SSCB bilindiği gibi dağıldı ve bitti... SSCB'den geriye kalan ülkelerde mükemmel alt yapılar, silah sanayi güçlü teknolojinin yanında ülkenin kaynaklarına çöken bir avuç elit ve bu elitlerin çıkarını koruyan Zelensky ve Putin gibi diktatör yöneticiler ve bu yöneticilere bağlı istihbarat ve polis gücü kaldı. Bu ülkelerde seçimler yapılmasına rağmen Demokrasiden, İnsan Haklarından, Basın Özgürlüğünden söz etmek mümkün değil. Muhalefet edenlerin başına Alexei Natalie gibi zehirlenmek dahil her şey gelebilir.
SSCB döneminde de merkezde yer alan Rusya’nın çıkarları her zaman önceliklimle oldu. Sosyalizmin ilkelerinden biri olan, her şartta savunulması gereken UKKTH ilkesine zorunlu haller dışında uyulmadı ve uluslar baskı altında tutuldu. O dönemin solcu gruplarının bir kısmı Sovyetler Birliği'ni revizyonizm ile, bir kısımda Sosyal Emperyalizm ile suçladılar. Suriye’de bugün izlediği politikaya bakıldığında aynı anlayışın devam ettiği görülür.
Ukrayna'nın işgal edilmesine tepki olarak Rusya dahil dünyanın her yerinde halk protesto eylemleri yapılıyor. Ülkeler Rusya'ya karşı ambargo uyguladığı halde Türkiye'de eski Sovyetlerin hatırına Putin'e destek veren Kemalizmin etkisinden bir türlü kurtulamayan klasik, TKP gibi miadı dolmuş "eski tüfek sosyalistler" var. Rusya'ya yapılan eleştirileri kabul etmezler ve kimse "Sütten çıkmış ak kaşık" demediği halde ABD üzerinden eleştirel yanıtlar verirler.
Burnundan kıl aldırmayan bu SSCB hayranları, Putin'in bugün devam ettirmek istediği Rusya nin çıkarları için yayılmacı siyasetini, ayrılan ülkeleri işgal etmesini hak görüyorlar.
SSCBden geriye kalan hiçbir ülke Rusya için tehdit değildir. Ancak Putin'in başında olduğu Rusya hepsi için tehlikedir.
Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesi suçtur. Putin'e bu gün dur denmezse AB üyesi olan eski sosyalist ülkelere sıra gelecektir. AB ülkeleri buna kayıtsız kalmayacağı için 3. paylaşım savaşına neden olacaktır. Putin'e dünya dur demeli.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.