Birleşmiş Milletler’ in önünde asılı olan Japonya'dan gönderilen ve üzerinde "ÇOK YAŞA MUTLAK BARIŞ" yazılı olan çanın 21 Eylül'de çalınması ile kabul edilen Dünya Barış Günü Türkiye'de 1 Eylül'de kutlanıyor. Demokrasi gibi barış kelimesi de ezenler ile varlığı inkar edilerek ezilenlerin olduğu topraklarda kulağa ve gönüllere hoş gelen iki kelime. Ancak demokrasi kelimesinde olduğu gibi barış kelimesi de eksik ve içi doldurulmadan, bilerek ya da bilmeyerek kullanıyor. Oysa ezen ve ezilenin olduğu yerde bu iki kelime kullanana göre farklı anlamlar ifade ediyor.
Hatırlamakta yarar var, köleci toplumlarda köle sahiplerinin savunduğu ve sadece kendileri için geçerli olan demokrasinin sınırlarının çizildiği bir düzen vardı. Bu düzende sadece köle sahipleri için eşitlik ve demokrasi vardı. Kölelere bu demokrasinin en ufak bir kırıntısı dahi tanınmıyordu.
Köleci düzeni kabul etmeyen Spartaküs adlı liderin önderliğinde toplanan köleler demokrasi ve eşit olabilmek için isyan ettiler.
Sadece kendileri için geçerli olan demokrasiyi ve eşitliği kabul eden köle sahipleri isyana katılan köleleri cezalandırdı ve bir kısmını öldürerek bastırdılar.
Köle sahipleri için olduğu gibi demokrasi kavramı köleler içinde farklı anlamlar ifade ediyordu. Köle sahipleri gibi kölelerde demokrasi istiyordu. Ancak köle sahiplerinin istediği demokrasi ile kölelerin istediği demokrasi birbirinden çok farklıydı. Köle sahipleri sadece kendileri için istediği demokrasiyi köleler eşit olmak için istiyordu. Demokrasiyi farklı amaçları için isteyenler olduğu gibi barış isteyenlerin içinde de farklı amacı olanlar var. İstenen demokrasi nasıl eşitlik safları belirliyorsa barışı da safını belirlemek için eşitlik ile birlikte savunulmalı.
Şiddet ve baskı ile hakları elinden alınmış, yok edilmek istenen bir halkın yanında yer almadan, sorunlarına sahip çıkmadan mücadelelerine destek olmadan, taşın altına elini koymayıp sadece barış demek, eşitlik savunulmadan barışı istemek ile barışı sağlamak mümkün olmaz.
Her savaş sonrası galip geldiği için kendi şartlarını kabul ettiren bir taraf ve bir de bu şartları kabul etmek zorunda kalan savaştan yenik çıkan bir taraf vardır. Savaş sonrası bu iki taraf arasında yapılan antlaşmaya da barış deniyor. Eşit şartlarda olmadığı için istenen barış bu olmamalı. Adil ve saygın olan barış eşitler ve eşit olmayı kabul edenler arasında olur.
1 Eylül geldiğinde hemen herkes kendi anlayışına göre barışı savunuyor ve istiyor. Barışı istemek ve savunmak iyi ve güzel. Ancak barış ile eşitliği birlikte ele alınmalı.
Eşit olmadan savunulan demokrasi nasıl eksik kalıp savunana göre farklı amaç ve anlamlar taşıyorsa eşit olmadan savunulan barış ta savunmanın niyetine göre farklı amaç ve anlamlar taşır. Bu nedenle demokrasi gibi barışında tek başına değil eşitlik ile birlikte savunmak gerekir. Yoksa eşitlik olmadan savunulan demokrasinin ve savunulan barışın ezilenden değil ezenden yana olacağı bilinmelidir.
Özellikle etnik ve inanç bahanesi ile bir avuç egemenin çıkarı için dökülen kanın asırlardır akmaya devam ettiği Ortadoğu'da istenen demokrasi ve barışa ulaşabilmek için mutlaka farklı olanlarında haklarının eşit bir anlayış ile savunulması gerekiyor. Barışı isteyenlerin savunulması gereken öncelik eşitliktir.
Yapılan haksızlıkları görüpte dillendirmeden, mağdur olandan yana taşın altına elini koymadan, kuru kuruya sadece barışı istemek var olan statükonun (mevcut düzenin) şartlarını kabul etmek ve devamından yana olmak anlamındadır.
Barışın ve demokrasinin yanına yakışan, içerik ve anlam katan kelime eşitliktir. Eşitlik olmadan demokrasi ve barış savunulamaz. 1 Eylül Dünya Barış Günü'nü kutlayacaksak eşitlik kavramı ile birlikte kutlayalım.
A.Güllüoglu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.