Bilindiği gibi İttihat ve Terakki dönemi ve Cumhuriyetin kurulması ile birlikte, Osmanlı tebaası olan gayrı Müslim olan Ermeni'ler tehcir, Rum’lar sistemli olarak sürgün edilmiş, talebi olmayan Süryani’ler ise hakları dahil yok sayıldılar.
Paylaşım savaşında kaybedilen topraklara yeniden sahip olabilmek için emperyal amaçlı Turan hayali kurulan cumhuriyet ile birlikte yeniden gündeme alındı. Artık bu amacın önündeki yaşadığı topraklara binlerce yıldır adını veren, aslını inkar etme isteğini kabullenmeyen, “Din kardeşi” Kürdler kalmıştı. Kurtuluş Savaşı öncesinde birlikte mücadele edebilmek icin "Cumhuriyeti birlikte kuracağız" diyerek hayatın her alanında iki halkın eşit olacağına dair verilen sözlerin hepsi kısa sürede unutuldu. Kürdler lehine gelişme ihtimali olan her olaya müdahale etmek için ön tedbirler alınmaya başlandı.
Devam ettirilen inkar ve asimilasyon uygulamalarına karşı çıkanlara karşı toplu imha, mecburi iskan, anadile, coğrafi iklim ve yaşam şartlarına uygun kıyafetlere bile konan yasaklar olmak üzere akla gelen her türlü cezai önlemler ve tedbirler alındı. Zora dayalı bu uygulamalar Şeyh Said "direnişi" sonrası günden güne arttırılarak devam ettirildi.
Etki ve tepki olarak sonuçta Xoybun Örgütü'nün destekleyip ideolojik önderliğini yaptığı, İhsan Nuri Paşa'nın komutası altında toplanan yurtsever büyük toprak sahiplerinin ve aşiretlerin katılımı ile 1926 yılında başlayıp1930 yılının temmuz ayına kadar devam eden Ağrı’da ulusal taleplerle isyan hareketi başladı. Bu başkaldırıyı İran'ında desteğini alan Ankara yaptığı 3 askeri harekat ile genele yayılmasına engel olmuş ve bastırabilmişti.
Ağrı İsyanı sonrası Van'a bağlı Erciş ilçesinin Zilan ovasında yaşayan 15.000 sıradan insan, sırf Kürd oldukları için çocuk ve kadın ayırımı yapılmadan, isyan ile ilgisi olsun olmasın ibreti alem için bundan tam 92 yıl önce 12.Temmuz.1930'da toplu olarak acımasızca katledildiler.
Maddi ve manevi değerleri talan edilmesine rağmen, tarihte Kürd halkına yönelik neredeyse katliamın yapılmadığı bir gün bile yok. Dönemin gazetelerinin tek kaynaktan alıp manşetten verdiği haberler bugün bile okuyanların kanını dondurmaya yetiyor.
Unutulması mümkün olmayan İnsanlık dışı bu katliamları sadece anmak ve lanetlemek yetmiyor. Tekrarı olmasın diye "Baldıran zehiri" içmek şart olmadığı gibi çözüm üretmek için Türk yada Kürd olmakta gerekmiyor. Bir türlü sonu gelmeyen ve bedeli birlikte ödenen olayların tekrarını istememek için yapılması gereken sadece ve sadece empati kurabilecek bir yüreğe ve akla sahip olmak gerekiyor. Sonra insanlarda önyargılar oluşturmak için hazırlanmış tarihi red edip, tozlu raflarda bu güne kadar gizlenen tarihi belge ve gerçekleri daha fazla geciktirmeden kamuoyuna açıklamak yeterli olacaktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.