Bilenler bilir, bir zamanlar A. Türkeş'i Amed'e sokmayan bir siyasi irade vardı. Bu gün yok edilmek istenen o irade Z kuşağına düş gibi gelebilir. Anti sömürgeci ilkeleri ile birlikte yurtseverler 1977 yılında yapılan seçiminde bağımsız aday Mehdi Zana'yı Belediye Başkanı yapmışlardı.
Özlemle andığımız o günlerden bu günlere nasıl gelindiğini ve bu seçimde yaşanan ibretlik gelişmeler ile dünü kıyaslayınca insan sorgulamadan edemiyor.
"Tayyip Erdoğan ve AKP müşterekleri ile gidecek, Kılıçdaroğlu ve CHP ve müşterekleri ile demokrasiyi getirecek" deniyor. 100 yıl geçmesine rağmen CHP'nin istediği demokrasinin kimler için geçerli olduğu uygulamaları ile hala belli değil mi?
Kürd'ler eşitlik taleplerine karşı olduğu bilinen iki ittifak arasında neden birini tercih edip oy versin? İttifak tercihini MHP'den yana kullanan AKP ile ittifak tercihini İyi Parti'den yana kullanan CHP seçimi kazandılar diyelim. Farklı olan herkese eşit haklar ve demokrasi için ne söyleyebilirler? Kürd'lere ve taleplerine çözüm için hangi adımı atabilirler.
Bildik kardeşlik ve ümmet nakaratı tekrar edilecek.
Sürekli tekrar edilen bu iki nakarat Kürd'leri, eşitlik taleplerini içermiyorsa sadece ve sadece ikinci bir yüzyıl daha asimilasyonun kaldığı yerden devam etmesini istemekten başka bir şey olmadığı artık görülmeli ve anlaşılmalıdır.
Ödenen bedeller üzerinden bu günün Belli bir azınlık dışında Kürd siyasetini belirleyen bir avuç yönetici Türkiye genelinde olduğu gibi Amed seçmeninden de Kılıçdaroğlu'nu Cumhurun başı, Meral Akşener ve Ahmet Davutoğlu gibi bildik isimleri onun yardımcısı yapmak için oy vermesini istiyor.
Defalarca tekrar edildiler, yine tekrar etmekte fayda var. Siyasi bir partinin ilkeleri ve bu ilkelerin işaret ettiği ulaşılması istenen hedefleri vardır. Bunun içinde partilerin azami ve asgari ilkeleri olur. Azami ilke siyasette varılmaz istenen hedefi gösterir, kurulacak ittifaklarda şart koşulmaz. Asgari ilkeler ise azami ilkeye ulaşabilmek için savunulan ilkelerdir. Kurulacak ittifaklarda veya dışarıdan başka bir partiye verilecek destekte kişisel veya parti çıkarı için değil asgari ilkeler ile ilgili talepler karşılığında yapılır.
Çünkü siyasi yapıların amacını ilkeleri belirler. Siyasi varlık nedenini ifade eden ilkeler kırmızıçizgidir. Anadil ve eşitlik talepleri gibi ve bu ilkelerden asla taviz verilmez.
Herhangi bir talebi olmadan başka bir partiye ilkesiz siyasi destek vermek, peşinden gitmek ilkesizliktir. Bu aynı zamanda destek verilen partinin ilkelerini kabullenmektir. Bir parti kendi ilkelerinden vaz geçip diğer bir partiye siyasi talebi olmadan destek veriyorsa bu aynı zamanda kendi varlığını inkar ettiği anlamındadır.
Ulusal mücadelenin ilkeler ile verilebileceğini, ödenen bedellerin anlamını, değerini bilen ve bu uğurda emek vermiş ve kırmızıçizgileri olanlar artık siyasi tavırlarını açık ve net bir biçimde ortaya koymalı ve seslerini yükseltmeliler. Çünkü bir avuç yöneticinin (atanmış kayyum gibi) uyguladığı ilkesiz siyaset ile Kürd ulusal mücadelesinin nerelerden nerelere götürülmek istendiği yoruma gerek bırakmayacak şekilde endişe ve kaygı verici. Bu günkü endişe ve kaygılar yarına bırakıldığı takdirde çok geç kalınmış olacak. Gelişmelerin kötü sonuçlarını ve varacağı yeri gördüğü halde, nedeni ne olursa olsun kayıtsız kalarak görmezden gelenler yaratılmak istenen sonuçlara ortak olacaklarını bilmeliler.
Kayyum gibi yukarılardan atanan bazı adaylarda liyakat aranması bir yana, bu adayların geçmişte Kürd'lerin ulusal taleplerine karşı tavırları ve düşüncelerinin de artık önemi yok. Şöhretleri ve 5 yapraklı yonca gibi bulunmaz olmaları atanmaları için yeterli sayılıyor. Gösterilen bu adaylar ile 80 değil 180 millet vekili çıkarılsa ne olur?
Tokmağı eline alan Kürd'lerin boynuna astığı davulu koyup çalmak istiyor. Siyasette davul kimin boynundaysa tokmak da onun elinde olmalı. Umarım tokmağın başkasını elinde olduğu bu son seçim olur.
A.Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.