Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne atanmış kayyum yönetimi açılan yeni bir bulvara Şeyh Said adını vermiş .Bunu yaklaşan seçim nedeni ile Kürd oylarına yönelik olduğu bilinmesine rağmen Türkiye Komünist Partisi (TKP) Diyarbakır İl Örgütü "Aşiret yanlısı, ağa, Cumhuriyet düşmanı" gibi Şeyh Said'in şahsına yönelik eleştirilerle bulvara adının verilmesine karşı çıkıyor. Şeyh Said'in yerine Cigerxun, Musa Anter ve Yılmaz Güney gibi isimleri önerip karşı çıkıyor.
Atanmış kayyum yönetimi gibi TKP'de kurnazlıkla tarihe mal olmuş Kürd önder ve aydınlarını Şeyh Said'e karşılamış gibi önermesi boşuna değil. Cigerxun, Musa Anter ve Yılmaz Güney gibi isimlere karşı çıkan kayyum gibi TKP de Şeyh Said ismine karşı çıkıyor. Mantıkları aynı, Kürd'leri ortak değerlerinden koparıp bölerek ulusal birlik olmalarına engel olmaktır.
Bilinmesi gereken İtalyan sömürgecilerine karşı bağımsızlık mücadelesi veren ve idam edilen efsanevi lider Ömer Muhtar Libyalılar için ne anlama geliyorsa Kürd'ler için de idam edilen Şeyh Said ve Seyid Rıza da o anlama geliyor.
Kürd siyasetinde ulusal talepler ile birlikte mücadele konusu gündeme gelse belli odaklar tarafından önlerine sınıf ve ümmet mücadelesi konuluyor... Huda-Par'ın Diyarbakır'da terör örgütü Hamas destekli miting yapması da bu açıdan değerlendirilmelidir.
Her ulus gibi Kürd'lerde farklı inançları bünyesinde barındıran sınıflı bir ulustur. Bu nedenle belli bir inancı veya sınıfın mücadelesini ulusal mücadelenin öne çıkarmak bilerek yada bilmeyerek Kürd'leri ve ulusal mücadelede bölmektir. Çünkü adı üstünde ulusal mücadelede. Ulusal baskı ve inkardan payını alan her sınıf ve inancın ulusal mücadeleye yapacağı katkı ve yeri vardır. Kürd ulusal mücadelesinin tarihsel süreci, deneyimleri ve geldiği bu günkü aşamada bunu tartışmak deyim yerindeyse abesle iştigaldir.
TKP ve benzeri "Türk solu" İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlar ile ekonomik yapısı, tekçi anlayış ile etnik ve inanç yapısı belirlenen ve jakobenci yönetim anlayış ile yönetilen cumhuriyeti hala ilerici ve devrimci olarak değerlendiriyor. Bunu Kürd'lere de kabul ettirmek istiyorlar.
Cumhuriyeti kuran iradeyi oluşturan tek parti döneminin dönemin Adalet Bakanı M.Esad Bozkurt'un "Öz Türk olmayanlar bu ülkede ancak hizmetçi ve köle olacağı" gibi ırkçı söylemlere TKP ve "Türk solu" görmezden gelir.
TKP kendine yakıştırdığı adına rağmen, ezen ve ezilenin ulus emekçileri arasında güvenin teminatı olan ve sosyalistlerin kayıtsız ve şartsız savunması gereken Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı'nı (UKKTH) savunmaz ve saygı göstermez. Ezilen ulusun eşitlik ve ulusal taleplerini egemen ulus milliyetçileri gibi bölücülük olarak değerlendirilir. Oysa çağımızda UKKTH'nı savunmayanların bırakın komünist olmalarını demokrat bile sayılmazlar.
Kürdistan denen bir ülke var mı, bu ülkede kimler yaşar? Bu ülke yaşayan insanların iradesi dışında neden dört parçaya bölündü? Dörde bölünen bu ülkede Kürd sorunu her parçada demokrasi ve dolayısıyla iç sorun mudur?
1921 Koçgiri, 1925 Şeyh Said olayı,1930 Ağrı-Zilan'da ve 1938 Dersim,1946 Mahabbad'da, 1960 Amudi ve 1986'da Enfal katliamı neden yapıldı? Kürd'lere yönelik soykırıma varan olayların nedenleri neydi?
Yukarıda sıralamaya çalıştığım ve benzeri soruların "Türk solu" gibi TKP için de önemi yoktur.
Kürd'lere şirin görünmek için açılan yeni bulvarlara yada bir meydana Kürdçe isim koymak yerine sorunun doğru anlaşılması için yazılı tarihi tekrar etmek yerine tartışılması gereken konular bunlar olmalı.
Dört parçaya bölünmüş Kürdistan'da yaşanan ve birbirini doğal olarak etkileyen olaylar önyargısız ve empati kurarak değerlendirilmediği müddetçe sağlıklı çözümler üretilemez. TKP ve "Türk solu" dört parçada Kürd'ler aleyhine her girişimi ve yaşanan katliam dahil her olayı egemen ulusların bakış açısı ile değerlendir ve yorumlar.
Nedense "Türk solu" gibi TKP'de Cumhuriyet kurulurken yurtsever Kürd aydınlarına, ağa ve beylerine verilen ve bu güne kadar tutulmayan sözlere değinmezler.
Resmi ideolojinin sağında yer alanlar gibi "Türk solu" ve TKP 'de resmi ideolojinin solunda yer alan bir partidir. Birlikte Kürd'ler üzerinde kurnazlıkla uygulanan "Böl ve yönet" politikasının ayrılmaz iki parçasını oluştururlar. Kürd'ler adına ilkeli mücadeleyi savunanlar açısından resmi ideolojinin sağı ve solu arasında kayda değer bir fark yoktur.
Kürd ulusal talepleri gündeme geldiğinde "Dıms u pekmez" olurlar.
A.Güllüoğlu
Not: Diğer yazılarımda olduğu gibi Türkiye Sosyalist hareketinden ayrı tutmak için sosyal şoven Türk solunu tırnak içine aldım.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.