Özgür Özel Cumhur Başkanı Erdoğan ile, CHP’nin gölge Maliye Bakanı Şimşek ile tamı tamına 4 saat normalleşmeyi görüşüyor.
İyi güzel, görüşülsün ancak normalleşme isteniyorsa anormal olan ne, neden durup dururken CHP siyasette normalleşme istiyor?
Görünürde normalleşmeden CHP'nin kastettiği AKP'nin uyguladığı başarısız ekonomi tutarsız dış politika, ülkeyi geren iç siyaset ve özellikle ötekileştirmenin sokağa kadar yansımasını sayabiliriz. Ancak bu sayılanlar normalleşme isteğinin kamuoyuna açıklanan nedenleri. Öne sürülen bu nedenlerin her biri incelendiğinde Kürd yada başka bir deyiş ile Türk sorunundan kaynaklandığı görülecektir. Bilinmesine rağmen normal olmayan bu gerçeğin kamuoyuna söylenmemesi.
CHP'nin iktidar ile normalleşmekteki ısrarının önemli nedenleri var.
Bilindiği gibi birinci paylaş savaşında Osmanlı yenildi. İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya’sı arasında imzalanan Sykes-Picot antlaşmasına göre Kürdistan toprakları masa başında çizilen sınırlar ile yeniden üçe bölünüp pay edildi. Günümüzde masa başsında çizilen bu sınırlar Kürd'lerin kazanımları ve tarihi gerçekler ile birlikte tartışılır hale gelmesi CHP'nin en büyük endişesi.
Güney Kürdistan'da Kürd'ler diğer halklar ile birlikte Irak ile ortak yaşamın artık mümkün olmadığını ve ayrılıp bağımsız devlet olmak istiyor. Rojava'da yaşayan Kürd'lerin bir kısmına vatandaştan sayılmadığı için kimlik bile verilmiyor. İŞİD yanında yer alanlar hariç Rojava'da Kürd'lerin tamamı (YPG'nin yasak koyduğu ENKS ve Roj peşmergeleri dahil) özerklik istiyor.
Orta Doğu’da İngiliz, Fransız ve İttihat ve terakkinin siyasi alanda tartışmasız devamı olan ve tekçi düşünen bütün partilerin anası konumundaki CHP kendi kurduğu statükoyu korumak için adına normalleşme diyerek AKP iktidarına gereken desteği vermek istiyor. Bu destek ile aynı zamanda iktidarın olanaklarını iktidardan fazla kullanarak devlet içinde kadrolaşan, iç ve dış politikada sektör tavırları ve ırkçı söylemleri ile iktidarı bunaltan MHP’ye de Cumhur İttifakının tek seçenek olmadığını anlaması için verilen bir mesaj gibiydi.
"Normalleşme" adı altında yapılan toplantı ve açıklamalara MHP lideri Devlet Bahçeli'nin gösterdiği tepkinin nedeni de budur.
AKP sorununu sadece Türkiye'de değil PKK'nin varlığını bahane ederek Irak ve Suriye'de de şiddet ile çözmek istiyor.
CHP ise Irak ve Suriye'ye asker gönderildiği için uluslar arası toplumdan tepki çekmek yerine geçmişte olduğu gibi komşu ülkelerin yöneticileri ile ilişkileri güçlendirip, onlara dışarıdan destek vererek birlikte Kürd'lerle ilgili sorunlarını çözmelerine yardımcı olmak istiyor. Böylece bu günkü gibi işgalci pozisyondan kurtulmak hemde sorunun uluslar arası boyut kazanmasına da engel olmak istiyor. CHP AKP'nin uyguladığı ötekileştirme ve şiddet politikasının da Kürd'lerde ulusal bilinci güçlendirdiğinin de farkında.
Barış Süreci'ni başlatan ve halkı umutla beklenti içinde bırakan AKP artık tek seçenek şiddeti tercih etti. Barış Sürecine karşı çıkan CHP'de yeni süreçte kendisine yeni bir rol biçti. Bu oyun çok partili sisteme geçiş ile birlikte iktidar ve muhalefet arasında Kürd’ler karşı sürekli oynanan "İyi polis-Kötü polis" oyunudur.
Günümüzde de iktidar ve ana muhalefetin Kürd'lere ve sorunlarına bakış açıları aynıdır.
Bunu Güney Kürdistan'da bağımsızlık için yapılan referanduma karşı tepkilerde gördük. Fark aranıyorsa biri çıplak elle, diğeri eldiven giyerek tokat atıyor.
CHP'nin adına normalleşme diyerek başlattığı sürecin amacı bekçisi olduğunu statükoyu korumak başka bir şey değil.
CHP için her zaman olduğu gibi bu günde iktidar olmaktan önce kurucu iradenin ilkelerini ve tekçi anlayış ile oluşturulan statükoyu korumak önceliklidir. Ülkede darbe olmadan iktidar yüzü göremeyen CHP yapılan yerel seçimden birinci parti olarak çıkmasına rağmen bu gün erken seçim yerine normalleşmek istiyor. Çünkü CHP için "Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” anlayışı her zaman için geçerlidir. Bölünme paranoyası yaratarak Kürd'ler ile birlikte Türk halkının da demokrasiden ve insan haklarında yoksun bırakıldığını unutulmamalı. Kürd’ler için konulan yasakların tamamı olmasa bile bir kısmı gerekli görüldüğünde Türk halkına da uygulanıyor.
Karl Marks'ın dediği gibi "Başkasını ezen bir ulus özgür olamaz" A.Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.