Yapılan bir eylem değerlendirilirken amaç edinilen mücadele ile uyumlu olup olmadığına ve yapılan eylemin sonuçta kime yaradığına bakılır. Eylemler yapanların kahramanlığı ile değil yarattığı etki ile değerlendirilir. PKK'nin sahiplendiği Ankara'da yapılan eylem de bu bakış açısı ile değerlendirilmelidir. Bu şekilde değerlendirildiğinde yapılan eylemin biçimi ve sonucu söylendiği gibi "Fedai Eylemi" olmayıp intihar eylemi olduğu görülecektir. Kadroları intihar eylemine göndermek PKK'yi yönetenler için sıradan bir olaydır.
Öcalan'ın Türkiye'ye getirilirken uçakta ettiği laflara rağmen,"Bé serok jiyan nabe (Lidersiz yaşam olmaz) diye beyni doldurulan yüze yakın insanın kendini yakarak intihar etmesine müdahale bile edilmemişti.
Yine sayısını unuttuğumuz kadar canlı bomba ve intihar denilebilecek silahlı eylemler yapıldı. Bankamatiğe patlayıcı düzenek koymak, kimlik kontrolü yapıp doğum yerine göre insanları seçip öldürmek, alış- veriş yapılan mağazalarda yangın çıkarmak gibi sivil insanları hesaba katmadan eylemler yapıldı.
Dünyanın her yerinde, vicdan sahibi insanların nezdinde sivil insanları gözetmeden yapılan her kanlı eylem, amacı ne olursa olsun terör eylemidir. İş yapan hata da yapar ancak niyet terör değilse yanlış yapılan her eylemin özeleştirisi mutlaka yapılmalıdır. PKK bu güne kadar yanlış olduğu bilinen hiç bir eylemi için güvenini kazanmak zorunda olduğu halka özeleştiri vermemiştir. PKK'de egemen olan "Ben yaptım, oldu" anlayışıdır. Özeleştiri verilmediği için de sürekli yanlış olduğu bilinen eylemler sürekli bilinçli olarak tekrar edildi. Burada amaçlanan iki asra yakın Kürd ulusal mücadele geleneğinde yeri olmayan terör eylemleri ile Kürd'leri marjinalleştirmek ve taleplerine rağmen yaptırılan terör eylemleri ile dünya kamuoyundan beklenen hak ettikleri destekten yoksun bırakılmak. Diğer bir amaçta devletin bu güne kadar uyguladığı baskı ve inkar politikasının dünyanın ve Türkiye kamuoyunun gözünde meşrulaştırmaktır. İki amaçta da PKK küçümsenmeyecek kadar başarılı oldu.
Yapılan eylemlerden ve yarattığı sonuçlardan ders alınmadığını görüp eleştirenler ulusal mücadelenin tarihinden nasibini almamış, halkına karşı sorumluluk nedir bilmeyenler ile oluşturulan hazır kıtalar ile yapılan eleştirilere yanıt verildi.
Silahlı mücadelenin başlarında "Her evden bir asker" ve halktan "1 milyon şehit" isteyen Öcalan ile yargılandığı mahkemede "bu yaşıma kadar elime silah almadım" diyerek övünen, binlerce insanın ölümünden sorumlu olduğu halde bunu örgüte yıkmaya çalışan aynı Öcalan'dır.
Silahlı mücadeleyi hedeflemesi rağmen ilk önce yurtseverlere, KUK,DDKD,Kawa ve öldüre öldüre bitirdikleri Tekoşin gibi Kurdistani düşünen örgütlerlere karşı silahlı mücadeleyi planlı ve programlı bir şekilde başlatan yine Öcalan ve onu yönlendirenlerdir.
Dönemin başbakanı Davutoğlu’nun hendeklerin kazıldığını iki yıldır izliyoruz demesine rağmen Hendek Savaşını ve yarattığı yıkımı aylarca dizi film gibi izledik. PPK için öldürülen yüzlerce çocuk yaştaki gencin, taş üstünde taşın bırakılmayan ilçelerin, göç etmek zorunda bırakılan insanların yaşadığı toplumsal travmanın, güvensizliğin hiç önemi yoktur.
Öcalan gibi yaşamı boyunca kayda değer tek bir silahlı eyleme katılmadığı halde Hendek Savaşında binlerce genci ölüme gönderen Duran Kalkan'ın "Devletin bu kadar zalim olduğunu bilmiyorduk” dediği hala akıllardadır.
Hendek Savaşı'nı kendi başlarına aldıkları karar ile yaptıkları söylenen TAK denilen gençlik yapılanmasına ne oldu? TAK, Türkçesi Kürdistan Özgürlük Şahinleri adlı gençlik örgütü bağlı olduğu PKK'ye rağmen Özgür Kürdistan'ı nasıl savunabilir? PKK'ye rağmen bu mümkün değildir. Kürdistan'ın Özgürlük Şahinleri denilen çocuklara verilen görev Öz Yönetim diyerek hendeklerde ölmeleriydi. Bu da başarıldı. Şimdi adı bile anılmayan TAK'ın yerine "Ölümsüzler Taburu" denilen yapılanma oluşturulmuş. Ankara'da yapılan eyleme "Ölümsüzler Taburunun yaptığı fedai eylemi" deniyor. Kime yarayacağı belli olan, PKK’nin de şimdilik sahiplendi. Yarın Hendek Savaşında olduğu gibi "Bir kaç gencin işi" diyebilir. Kime yaradığı belli olan bu eylem aynı zamanda örgütün kendi tabanına "Ben hala varım" mesajını vermek için yapıldı.
Ulusal mücadeleye verilen zarar yetmemiş olacak ki hayali teoriler oluşturuldu. Bu teorileri Karasu'nun anladığı şekilde özetlersek "Karısız, kocasız, devletsiz bir dünya yaratmak" Daha düzgün bir ifadeyle yurtseverleri ulusal mücadeleden, federasyon yada bağımsızlık talebinden uzaklaştırılıp hayal peşinde Ortadoğu'da Demokratik Konfederalist bir yönetimi savunmalarını sağlamak. Eleştirilere karşı "Biz bedel ödüyoruz” diyerek taban kandırıldı. Hiç uğruna bedel ödettirildiğinin farkına varanlar ulusal mücadeleden soğuyup adım adım uzaklaştı.
Hangi parçada olursa olsun Kürd'ler lehine her türlü kazanıma karşı bir harekettir PKK. Verilen silahlı mücadele 4 parçada değilde neden sadece Türkiye'de veriliyor?
PKK sayesinde legal ve illegal mücadele arasında olması gereken sınırlar kaldırıldı. Atanmış yöneticiler ile legal mücadele denetim altına alındı. Bu nedenle HDP kendi siyasi kimliğini oluşturamadı. Tabanı gövdesi Kürd beyni Türk olan bir partiye dönüştürüldü.
İmralı’nın ve Kandil'in talimatlar ile yönlendirilen silahlı mücadele Türkiye’deki demokrasi mücadelesine zarar verdiği gibi 4 parça Kürdistan'da da ulusal mücadeleye ağır zarar veriyor. Uygulanan senaryo ortada, artık kimse "bilmiyorum" deme lüksüne kimse sahip değildir.
A. Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.