Seçimde yazılan senaryoya göre önümüze iki seçenek konmuştu. Bu iki seçenek üzerinden seçim yapıldı ve adaylardan biri çok az farkla seçimi kazandı. Seçimler bitmesine rağmen Erdoğan’ın balkon konuşması seçim öncesi olduğu gibi seçim sonrasında da bölünen toplumdaki gerginliğin devam etmesi isteniyor. Bu gerginliğe ihtiyaç var. Çünkü gerginlik ile bölünen toplumlarda daha kolay yönlendirildi için insanlar sağlıklı düşünemez.
Sağlıklı düşünülmediği için de oynanan bu seçim senaryosunda başrol oyuncularının ve figüranların aldıkları roller de görülemiyor.
Türk yada Kürd sorunu, adına ne denirse densin ülkenin temel sorunu budur. Ekonomik çöküntüye neden olmasına rağmen sorunun çözümüne iki aday da değinmedi. Bölünme fobisi ile birlikte ötekileştirme devam etti. Ekonomi için sadece yoksulluk edebiyatı yapıldı, ulufe dağıtır gibi bol keseden yardımlardan ve milli duygular ile savaş sanayine yapılacak yeni yatırımlardan söz edildi. Senaryo çözümsüzlük üzerine yazıldığı için ittifaklar da buna göre kurgulanmıştı. Adaylar çözüm istiyor gibi davranacak ama ittifak kurdukları ortakları buna izi vermiyormuş gibi görüntüsü oluşturuldu.
Yapılan konuşmalara rağmen seçim "statükoyu en iyi ben korurum" diyenler arasında yapıldı. Kürd’ler ve Aleviler de görevli figüranlar sayesinde milliyetçilik üzerine yazılı seçim senaryosuna ortak edildiler.
Senaryoda atılmak istenen adımlar ilk başta tepki çekmesin diye seçim ikinci tura bırakıldı. İkinci turda da adım adım beslenen egemen ulus milliyetçiliği ile birlikte Ümit Özdağ ve Sinan Oğan'ın iki ittifaktan birine katılımı ile bu sağlandı.
Sonuçta ufak bir oy farkı ile daha milliyetçi olan aday kazandı. Hangi aday kazanırsa kazansın fark etmeyeceği ve aday ile birlikte egemen ulus milliyetçiliğinin kazanacağı zaten senaryonun başında yazılıydı.
Seçmen bu senaryoya göre önüne bırakılan iki seçenekten birini söylendiği gibi "ölüme göre sıtmayı" seçmek zorunda bırakıldı. Siyasi taleplerini iki adayda da bulamayanların bir kısmı oy kullanmayacak seçimi boykot etti, bir kısmıda içine sindiremeyen rağmen, kertenkele olsa "işaret edilen" adaya, bir kısmı da birinin "hatırına” binaen oyunu kullandı.
Demokrasi mücadelesi veren partilerde yöneticiler sürü çobanı gibi davranamaz. Oy namustur dedikten sonra bir yönetici üyelerinden başka bir partinin adayını "işaret ederek" yada bir eski yönetici "hatır için" başka bir partinin adayına oy verilmesini isteyemez. İnsanların oy kullanma iradelerini saygı göstermeyip kendi istedikleri doğrultuda kullanılmasını isteyenlerin savunduğu demokrasi de inandırıcı değildir. Bu anlayış koşulların dayattığı baskılarla da izah edilemez. Seçmeni ikna etmek için görüş oluşturmak zahmetine katlanmadan işaret ile oy verilmesini istemenin anlamı kendisi dışında kimsenin iradesine saygı duymamaktır. Yada bu tavrın gerisinde açıklanamayan, açıklanması halinde hesabının verilemeyeceği menfaate dayalı kişisel nedenler vardır.
Sürekli tekrar ediyorum ve edeceğim, bu ülkede demokrasi mücadelesi veren partiler önce parti içi demokrasiye önem vermelidir. Parti içi demokrasiye önem vermeyen partiler halkın demokrasi taleplerine de önem vermez.
Oy kişinin namusudur ve namusun iki bacak arasında değil beyindeyse oy verme iradesinin de kişinin beyinde olması gerekir.
Seçimde istenen adaya oy verilmedi diye insanları suçlamak sorunluluktan kaçanlar için topu taca atmaktır. Son seçimde inkarı mümkün olmayan yanlışlar sonuçları ile birlikte ortaya çıktı. "Siyasi iradesini" teslim edenler gibi yapılan yanlışlardan yana taraf olunamaz. Böyle davrananlar halkın desteğini, gösterdiği toleransı zamanla kaybedileceğini bilmeliler. Her insanın normal yaşamda yaptığı hata gibi siyasette de hata yapılabilir. Ancak bazı hatalar bilinçli yapılıyorsa bunlarında görülmesi gerekiyor.
Bilmeden yada öngörü eksikliğinden yapılan hatalar için özeleştiri vermek siyasette güven tazelemenin yolu olduğu gibi yapılan hataların tekrar edilmeyeceğini dair verilen bir söz, bir teminattır.
İlk evvela özeleştiri vermesini bilmeli, bundan korkmamalı. Seçim sonucu ve nedenleri üzerinde (seçmenin taleplerine rağmen gösterilen adaylarda, kurulan ittifaklar gibi)durmalı.
Demokrasi ve eşitlik mücadelesi vermek için önce kişini kendisi demokrat olmalı. Seçimden seçime yazılı senaryolardan demokratik olmayan kararlar alarak, demokratik olmayan yöntemler ile rol kapmaya çalışarak demokrasi mücadelesi verilmiyor.
Seçim ve partiler ile ilgili söylenecek, eleştirilecek çok şey var. Önceden de söylediğimiz gibi partilerde seçim sonrası değişecek ve değişmesi gereken çok şey var. Artık söylendiği gibi "Kral çıplak" Yapılan eleştirileri herkes önyargısız ve kendi iradesi ile değerlendirmeli. Yapılan eleştiriler ulusal mücadeleyi amacından saptırmak için bilinçli yapılan suçlar yoksa yapıcı ve birlikten yana olmalı. Özellikle yurtsever taban mümkün olduğu kadar eleştirilerden uzak tutulmalı. Oy veren, vermeyen ayırımı yapılmamalı.
Siyasi mücadelede emeği olanlar azami müşterekleri (dört parçanın birlikte bağımsızlığı gibi)bir yana bırakıp asgari müştereklerde (otonom veya federasyon gibi) bir araya gelmeyi savunmalı. Mücadele uzun soluklu olduğu için özgür iradeli kadrolar ile asgari ilkeler etrafında inanç ve ideolojik saflaşmaya yol açmayacak şekilde oluşacak birliğe ve kurulacak ittifaklara ihtiyaç var. Bu saatten sonra birilerinin peşinde farklı senaryolardan figüran olmak yerine Kürd'lerin artık kendi senaryoları olmalı.
A.Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.