Amacı, beklentisi olmadan telefonu eline alıp sağa, sola hakaretler yağdıran çok insan var. Bunlara dur diyen de yok. Böyle olduğu içinde hadlerini sürekli aşıyorlar. Kişilere saldırmalarını bir yana bırakırsak bunlar şimdi de istedikleri adaya oy vermedi diye halka ağır laflar söyleniyor. Özellikle de deprem bölgelerindeki mağdur durumdaki insanlara yapılan hakaret kabul edilemez. Halkın iyiliği için siyaset yaptığını iddia edenler işler istediği gibi gitmeyince halkı suçluyor.
Mutfak alarm vermesine rağmen alınan seçim sonuçları AKP'nin başarısı olup muhalefetin beceriksizliğidir.
Kimileri geçmişi ve yapılan uygulamaları unutabilir ama o oy vermedi diye hor görülen, halk geçmişi unutmadı. Oy verirken geçmiş uygulamalar ile bu günü kıyaslıyor ve tercihini ona göre yapıyor.
Kimsenin halkı hakaret ederek yola getirme gibi bir hakkı yok. Açık oy gizli sayım dönemi çoktan bitti. Günümüzde seçimden seçime güler yüz göstermek ile halkın oyu alınamıyor.
Yapılan her şeyin halk için yaptıklarını iddia edenlerin gücü ellerine geçirince neler yaptığı biliniyor. Bunun en güzel örneği Kamboçya'daki Kızıl Kimerler örgütünün korkunç lideri Pol Pot'tur. Halk için devrim ve demokrasi iddiası ile 1,5 milyon insanı öldürmüştü.
Halka hakaret etmeden önce herkes önce "nerede yaptım" diye kendini sorgulamalı. Hatası varsa bunun da özeleştirisini açık yüreklilik ve samimiyetle halka vermelidir.
Örneğin halkı kurtarmak adına kendine vazife çıkarıp siyaset yaptığı iddiasında
Olanlar neden varoşlarda yaşayan enflasyonun en çok ezdiği emekçilerden oy alamıyor? Halk için mücadele etmek isteyenler halkın desteğini almak zorundadır. İkna edip desteğini alamadığı halkı suçlamak ile bir yere varılamaz.
Seçim sonrası için gelinen gerileme ile ilgili değerlendirilmesi gereken çok sayıda konu var.
Örneğin Türkiye'nin ötekileştirme üstüne kurulduğu gerçeği bilinmesine rağmen durup dururken "Kürdistan'ı altın tepside verseler istemem" demenin anlamı ne?
İki tekçi partinin iktidar mücadelesinde
"Seni başkan yaptırmayacağız" diyerek taraf olmak doğru muydu? Bu söylemin Türkiye'de ilk olan Barış Sürecini başlatan AKP'nin MHP'ye yanaşmasında etkisi ne ölçüde oldu?
Başkanlık sistemine karşı olmak yerine denetlenebilir bir başkanlık sistemi gündeme getirilerek neden tartışılması istenmedi? Ardından "Anayasada özerk Kürdistan deseler, Kürdçe anadilinde eğitim serbesttir diye yazsalar ve bunun karşılığında anayasanın bir maddesine başkanlık sistemi yazsalar biz o anayasaya evet demeyiz" dendi. Bunu diyenlere "Peki amacınız ne? Ne istiyorsunuz, binlerce insan ne için öldü?" demek gerek mezmi? Gövdesi Kürd olan bir partinin yöneticileri sürekli "Kürd partisi değiliz" demek ile kanıtlamak istenen ne? Seçmenine zerre kadar saygısı olan parti yöneticisi "Bizi temsil etmeseler de seçmenimize kimi işaret edersek ona oy verin" dermi? Diyarbakır'da yıllar sonra CHP kimlerin sayesinde millet vekili çıkarabilmek becerdi?
Bu ve benzeri konulardaki eleştirileri yapanlara özeleştiri vermek yerine yanlışlar sürekli tekrarlandı. Seçime katılım oranının çok yüksek olmasına (Yüzde 90'larda olduğu söyleniyor) ve Z kuşağı denen 5 milyon yeni seçmenin oy kullanmasına rağmen HDP oylarında düşüşünün nedenlerinden biri de bu olabilirmi? Seçim sonucuna göre MHP ve İyi parti'nin oyları artıyor.Sinan Ogan bile kullanılan oyların yüzde 5.3'ünü aldığı halde HDP'nin oyları neden yüzde 12-13ten yüzde 8.8'e yani 1/3 oranında düşüyor?
Türkiye'lileşmenin anlamı geçen seçimde olduğu gibi sadece AKP karşıtı olup CHP'ye verilen karşılıksız destek olabilirmi?
Sürekli "bedel ödedik" diyerek ödenen bedellerin amacından adım adım uzaklaşarak daha nereye kadar halktan oy alınabilir? Halkın iradesine rağmen kayyum atayanlar ile millet vekili adaylarını atayanların ne farkı var?
Demirtaş ve HDP yönetimi talepleri olmadan Kılıcdaroğlu'na destek verdiklerini açıklamışlardı. Ardından Erdoğan'ın bunu ustalıkla kullanacağını bile bile KCK yöneticileri neden Kılıcdaroğlu'na destek verdiklerini açıklama gereğini duydu?
Birde gövdesi Kürdlerden oluşan Hüda-Par var. Bu parti de Türkiye'de yaşayan Kürdlerin haklarından mahrum bırakıldığını söylüyor ve AKP ile kurduğu ittifakta Kürdler adına bazı talepleri dillendirdi. ABD ve Israil'in Güney Kürdistan'a verdikleri hayatı önem arz eden desteklere rağmen bu iki ülkenin Ortadoğu'daki varlığından rahatsız oluyor ve inanç açısından kendine vazife edinip karşı çıkıyor. Tıpkı KCK ve HDP'nin antiemperyalist gerekçeler ile karşı çıktığı gibi. Oysa herkesin bildiği gibi ABD ve İsrail'in bölgedeki en büyük müttefiki Türkiye.
Oy vermedi diye halkı suçlamadan önce seçimin sonuçlarını daha iyi anlayabilmek için önce bu güne kadar verilen mücadelenin amacını ve olduğu ve ne için bedeller ödendiğini bilerek, bu gün gelinen yeri ve mücadelenin nerelere götürülmek istendiğinin tartışılması gerekiyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.