Son seçimden önce HDP ve CHP birer açıklama yaptı.
HDP: ‘Erdoğan bizler açısından asla bir seçenek değildir!’
Bölgemizin bazı kentlerinde seçmenin bir kısmı bu açıklamadan da etkilenmiş, bu nedenle Erdoğan’a oy vermemiş olabilir. Toplumda nefreti örgütlersiniz, karşınızdaki bunu kolektif nefret gibi algılayabilir. Osmanlı’dan da biliriz ki, taht ya da iktidar kavgasında tutulan taraf yenilirse, yenen taraf kendisi için en elverişli zamanda bu karşıtlığı unutmadığını gösterir. Kolektif tepkinin 2023’lerde ‘yerelde hizmetsizlik’ olduğunu iddia ediyorum.
İkincisi, CHP tıpkı AKP gibi merkezden kayyım yani devlet görevlisi atayacağını deklare etti. CHP’nin kayyım deklarasyonundan sonra yaklaşan yerel seçimde Millet İttifakı ya da Cumhur İttifakı bileşenlerinin adaylarına oy verdiğinizde dolaylı olarak kayyım politikasını onaylıyor, yani kayyımınızı dolaylı da olsa kendi elinizle seçiyor olabilirsiniz.
Yerel seçimlere doğru!
Normalde suç işleyen belediye başkanı görevden alınınca meclis yeni başkanını seçerdi. Ancak son yıllarda sadece HDP’li belediye başkanları değil, HDP’li meclis üyeleri de görevden alındı.
Görevden alınanların özgeçmişine bakıldığında, yargı süreci ya da yargı kararı (!) gereği HDP’den seçilen kim olursa olsun yereli yönetmesine izin verilmediği, bunu CHP’nin de olumladığı yani bir devlet politikası olduğunu tartışabiliriz. Yani sözgelimi, misal Aziz Yağan, Irfan Burulday, Yüksel Avşar, Düzgün Kaplan, Devlet Bahceli, Mustafa Destici, Sibel Can, Muazzez Abacı, Mehmet Celal Baykara bile HDP’den belediye başkanı seçilse yerlerine kayyım atanmayacağını kim garanti edebilir? Yani devlet, kim olursa olsun HDP, DBP ve YSP’li yerel yönetici istemiyor olabilir.
CHP (Millet İttifakı) ve AKP’nin (Cumhur İttifakı) ortak kayyım politikasını akılda tutarak şu soruyu bireylerimize soruyorum: Yaklaşık 8 ay sonra yani 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde bazı yerlerde HDP, DBP, YSP adayları kazanırsa yerlerine kayyım atanma ihtimali yüksek değil midir? İhtimal zayıf bile olsa olasılığı ciddiye alarak bölgesel önlem almak gerekmiyor mu?
Belli ki, HDP, DBP ve YSP de yaklaşan krizi göremiyor, toplum ve kendisi yine yeni bir kayyım sürecine sürükleniyor. Ancak bizler gördüğü hasar büyük olan bölgenin ve bölge toplumunun bir beş yıl daha kayyımla yönetilmesine izin vermeyebiliriz.
Kısacası, Cumhur, Millet İttifakı bileşenlerinin ya da HDP çevresinin adayı kazandığında yani dolaylı ya da doğrudan da olsa kayyım sonucuna ulaşıyoruz.
HDP, DBP ve YSP’nin kendileriyle ilgisi bulunmayan, ilgi kurulması mümkün olmayan bağımsız adayların ya da HAK-PAR’ın lehine yerel seçimlerden şimdiden çekilmesini teklif ediyorum. Bu lehte çekilmeyi deklare etmemesi gerekiyor, seçimlere dahil olmasın yeter. Bölgemiz yeni bir beş yıllık gerilimden uzak tutulmalı, bölgesel demokrasiye ve hizmete ağırlık verilmeli.
