Paris’te, göçmenlerin iş yerlerinin çoğunlukta olduğu ve Ahmet Kaya Kürd Kültür Evi‘nin de bulunduğu bölgeye yapılan silahlı terörist saldırıda üç Kürd katledildi.
Kürdlerin en kısa sürede Paris ve Avrupa’nın her bir ülkesinde tek bayrakla ve katledilen canlarımızın afişleriyle ‘Statü Kürdü Korur, Yaşatır!’ temalı yürüyüş düzenlemesini ve yine her bir kentte anma için taziye evi açmasını öneriyorum. Ayrıca, Kürd siyasi partileri (HAK-PAR, PSK, PAK, Tewger, PDK’ler, Azadi’ler, KKP ve DDKD) birlikte hareket ederek her bir il ve ilçemizde tek bir büroda ya da tek bir çadırda taziye yerleri oluşturabilir.
Dostlarımız tarafından katliamın Kürd toplumuna yapılmış olduğu açıktan deklare edilirken, PKK’nin meseleyi Erdoğan düşmanlığına çekmesi ya da indirgemesi ya da Fransız hükümetinin sorumlu gibi gösterilmesi bilinçli bir saptırmadır ve Kürdler bu kez bu algıya, bize ait olmayan bu hazır ve hızlı bilince karşı açıktan direnç göstermelidir.
Katliamın ardından, PKK’liler aceleyle sokaklara dağılıp ‘Katil Erdoğan’ sloganı ile polisle çatışmaya girdi ve sokakları savaş alanına çevirdi. Dünyanın herhangi bir devleti ve onun güvenlik güçleri PKK’nin bu saçma ve güdümlü tepkisine sessiz kalamaz. Protesto yürüyüşü yapmak başkadır, çatışmaya girmek başkadır. ‘Katliam ve ardından PKK’nin sergilediği şiddet’ Kürdlere karşı eylemlerdir.
Birçok ülkede PKK’nin terörist örgüt kategorisine alınmasının nedenlerinden biri de PKK’nin işgal, cadde kapatma, araç trafiğini durdurma gibi eylemlerle günlük hayatı, toplum düzenini aksatmasıydı.
PKK yine aynısını yaptı ancak PKK dışı Kürdler de PKK’ye yine benzer tepkiyi verdi. Kimi ‘PKK’nin bu şiddetine gerek yok’ dedi, kimi ‘hala aynı aymazlık’ dedi, kimi de ‘neden bayrak yer almıyor’ dedi. PKK sempatisi ve beklentisi yüklü bu tür tepkiler 40 yıldır devam ediyor. Bu ürkek yaklaşım bize hasar vermeye devam ediyor. Birçok başkent ve toplum PKK’nin bize zarar verdiğini, Kürd hak mücadelesine ve Kürd güvenliğine engel olduğunu kavradı ancak kimi Kürd hala bunun ayırdına varamadı. Hala PKK’nin eline bayrak tutuşturmaya, PKK eylemlerindeki yıkıcılığa kılıf bulmaya, neden aramaya çabalanıyor.
Kürdün en son Paris’te verdiği can kaybını ve mağduriyetini örgütsel şiddet uygulayarak vahşi biçimde sahiplenmeye çalışan bu örgütü dünyanın her yerinde ve öncelikle bölgemizde yalnızlaştırmak için çok geç kalınmıştır. Başlangıç bu örgüte sürekli sitem etmekle ya da önerilerde bulunmakla değil; PKK’yi doğru tanımlamakla sağlanabilir.
Kendisine Kürd hareketiyim (HAK-PAR, PSK, PAK, Tewger, PDK’ler, Azadi’ler, KKP ve DDKD) deyip de temel hedeflerinden biri de Kürdlere statü olan yapılar bu gidişatı değiştirebilir.
PKK’yi terörist olarak tanımlayan ve Kürd örgütü olarak görmeyen Kürd siyasi partisi varsa eğer; kendi partisel metinleri ya da ortaklaşacakları bir metinle tüm dünyaya bunu deklare edebilir. Bu deklarasyon geciktikçe Kürdlerin içerideki ve dışarıdaki imajı, hakları ve talepleri zarar görmeye devam edecek, dostlarımız bize karşı temkinli olmayı sürdürecek ve kendisini Kürd yapısı olarak gören ve gösteren yapılar da bu tahripkar süreçlerden sorumlu olacaktır.
Kürdler, PKK’nin yaptıklarına anlam bulmaya çabalama, sineye çekme aşamasından; ülkeleri ve toplumu için kendi yapamadıklarının ağırlığını hissetme ve davranma aşamasına geçmelidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.