Yazılarım genelde Kürd’ler ve sorunları ile ilgilidir. Bunun nedeni bu ülkede yaşayan her beş kişiden ikisinin Kürd olmasına rağmen hala ulusal hakları ile birlikte yok sayılıyorlar. Türkiye’de mevcut sorunların temelinde yer alan Kürd sorunudur. Çözülmediği müddetçe de hepimizin canını yakan sorunlara (ekonomi, demokrasi, insan hakları gibi) neden olduğu içindir.
Bu nedenle okuyucudan yazımın önyargılardan arınıp okunmasını diliyorum.
Önceki seçimde olduğu gibi bu seçimde de Kürd'lerin bir kazanımı olmayacak.
Eskiden seçim döneminde parti liderleri Diyarbakır'a geldiklerinde mutlaka "Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır'dan geçer" gibi demokrasi çağrısını yapan mesajlar verirlerdi. Bu seçim Hüda-Par dışında ittifaklara dahil edilen Kürdler yok. Eskiden Bozkurt işaretini sadece MHP ve ülkücüler yapardı, şimdi yapmayan lider kalmadığı gibi hepsi Kemalist oldu.
Kardeşlik ve ümmet söylemi bitti, şimdi "Aynı gemideyiz" deniyor. Yani batarsak birlikte batarız denmek isteniyor. Bu güne kadar gemisi olmayan Kürd'ler batmaktan neden korksun?
Aynı gemideyiz demek nedense akıllara iyi günde değilde hep kötü günlerde gelir. Malazgirt'te ve Kurtuluş Savaşında'da Kürd'ler aynı gemideydi. Sonra ne oldu? Her zaman olduğu gibi Kürd'ler kendi denizinde boğuldu, boğuluyor.
Erdoğan seçimi yeniden kazanırsa Rojava'da İŞİD benzeri gruplar ile ittifak kurup, onlar eliyle bölgenin demografik yapısını değiştirmek için bildik uygulamaları tekrarlayacak. Kılıçdaroğlu seçimi kazanırsa yine baba Esad döneminde olduğu gibi oğul Esad'a destek verip Rojava'nın demografik yapısının değiştirmesini isteyecek. Biri Kürd'ler Akdeniz'e ulaşmasın diye cihatçı gruplar ile işbirliği yapar, diğeri geçmişte olduğu gibi uluslar arası toplumun tepkisini çekmeden baba Esat döneminde yapıldığı gibi oğul Esad'a destek verip sınır Rojava'nın demografik yapısını Kürd'ler aleyhine değiştirmek ister. İki ittifakta Suriye'de yaşayan Kürd'lerin bir kısmının hala kimliksiz olduğunu, vatandaştan sayılmadığı için hiç bir haklarının bulunmadığını bildikleri halde bu konulara değinmezler.
Irak ile birlikte yaşamın mümkün olamadığı için Güney Kürdistan'da yapılan referanduma karşı birlik olup "komşunun Kürd'ünü" bile tehdit ederek aba altından sopa gösterildi. Özetle ülke içinde veya dışında da olsa biri direk, diğeri dolaylı yollardan Kürd kazanımlarına karşı çıkar.
İki ittifakın da bu gün savunduğu görüşlerin kaynağını İttihat ve Terakki Cemiyeti vardır. İki ittifakta Tanrı dağı kadar Türk,Hira dağı kadar da Müslüman ve Turancıdır.
Aralarınki iktidar mücadelesi demokrasi ve halk için değil farklı çıkar gruplarının mücadelesidir. Seçmene yansıttıkları gibi de uzlaşmaz boyutta değildir. Söz konusu Kürd'ler olduğunda bu çıkar gruplarının aralarındaki sorunlar biter.
Geçmişte Merve Kavakçı'nın türban ile geldiği mecliste insan haklarına aykırı, olmadık hakaretler yapılarak yemin etmesine engel olan Ecevit’in DSP'si ile Kavakçı'nın AKP'si bu gün seçimde ittifak kurabiliyor.
21 yıldır iktidarın yıprattığı Erdoğan’a karşı Kılıçdaroğlu'nu destekleyenlerin tek bir amacı vardır. O da Kılıçdaroğlu aracılığı ile Kürd'lerin AKP döneminde hız kazanan ulusal talep ve tepkilerinin farklı arayışlara yönetmesine engel olmak ve mevcut düzen içinde ulusal taleplerini "yeni baharlar gelecek" gibi altı boş vaatler ile yenide absorbe etmek (soğutmak) içindir.
Kılıçdaroğlu bu amacına ulaşmak için demokrasiden söz eder ama evrensel insan haklarından, Kürd ve Türk'ün eşit haklara sahip olması gerektiğinden hiç söz etmez. Partisinin geçmişte yaptığı kıyımlara değinmeden hacca gitmeye niyet eden biri gibi helallik istiyor. Kürd'lere verilmiş tek bir sözü olmadığı halde alay eder gibi "Bay Kemal sözünden dönmez" diyor. Adalet Yürüyüşünde kimleri es geçtiği akıllarda. Seçimden sonramı es geçtiklerini hatırlayacak? Komik, komik olduğu kadar da trajik olan bu söylemler ne yazık ki hala Kürd'ler arasında pirim yapabiliyor.
Benmerkezci düşünen siyasilerin HDP içindeki temsilcileri millet vekili adaylarını kayyum gibi atadıkları yetmezmiş gibi Eş Başkan Sancar'ın dediği gibi "tarihsel sorumluluk gereği" Kılıçdaroğlu'nun peşine takmak istiyorlar. Kime ve ne için tarihsel sorumluluk?
“Bizi temsil etmeseler de, seçmenimize kimi işaret edersek ona oy verir.” diyor atanmış parti sözcüsü Saruhan Oluç.
Oluç gibi düşünenler iktidar değiştiğinde seçilen "kralın yine çıplak olacağını"çok iyi biliyorlar. Ama bu gün kimse yeni kralın da çıplak olacağını bilmesin, görmesin ve dillendirilmesin istiyorlar. Kılıçdaroğlu'nun peşinden gidilmesini isteyenlerinde Kürd'ler için önerebildikleri hiç bir şey yok.
Söylemedikleri niyetleriyse Erdoğan'ın temelinden sarstığı oligarşik devleti kuruluş ilkeleri ile yeniden onarmak ve eski haline getirmek.
Boş vaatlere rağmen yapılan anketlerde Kürd'lerin yaşadığı illerde Cumhur İttifakının oyları azalıp, CHP ve Millet İttifakının oyları artıyormuş, değişen ne? Bunun nedenleri üzerinde durmak gerekmez mi? Yoksa "Büyük değişim" dedikleri sadece bu mu? A.Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.