"Zaza'lar ayrı bir millet,Zazaca ayrı bir dil" diyenler yetmemiş olacak ki günümüzde "Biz Kürd değiliz, Aleviyiz" diyenler seslerini pervasizca yükseltmeye başladılar. Bilerek etnik ve inanç kavramlarını aynı kefede değerlendirip kafaları karıştırıp asıllarını inkar etmelerini ibratle izliyoruz.
Kurmanci (Kırdasi) ve Zazaki (Kırdki) gibi Kürdçe'nin farklı lehçeleri olduğu gibi Kürd'ler icinde Ezidi,Musevi,İsevi ve Muhammedi inancında olanlar vardır. Sadece bunlar degil İsevi ve Muhammedi olanların içinde farklı mezhepler ve çeşitli tarikatlar var.
Özellikle inançta farklılıkların oluşmasındaki önemli nedenlerden biri ülkelerinin kendi iradeleri dışında ilk önce 1639'da Kasrı-Şirin Antlaşması ile ikiye,daha sonra 24.Temmuz.1923'te Lozan Antlaşması ile dörde bölünmesidir.
Bölünen her dört parça diğerlerinden farklı olarak ekonomisinden kültürel yapısına ve sosyal yaşama kadar bölen ülkenin ihtiyaçlarına göre şekillendirildi. Çizilen yapay sınırlar (bir kısmına mayın döşendi) ve konulan yasaklarla ekonomik ve kültürel şekillendirilme zamanla Kürd'ler içinde farklılıklara neden oldu. Yıllar sonra bu farklılıklar tarihi bilgiler çarpıtılarak yapılan propagandalar ile dil (Kurmanç-Zaza) ve mezheb (sunni-alevi) üzerinde Kürd'ler ulus bilincinden yoksun bırakılarak kendi içinde yeniden bölünmek isteniyor. Her ulus bünyesinde farklı sınıfları barındırdığı gibi farklı inançları ve aynı kökten gelen dilin farklı lehçelerini bünyesinde barındırabilir.Bu farklılıklar ulus olmaya engel değildir. Kürçe'ninde aynı kökten gelen lehçeleri olduğu gibi Kürd'ler içinde Ezidi,Musevi,İsevi ve Muhammedi gibi farklı inançlar var.
Türkçe'nin eĝitim dili olmasına ve 1932 yılında kurulan Türk Dil Kurumunun yaptığı çalışmalara rağmen Ege bölgesinde kunuşulan Türkçe ile Karadeniz'de ya da Toroslar'da konuşulan Türkçe arasında hala farklılıklar var. Bu farklılığı görmeyenler Kürdçe'nin farklı lehçeleri ile uğraşıyorlar.
Dört parçaya bölünmüş Kürdistan'da da konuşulan Kürdçe'nin de lehçeleri arasında da farklılıklar vardır. Türkiye'de yıllarca konuşulması,eğitim dili olması yasaklanan Kürdçe bütün engellemelere rağmen varlığını korudu. Lehçeleri ile birlikte dünyanın en zengin on dili arasında yerini alarak dil bilimciler arasında Kürdçe kadim ve zengin bir dil olarak kabul görüyor.
Türk-İslam sentezini esas alan devletin Kürd'ler ve aleviler ile ilgili her zaman çifte standart uygular.Alevilerin temsil hakkını,Cem Evlerinin ibadethane olarak kabul etmeyen Diyanet İşleri Başkanlığı Arnavutluk'ta yaşayan alevilere Hacı Bektaşi Veli gibi alevi büyüklerinin kitaplarını bastırıp dağıtır.
Etnik köken ve inanç birbirinden farklı olarak değerlendirilmesi gereken kavramlardır.Kürd olmak etnik aidiyeti belirler ve değişmez. Alevilik ise inançtır ve kişinin kendi tercihine kalmış bir aidiyettir, değisebilir. Türk'ün Alevisi olduğu gibi Kürd'ün, Arnavut'un da alevisi vardır. Bu ayırımın farkında olan aklı başında,üstelik eğitimli bir kimse "Biz Türk yada Kürd değiliz, Aleviyiz" demez,dememeli. Diyenler varsa onlarin farklı amaçları vardır.
Hacı Bektaşi Veli'nin "Eline,beline ve diline" sahip olma düsturunu esas alan Alevilik kimine göre inanç,kimine göre de bir yaşam biçimidir. Aleviler vergi ödemesine rağmen ötekileştirilmelerine karşı çıkıp sunnilere tanınan hakların alevilere de tanınmasını savunmak gerekir. Ancak " Biz Türk ya da Kürd degiliz, Alevi'yiz" diyerek genelleme yaparak etnik kökenini (aslını) inkar edenlerin resmi ideolojinin uyguladıgı "Böl ve Yönet" politikasına kişisel çıkarları için alet olmaları dikkat çekici ve önemlidir.
Böylelerinin deşifre edilmeleri gerekir. Çünkü inancı öne çıkararak etnik kökenini inkar edenler son yahlilde devletin uyguladıgi asimilasyon politikasının parcasıdırlar. Aleviler bu ülkede haklarından yoksun yaşıyorlar bu doğru.Ancak Kürd aleviler hem Kürd olarak, hemde alevi oldukları icin iki defa haklarından yoksun yaşıyorlar. 1938'de yapılan harekat Dersim'de yaşayanlar alevi diye yapılmadı. Dersim'de Kürd'lere yönelik yapılan etnik katliam Maraş ve Çorum'da alevilere yönelik saldırılar gibi degerlendirilemez. Dersim'de yaşananları sunni ve alevilik ile izah etmeye çalışmak Kürd sorununu çarpıtmaktır.
Kürd'lügünü inkar edip "Aleviyim" diyenler alevi devleti kuramayacaklarina göre neyin peşindeler?
Dört parçada egemen olan devletler Kürd'lerin birliğine engel olmak için yukarıda anlatılan farklılıkları işbirlikçileri aracılığı ile her zaman kazanan kendileri olacak şekilde kullanırlar.
"Bir su birikintisinde kavga eden iki balık varsa oradan uzun bacaklı biri (bir İngiliz) geçmiştir" derler. Yurtsever dersimlileri ayrı tutarak uygulanan "Böl ve Yönet" politikasına yarayacak görüslerin Dersim'den çıkıyor olması bizleri şaşırtmıyor. Çünkü biz de 1938'de Dersim'den kimlerin geçtiğini çok iyi biliyoruz. A.Güllüoglu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.