İnsanlık tarihi bu güne kadar güçlüye karşı zayıfların verdiği savaşlar ile şekillenmiştir. Zorba düzene ve şiddet uygulamalarına karşı oluşan tepkiler ilk olarak saflığını koruyan gençlik kesiminde taban bularak gelişir ve sonra topluma yayılır. Bu nedenle tarihteki siyasi hareketler açısından gençliğin ve gençlerin önemli bir yeri vardır. Köleci toplumda köle sahiplerine, feodal toplumlarda feodallere, emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı tepki ve eylemler ilk olarak gençleri etkilemiştir. Milyonlarca insanın öldüğü iki paylaşım savaşı sonrası yeniden kurulan dünya düzeninde egemen ülkelerin gençleri arasında (50'li ve 60'lı yıllarda) kendilerine Hippi denen savaş karşıtı gençlik hareketi oluştu. Dünyanın bütün canlılara ait olduğunu savunan şiddet karşı bu gençlerin ülkelerindeki iktidarlara karşı belirli olabilecek bir siyasi görüşleri yoktu. Politika ile ilgilenmediler. Çiçek Çocukları da denilen bu gençler savaş karşıtı eylemleri ile Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde kısaca yeni dünya düzenini kuran ülkelerde iktidarları zora sokan bir gençlik hareketine dönüştü. Ekolojiden yana olup dayatılan modern yaşam tarzına, toplumsal kurallara ve dayatılan tüketim alışkanlıklarına da tepki duyuyorlardı. Genelde vejetaryen olup kendi aralarında komün yaşamını tercih ettiler. Savaşa ve militarizme karşı özgürlüğü savunan, zayıf olandan yana bir anlayışları vardı. O yıllardan beri akıllarda kalan ve dillerden düşmeyen "Savaşma Seviş" sloganlarıydı.
Hippiler özellikle 1965 yılında ABD'nin Vietnam işgali ile başlayan süreçte yaptıkları işgal karşıtı eylemler ile gündem oldular. Özellikle ABD, İngiltere ve Fransa gibi kendi ülkelerindeki egemen sınıfların çıkarları için yapılan savaşlarda kullanılmak istemedikleri için karşı çıktılar. Savaşlara engel olamadıkları gibi dünyaya istedikleri barışı da getiremediler.
Daha sonra barışın sevişerek olmayacağını kavrayan ve siyasi alternatifi olan efsanevi 68 kuşağı gençlik içerisinde örgütlenmeye başladı. “Savaşma Seviş “sloganının yerini antiemperyalizm, demokrasi ve ezilen halkların yana eşitlik, bağımsızlık ve anti sömürgeciliği içeren sloganlar almaya başladı. Bu kuşak zaman zaman sabırsız davranıp haddini aşan silahlı eylemlerde de bulundu. Düzen karşıtı bu eylemler genelde Küba devrimini örnek almıştı. Her ülkenin somut koşulları Küba'ya benzemediği için Regis Debray'ın teorisini oluşturduğu "Öncü Savaşı" ve "Suni Denge “anlayışı ile yapılan eylemler başarıya ulaşılamadı. Yapılan halktan kopuk ve yanlış eylemler tekrarlandığı için de benimsenmedi şiddet ve savaş karşıtı tepkilerin oluşmasına yol açtı.
Bu durumdan faydalanmak isteyen çıkar grupları savaşı oluşturan nedenlere değinmeden "sevişmek" yerine barış diyerek haklı ve haksız yapılan savaşları bir tutan propagandalara başladılar.
Savaş karşıtı olmak, barıştan yana olmak için yapılan çağrılara uymaya kimsenin itirazı olmaz.
İnsanlık tarihi aynı zamanda zorbalığa karşı başkaldırı tarihidir. Örneğin Spartaküs olmasaydı köleci düzen hala devam ediyor olacaktı. İşgalci ve yayılmacı ülkelerde barıştan yana ve savaş karşıtı olan hareketlerin anlamı büyüktür. Ancak savaşın nasıl bir felaket olduğunu ödenen bedellerle iyi bildiği halde ülkesinin yarısı işgal altına alınmış bir Vietnamlı için Hippiler gibi savaş karşıtı olup "Yaşasın Barış" demenin ifade ettiği bir anlam da yoktur. Çünkü Vietnamlılar başka bir ülkeyi işgal ederek savaşa neden olmadılar. Ülkeleri 1955 yılında ikiye bölünmüştü ve yarısı zaten işgal altındaydı. Vietnam halkının savaşmayıp barış istemesi ülkelerinin bölünmesini ve yarısının işgal altında olmasını kabul etmeleri anlamına gelir. Bu nedenle Vietnam halkı ve gençliği "Savaşma Seviş" gibi Hippi sloganlarının büyüsüne Amerika'daki gençlik gibi kapılmadılar. Onlar ülkelerini barış ile değil, ancak savaşarak kurtarıp birleştirebileceklerini biliyordu. Öylede yaptılar.
Vietnamlılar savaşarak 1976 yılında işgalcilerini ve yerli uzantılarını kovarak ülkelerini birleştirip bağımsız oldular. Demokrasi, adalet, eşitlik gibi kavramları nasıl içerikleri ile birlikte değerlendirmek gerekiyorsa savaş ve barış kelimelerini de yerinde kullanmak gerekiyor. Çünkü bu iki kavram da kullanana göre farklı anlamlar taşır. Kim ne için savaşa karşı ve kim ne için barış ister? Barıştan yana görünen, sürekli savaşa karşı çıkan bazı kesimlerin A planı olanların gizledikleri bir B planlarıda olabilir.
A.Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.