Abdullah Zeydan yasaklı durumunun kaldırılması talebi ile (memnu haklarının iadesi için) mahkemeye başvuruyor. Başvurduğu mahkeme aday olmasında sakınca yoktur diyerek memnu haklarının iadesine karar veriyor. Bu karar ile DEM Parti Van Seçim Kurulu'na adayımız Abdullah Zeydan diye başvuruyor. Van Seçim Kurulu’nda memnu haklarını mahkeme kararı ile alan Zeydan'ın adaylığını kabul ediyor. Buraya kadar sorun yok.
Ancak seçimde DEM Partinin adayı Abdullah Zeydan kullanılan oyların yüzde 55'ini (245.573) almasına rağmen adaylık başvurusunu kabul eden Van Seçim Kurulu Zeydan'ın (memnu haklarının iadesine karar veren mahkeme kararına rağmen) "SEÇİLME YETERLİLİĞİ YOKTUR" gerekçesi ile mazbatasını vermiyor. Zeydan yerine mazbatayı oyların yüzde 27'sini (120.147) AKP adayı Abdulahat Arvas'a veriyor.
Gerekli olan prosedürü yerine getirip aday olan Abdullah Zeydan'ın önünde her hangi bir yasal engel kalmadığı halde mazbatasını verilmemesi hak ihlalidir ve kabul edilemez. Türkiye'de kayyum atama ve benzeri uygulamalar gelenek haline getirildiği için halkın seçimlere ilgisi ve demokrasiye olan inancı giderek azalıyor. Bunun sonucu olarak
yapılan seçimde 13.6 milyon seçmen oyunu kullanmamış. Kısaca her dört kişiden biri sandığa gitmemiş. Bu nedenleri ile birlikte düşündürücüdür. Katılımın az olmasının başlıca nedeni "demokrasinin gereği olduğu için yapılan seçimlerin" Şırnak'ta olduğu gibi taşıma oylardan, sandıktan çıkan oyların sayımına ve seçim sonuçta seçim kazanılsa bile kazanana mazbatasının verilmemesi ile yapılan antidemokratik müdahalelerdir. Hukuk devletinde böyle uygulamalar olmaz.
Tek parti döneminde yapılan seçimlerde oylar açıktan verildiği halde oyların sayımının gizli yapılmış. İllerde gösterilen millet vekili adayları (bu gün belediyelere kayyumlar gibi) Ankara'dan illere atanmış. Mesela Yahya Kemal Beyatlı Urfa'yı görmediği, bilmediği halde TBMM'ne 2.dönem Urfa millet vekili olarak atanmış.
Çünkü jakobenci anlayış ile ülkeyi yöneten CHP halkın iradesine saygı duyulmuyordu. Halkın iradesine saygı duyulmadığı içinde dış baskı ile çok partili sisteme zorunlu geçiş ile birlikte iktidarını kaybetti. Halk yapılanları unutmadı ve o günden bu güne kadar CHP halkın yüzde 51 oyunu almayı başaramadı.
Siyasilerin bundan ders almaları gerektiği halde tek parti döneminde yapılan uygulamaların benzeri bu tekrar yapılıyor.
Türkiye'de on yılda bir açık-ya da örtülü darbe yapılan ülke haline gelmişti. 27 Mayıs darbesinden bu yana iktidarlar ve muhalefet partileri yapılan darbelere karşı çıkmalarına rağmen darbe olmasın diye gereken önlemleri almadılar. AKP iktidarına kadar Türkiye’de Genel Kurmay Başkanları'nı yargılayacak ne bir kanun maddesi ne de yetkili bir mahkeme vardı. AKP demokrasinin egemen olduğu ülkelerde olduğu gibi bu ayrıcalığı son verdi. Genel Kurmay Başkanlığı'nı Savunma Bakanlığına bağladı. Darbe yapacak olanların yargılanabilmelerinin önünü açtı.
Ancak ne yazık ki yine AKP'nin iktidar olduğu dönemde halkın iradesine Van Seçim Kurulu tarafından darbe yapıldı.
Halkın iradesine yapılan darbenin vebali her açıdan ağırdır. Abdulahat Avras Van Seçim Kurulu'nun aldığı kararı kabul edip bu vebale ortak olmamalıdır.
Van Seçim Kurulu'nun verdiği bu karar ülkenin demokrasi tarihine tek parti dönemindeki uygulamalarda gibi kara bir leke olarak geçecektir. Yapılan halkın iradesine saygısızlıktır.
Yapılan bu saygısızlık sadece Van halkının ve DEM Parti'sinin sorunu değildir. Karşı çıkmak için de illa DEM Partili olmakta gerekmiyor. Yapılan usulsüzlüğe ve haksızlığa karşı çıkmak demokrasiyi savunmaktır. Bu konuda başta Türkiye Barolar Birliği, T.Tabibler Birliği olmak üzere demokratik kitle örgütlerine görev düşüyor. Bu örgütlerin iki satır açıklama yaparak tepki göstermeleri yetmez. Tepkilerini arkasında durmaları gerekir.
Usulsüzlüğe karşı yapılacak protestoların biçimine de özellikle dikkat edilmeli. Tepki gösterirken haklıyı haksız çıkaracak şiddet eylemlerine kesinlikle yer verilmemeli. Protestolar şiddetten uzak demokratik eylemler ile sınırlı olmalı. Provokatörlere ve yapmak istedikleri provokasyonlara özellikle dikkat edilmeli. Geçmişte olduğu gibi "Kaş yapmak isterken göz çıkarmak isteyenlere" meyden verilmemeli.
A.Güllüoglu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.