Seçimler sürekli ötekileştirilmelerine rağmen Kürd'lerin de kendi kimlikleri ve ilkeleri ile yer alıp, kendilerini ifade etmeleri gereken siyasi bir alandır. Seçimlerde kendi iradelerini ortaya koyacak olanaklara sahip olunduğunda bundan faydalanmak yerine boykotu tercih etmek doğru bir tavır değildir. Seçim dönemleri diğer dönemler ile kıyaslandığında partilerin görüşlerini kitlelere direk ulaştırabildiği en ideal siyasi ortamlardır.
Görüşleri köktenci (radikal) olanlar dahi legal siyasette seçim ortamının yarattığı olanaklardan faydalanmaya kırmızı çizgiler çizerek hayır dememeli.
Siyasi talep ve görüşlerini kitlelere ulaştırabilmek isteyenler en ufak bir olanak varsa bunu kullanmaları gerekir. "İmkanı olduğu halde" Bu imkanı kullanmamanın mantık ile izah edilebilecek makul bir gerekçesi olmaz. Seçildiğinde parlamentoya gidip gitmemek, zorunlu olan yemini içip içmemek seçimle ilgili olmayıp ayrı bir tartışma konusudur, ayrıca mutlaka tartışılmalıdır.
Örnek alınsın demiyorum ama karşı çıkan arkadaşlarına rağmen Leyla Zana'nın millet vekili olabilmek için zorunlu olan yemini kendi ana dilinde okuduğu zaman nasıl meclisi nasıl salladığı ve yemini televizyon kanallarında izleyenlerde yarattığı heyecan unutulmadı ve hala akıllardadır.
Ulusal talebi olmayanlar Cumhur Başkanı için istediği adaya oy verebilir. Ancak ulusal talep varsa verilen oyun da Kürd'ler açısından ulusal anlamda bir karşılığı mutlaka olmalı.
Yine yer verilmediği halde iki ittifaktan birini tercih edilmesi Kürd'ler açısından kendi ulusal varlığını inkar etmektir. İki ittifaktan birine oy verme çağrısı yapanlar demokrasi umudu kimseyi kandırmaya çalışmasın. Talep olmadan kimse demokrasi ve eşit haklardan payını alamaz. Ağlamayan çocuğa meme verilmemesi gibi.
Önceki bir yazımda Millet ve Cumhur İttifakı'nın kuruluş ayarlarının farklı biçimlerde seçenek olarak seçmene sunulduğunu yazmıstık.İki seçenekte kuruluş ayarlarında olduğu gibi farklı olanı reddeder ve kendi gibi olması için çaba harcar. Başaramazsa kendileri gibi olmak istemeyeni de "bertaraf etmek" isterler.
Seçimlerde birileri yapılan eleştirilere karşı sırf birlikten yana görüntü vermek için farklı gruplarla ilkesiz ittifaklar oluşturuyor. Bu ittifaklar, ilkesiz olduğu içinde kalıcı olmuyor. Sadece millet vekili seçilebilmek için ittifak kuranların seçildikten sonra ayrılacakları baştan bilinmesine rağmen, ayrıldıklarında onları ihanet ve nankörlük ile suçlamak hatta sokak ağzı ile hakaretler yağdırmak artık gelenek haline geldi. Ayrılacağı bilinen, yada ihtimal dahilinde olanlara hakaret etmeden önce, onlarla birlikten yanayız görüntüsü ile özenle seçerek ittifak kuranların hiç mi kabahati yok?
Bu seçimde de aynı anlayış devam ettiğine göre kimse kurulan ilkesiz ittifaklar için sorumlu aramıyor. Dolayısıyla yarın ayrılacağı ihtimal dahilinde olan yeni adayların gösterilmesine de itiraz edilmiyor.
Bilinçli yapılan aday seçimlerinde sorumlu aramak yerine, niteliği belli adayların gösterilmesindeki gerçek amacın nedenin üzerine durmak gerekiyor. Bu güne kadar atanmış yöneticiler sadece geçmişte ödenen bedeller üzerinden siyaset yaptılar. Her eleştiriye (bedel ödemeyen Kürd kalmış gibi) geçmişte ödenen bedellere sığınarak, bedel ödeyenlerin arkasına sığınarak yanıt verdiler. Artık atanmış yöneticilerin bedel ödeyen liyakatli kadrolara da ihtiyaçları kalmadı. Bu nedenle tabanı hiçe sayarak kendilerinin atandığı gibi millet vekili adaylarını da onlar atıyor. Amaç, özellikle atanan çift isimli adaylar marifeti ile geçmişte uğruna bedel ödenen ilkeler ile bağların tamamen koparılmış. Varılmak istenen yer geçmiş ile olması istenen yol ayrımıdır. Yönetimdeki birilerinin gösterdiği adaylar ile birlikte yapmak istenen siyasetin bir amacı olduğu bilinmelidir. İlkesiz kurulan ittifaklar ve siyasi karşılığı olmadan Millet İttifakına verilen destek ile devam eden bu çizginin seçim sonrası yol ayırımı ile tabanın koparılıp nerelere yönlendirmek istediğini de birlikte daha net olarak görebileceğiz.
Tabanda getirisi olmayan popülist adaylar ile ve ilkesiz kurulan ittifaklarla çıkarılacak millet vekili sayısını arttırmak mümkün olabilir. Ancak uzun vadede bunun siyasi mücadeleye bir katkısı olmaz, hatta zarar dahi verebilir. Tekrar etmekte yarar var, parlamenter mücadelenin amacı ve başarısı sadece alınan oy ve çıkarılan millet vekili sayısının çokluğu ile orantılı değildir. Bu seçim öncesi olduğu gibi seçim sonrasında da ilkeli duruş her şeyden önemlidir.
Bu seçimde muhalefet yanlıları” Bize verilmeyen her oy iktidara yarayacak" diyor. Diğer taraftan iktidar yanlıları "Bize verilmeyen her oy muhalefete yarayacak" diyor. Ülkede mağdur olan Kürdler olduğu halde neden kimse iki ittifaktan birine verilecek olan oyun Kürd'lere ne yararı olacağını açık yüreklilik ile demiyor?
Yukarıda izah etmeye çalıştığım nedenlerden dolayı ve seçime katılan partiler arasında savunduğu ilkeler ile birlikte entegrasyona karşı federasyonu savunarak öne çıkan Hak-Par var.
Seçimde ittifak kuran PAK, TEVGER,KDP ve Hareketa Azadi Örgütü üyeleri gibi bende oyumu Hak-Par'ın gösterdiği adaylara vereceğim.
A.Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.