Evlat sevgisinin, acıya direncin ve tükenmeyen kararlılığın simgesi olan Cumartesi Anneleri.
Evladını arayan, en azından varsa mezarını bulmaya çalışan anneler bunun için 27. Mayıs. 1995'ten beri cumartesi günleri Galatasaray Meydanında slogan atmadan, konuşma yapmadan, sadece evlatlarının resimleri ile kendilerine yaşatılan evlat acısını duyurmak için otuma eylemine başladılar. O günden bu yana aradan tam 900 hafta geçti.
Aralarına evladını arayan yeni anneler eklenmesine rağmen hala ilk günkü kararlılık ile aramalarına devam eden bu anneler evlatlarının yaşadığından dair her geçen gün umutları azalsa bile en azından varsa mezar yerlerini bulmak için mücadele etmeye devam ettiler.
Bugüne gelene kadar her birinin yaşadığı acıya yapılan zalimliklerle yeni yeni acılar eklendi. Yerlerde sürüklediler, gaz yuttular, coplandılar ve haklarında dava üstüne davalar açılarak "suçlu gibi" yargılandılar. Oturma eyleminden vaz geçmeleri için yapılan her türden baskı ve zalimliğe rağmen evlatlarını aramayı bırakmadılar.
Yaz-kış, yağmur-çamur demeden, yapılan insanlık dışı uygulamalara rağmen aramaktan vaz geçmeyen bu güçlü irade ve hayranlık uyandıran bu kararlılık anne yüreğinden başka kimde ve olabilir?
Kin tutmadan, kana karşılık kan istemeyen, "Biz yaşadık başka anneler yaşamasın” diyen bu koca yürekli annelerin varlığı, verdikleri mücadele, empati kurmasını bilen bütün annelerin bir araya gelip kirli savaşa karşı durmak, "Artık yeter/Edi bese" demek için yeterli nedendir. Anneler kendilerine yaşatılan ortak acılara karşı birlik olmaları halinde belli odaklar dışında kimseye yararı olmayan kirli savaşlara son verebilir.
Annelerin evlat acısını bölerek birbirinden ayırmak, bu acıları kendi siyasi amaçları için malzeme yaparak kullanmak en aşağılık mücadele biçimidir.
Bu ülkede evladını arayan, yaşayıp yaşamadığını öğrenmek, öldürülmüşse en azından mezar yerini bilmek isteyen annelerin acılarını Cumartesi ya da Diyarbakır anneleri diye ayırmadan paylaşıyorum. Hepsi benim için birer Berfin anadır. Verdikleri mücadelede yanlarında durarak onları sevgi, saygı ve hürmet ile selamlıyorum.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.