Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı'nın oy oranları eşit olmasına rağmen iki ittifakta %50+1'i bir türlü bulamıyor. İstanbul seçiminde olduğu gibi iki ittifaktan Cumhur Başkanlığı seçimini hangi ittifakın kazanacağını kapı kulu askeri gibi gördükleri için dışladıkları Kürd'lerin oyları belirleyecek.İktidarın anahtarı olan bu oy gücüne rağmen bilinen nedenlerden dolayı her iki ittifakta HDP dahil Kürd'leri temsilen bir partiyi aralarına almayıp hepsini dışlıyorlar. Millet ittifakının içinde Beyaz Torosların cirit attığı ve göstere göstere faili belli cinayetlerin işlendiği günlerde İç İşleri Bakanı olan, yaptığı icraatlarından dolayı unutmadığını, bugün demokrasi azizesi ilan edilen Meral Akşener ve Kirli Hendek Savaşı'nda müdahale için hendeklerin katıldığını bildiği halde müdahale etmek için 2 yıl sabır ile bekleyen dönemin başbakanı Davutoğlu, tek parti döneminden bildiğimiz CHP ve Kürd'ler adına kendilerine vazife çıkaran DEVA, SP ve DP var. Diğer tarafta içerim dediği Baldıran zehrini Kürd'lere içiren AKP, bildik MHP, ikizi BBP ve Doğu Perinçek'in VP. 'si.
Eskinin tekrarından başka her iki ittifakta da Kürd'lere yönelik kabul edilebilir yeni bir çözüm önerisi de yok. İki ittifaktan birini tercih etmenin dışında Kürd sorunu ve çözümü ile ilgili görüşleri aynı olmasına rağmen Öcalan'ı ve Demirtaş’ı, üstelik cezaevinde olmalarına rağmen (İstanbul seçiminde olduğu gibi) her iki ittifak tarafından yeniden kullanmak istiyorlar. Böylece Öcalan ve Demirtaş'ı kullanarak aralarında fark varmış gibi HDP tabanını da bölmek istiyorlar. Seçimi kazanan ittifak cezaevinde olan Öcalan yada Demirtaş'ı serbest bırakacak diyelim. Cezaevlerinde haksız yere tutulan, aralarında sağlık sorunlarına olan on binlerce insan varken, Genel Af savunulmadığı sürece kişilere tanınan özgürlüğün kabul edilebilir bir yanı yok.
İki ittifaktaki partileri bir araya getiren düşüncenin kaynağı tekçilik olduğu için her iki ittifakta Kürd’lere ve taleplerine yer verilmiyor. Birinin kankası İYİ P, diğerinin MHP olan ittifaklardan birine oy verilmesini isteyen her kim olursa olsun, nedenleri ile bunu anlaşılır bir dil ile izah etmesi zorunludur. Millet İttifakı mevcut Başkanlık Sistemi ile ile birlikte parlamento işlevsiz kaldı diye karşı çıkıyor. Esas endişeleri çok uluslu ülkelerde uygulanan denetlenebilir bir Başkanlık Sistemi'nin ve buna bağlı olarak Türkiye'nin eyalet sistemi'ne geçme ihtimali. Kürd'lerin eyalet sistem ile birlikte kazanacağı haklar uykularını kaçırıyor.
Yenilenmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistem diyorlar. Eski parlamenter sisteminin neresini yenileyecekler? Parlamentoda kürsü dokunulmazlığını mı sağlanacak? Kürdce bilinen bir dil olarak kabul görecekmi? veya çoğu millet vekiline inanmadan zorunlu olarak tekrar ettiği yemin mi değiştirilecek?
Artık görülmesi gereken gerçek Kürd'leri yok sayarak bu ülkede, hatta Ortadoğu’da sorunları çözmek mümkün değil. Var olan birçok sorunun kaynağını oluşturan Kürd'ler değil, varlığını bu sorunun devam etmesine borçlu olan ve şiddetten beslenen kesimlerdir. Bu nedenle sorunların barış içinde görüşülmesi ve çağdaş değerler ile çözümü savunan herkes Kürt’lerine yanında yer almalıdır. Bunun içinde gercek anlamları ile demokrasiden, adaletten, eşitlikten ve legal mücadeleden yana olan güçlerin oy hesabı, örgüt çıkarı gibi hesaplar yapmadan ilkeli ittifak kurmaları gerekiyor.
Her şeye rağmen diyerek Millet İttifakını desteklemek için söylendiği gibi AKP “Gitsin de ne olursa olsun" demek yeterli değil. Her iki ittifak arasında ehveni şer mantığı ile dahi bir tercih yapacak bir tarafı, farkları yok. Hani derlerya "Al birini, vur ötekine" aynen böyle.
Kürd'ler için de bugün asıl olan sınıfsal yada inanç mücadelesi diyerek safını belirlemek değil ulusal talepleri savunmaktır. Sınıf yada inanç mücadelesini öne çıkarıp çağrılmadıkları iki ittifakın gerisinde saf tutarak taraf olmak kendini yok sayanlara hizmet etmekten başka bir işe yaramaz. . Bir an önce doğru zeminde ve doğru ilkeler ile
Kürdlerin kendi aralarında birliği sağlamak herkesin görevidir. Bu görevde büyük oranda HDP'ye düşüyor. HDP seçildikten sonra ayrılıp giden, %001 oyu dahi olmayan ile kurduğu ittifakların kullanılmaktan başka siyasi getirisi yok. HDP'ye siyasi ağırlık kazandıran müşterekleri ile yaptığı ittifak değil cefakar ve fedakar tabanıdır. Bu nedenle parti yöneticileri tabanın gerisinde kalan, getirisi olmayan ilkesiz ittifaklar kurmaktan, uçuk söylemlerden vaz geçmeli. "İlkeli ittifaklar kuracağı" diyerek lafı evirip çevirmeden, tabanın sesine kulak vermeli, ait oldukları yeri artık bilmeliler. Yıllardır her türlü baskıya direnerek göğüs geren tabanın talepleri bu seçimlerde de her seçimde yapıldığı gibi dikkate alınmazsa seçim sonrası HDP'den de geriye bir şey kalmayacağı bilinmelidir.
Her iki ittifakın Kürd'lere neden yer vermediğini kavramadan mızmızlanarak kızmak ve tepki göstermenin siyasette bir karşılığı yok. Yok sayılıp dışlanmaya karşı yapılması gereken ulusal talepleri ifade eden ilkeler etrafında birlik olup, tavizsiz dik durabilmektir. Bu sağlanabilirse Kürd'leri bugün red eden her ittifak, her seçimde oy için bu birliğin kapısı önünde nöbet tutacaktır. Unutmayalım "Taş yerinde durduğu kadar ağırdır"
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.