleşme yaklaşımı ve hareketi ile aşılabilir. Elbette, başlanırsa, başlarsak aşılabilir..
Direngen, metodolojik, disiplinli, uyanık ve hızlı Kürd bireyleri kendi toplum gerçeğinin, trajedisinin farkına varmalı; bölgesinde yaşayan toplumunu odağına almalı, literatürsel tartışmalı, notlarını yayımlamalı, dünya toplumları ile karşılaştırmalı, dünya mirası çözümlerini bulup yararlanmalı ve bölge içi gerçekçi, somut, ılımlı, yapıcı, kapsayıcı adımlar atmalıdır.
Bölgemiz demokratikleştikçe, ürettikçe, refahı arttıkça, bölgesini, birbirini ve toplumu korumayı içselleştirdikçe, emeğin değeri arttıkça, çağcıl konforla yaşadıkça, çağcıl yöntem ve olanaklar benimsendikçe, huzur yaygınlaştıkça güçlenecek, çağcıl konforla yaşadıkça özgüveni artacak, bölgemizi terk edişler azalacaktır.
Bölgemizin demokratikleşmesi öncelikli ve kesintisiz ortak, olağan derdimiz, ısrarımız, cüretimiz, hakkımız, enerjimiz, emeğimiz olmalıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.