O çevreye kim yaklaşırsa, o çevre kime yaklaşırsa yıkıcı, pasifleştirici sonuçlar oluyor. AKP, CHP, İYİP, BBP ya da TİP’e HDP kendi alanını açacaksa bunu zamanla anlayacağız. Ancak, Kürd bireyler, HAK-PAR (ve PAK) yerel seçimlere yüksek ses ve görünürlükle dahil olabilir.
Yaklaşan kriz HDP, DBP, YSP ile yakınlaşan PSK, KKP, DDKD, Azadi Partisi, KDP, T-KDP, PİA adayları ile aşılamaz. HDP’nin sebep olduğu bu kriz, Hizbullah’ı terörist kabul etmeyen, ‘geçmişte kendini savundu’ diyen HÜDA PAR ile de aşılamaz.
HDP, DBP, YSP ve bu üç partiyle ittifak ya da destek adı altında ilişki kurmuş diğer parti ve grupların adaylarına seçmen oy verirse, yerel yönetimleri kendi eliyle kayyuma teslim etmiş gibi olacağı olasılığı bölge seçmenine açıklıkla anlatılmalıdır. Cumhur ve Millet ittifakı bileşenlerine oy verilince de dolaylı olsa da sonucun benzerliği olasılığı da anlatılmalıdır.
Seçmenlerinin tercihi ile genel seçimlerde vekil çıkarmış YSP, yerel seçimlerde bu tercihi tekrar görmeyi istemek, tekrar kanıtlamak zorunda olmasa gerek.
HDP, DBP, YSP’nin yerel seçimlerde bölge ve bölge toplumu lehine seçimlerden çekileceğine, bölgeye somut ve soluk aldırıcı bölge içi bir iyilik yapacağına ihtimal vermiyorum. Umarım yerel seçimlerden ‘bölge halkları’ lehine çekilirler.
Terörle asla ilişkisi olmamış, kimseyi iradesi ilan etmemiş, her türlü şiddete ve illegaliteye uzlaşmaz direnç göstermiş, çözüm için herhangi birini ya da bir yeri muhatap göstermemiş, göstermeyecek bireyler ve parti/partiler bu krizi aşabilir.
Ancak, Kürd birey ve partileri de meseleyi bu açıdan tartışmıyor! Zorunlu askerlik adı altında ilk çocuğumuz dağa çıkarıldığında, ajan, işbirlikçi denilerek ilk insanımız infaz edildiğinde, başı kapalı değil diye ilk kız çocuğunun yüzüne okul önünde kezzap atıldığında, ilk faili meçhul cinayetinde, 1990’larda ilk köy yakıldığında, 6 Ekim’de ilk taş ve kurşun atıldığında, hendekler için ilk kazma vurulduğunda sergilenen tepkisizlik, politikasızlık neyse 8 ay sonra başımıza gelecek, an an yaklaşan kayyım krizine karşı günümüzün tepkisizliği, politikasızlığı benzerdir.
Nihayetinde, kayyım politikasını uygulaması muhtemel parti ve ittifaklar ile bölgeye kayyım atanmasına gerekçe vermiş parti ve ittifakların dışında kalanlar, yaklaşan krizi bölge toplumuna anlatabilmeli ve makul, kapsayıcı, krizi atlatıcı çözümümüzü toplumun, seçmenin takdirine sunabilmeli.
Kayyım yönetimine ve krizine taraf olmamış; o süreçlerde sorumluluğu olmayan Kürdler yerel seçim sürecini örgütleyerek bölge toplumunu koruyabileceğine, yönetebileceğine bölge seçmenine güven verebilmelidir.
Bölge orijinli pre-diaspora bireylerimiz de bu süreci 8 ay boyunca gündeminde tutabilir, çaba gösterebilir.
“Yerel seçim sürecini bölge ve bölge dışı toplumu lehine kimler, ne ile ‘ilk kez’ planlayacak ve süreci nasıl yönetecek?’ sorusu yanıtını bulacak mı?
Süreci yönetme iradesini ve ısrarını çağcıl yaklaşım, yöntem ve olanaklarla ortaya koyma zihnine sahip bireylerimiz varsa, devinim başlayacak!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.