Ekrem Bulut (1962, Kağızman/Kars) çok dikkate değer bir kitap yayımladı. ‘Bölünmüş Kimlikler’ Kitabın tam adı şöyle: Bölünmüş Kimlikler, Çocukluk Döneminde Ana Dilleri ile Eğitim Yapamayan Bireylerde, Disosyatif Kimlik Bozukluğu, İsmail Beşikci Vakfı Yayınları, 2025, İstanbul, 120 s.
Disosyatif Kimlik Bozukluğu, bireyin birden fazla kimliğe veya benliğe sahip olduğu, ve bu kimlikler arasında bilinç, bellek ve deneyimlerde bölünme olduğu bir psikiyatrik bozukluktur. (s.14)
Disosyatif Kimlik Bozukluğu, kişinin kimlik bütünlüğünün kaybı, birden dazla kişilik yapısı gelişmesi sonucu ortaya çıkan bir psikolojik bozukluktur. (s. 49)
Bu bozukluklar, bu hastalıklar ana dilin yasaklanmasıyla ortaya çıkar. Bu bakımdan ana dilin yasaklanması sürecini mekan ve zaman içinde dikkatle irdelemek gerekir.
***
Bu tür konular tıp doktoru Gencettin Öner tarafında da sürekli olarak dile getirilmektedir. Örneğin Dr. Gencettin Öner, ‘Derealizasyon, Amara ve Saraçhane Delüzyonu’ yazısında bu konuyu irdelemektedir. (nerinaazad, 9 Nisan 2025)
***
‘’Bugün Kuzey Kürdistan gerçekliğine baktığımız zaman, adını koymak gerekirse, dağılmış, parçalanmış atomize olmuş bir Kürd toplumu gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Bu durum aynı zaman da milli şuurun da önemli ölçüde yitirilmesine neden olmaktadır.
Ayrıca toplumun hali hazırdaki bu nesnel gerçekliği ister istemez bir gönüllü asimilasyona da zemin hazırlamaktadır. Bu da bir milleti içten içe çürüten ve onun yok olmasını sağlayan en önemli etken demektir.
Bu durum en somut gerçekliğiyle Kürdistan’da hakim zihniyette kendi millet gerçekliğini ve bu temelde de, millet olmaktan doğan haklarını talep etmek yerine, sömürgecisini demokratikleştirme gibi ham hayal temelinde Türk siyasetinin yan aktörleri olmayı peşinen kabullenmeleriyle ortaya çıkmaktadır.’’
Bu görüşleri Ercan İlgin, Kürt Milliyetçiliği Üzerine Tezler-1 Kürt Kemalizmi’nin Eleştirisi ve Önermeler’ ( Doz Yayınlar, Ekim 2024, İstanbul ) kitabında dile getirmektedir. (s. 15-16)
Yazar Ercan İlgin, bu çöküşü önleyecek tek reçetenin Kürd milliyetçiliğinin gelişmesi olduğunu söylemektedir. ‘ … dağılmış ve atomize olmuş bir toplumu yeniden bir araya getirme becerisi sadece milliyetçi düşüncede vardır. Bu bağlamda milliyetçilik, sadece kendi toplumunu toparlamakla ve ortak kaygılar temelinde birleştirmekle kalmaz ve aynı zaman yine kendi milletine statü talep eden doğal fıtratıyla bu arzuya sahiplenen tüm kesimleri ortak bir gaye etrafında birleştirir.’ (s. 53) Bu da başta Kürd diline saygı temelinde gelişir. Kürdçe’yi evde, pazarda, okulda her yerde yaşanır kılmak, ana dil yasaklarının, asimilasyonun bilincine varmak önemlidir.
***
Ana Dil neden yasaklanır? Asimilasyonu gerçekleştirmek için yasaklanır. Araştırmacı yazar Ekrem Bulut, ana dil ile eğitimi yasaklanan çocuklar hakkında şunları dile getirmektedir: ‘Ana dil ile eğitimi yasaklanmış toplumlardaki çocuklar, dil öğreniminde birçok risk faktörü ve zorluklarla karşılaşırlar. Bu durum çocukların ana dilleri ve kültürleri ile bağının koparılmasına neden olabilir. Ve çocukların öğrenme sürecinde engeller yaratabilir.’
‘Çocukların ana dilleri ile eğitim almamaları akademik başarılarını engelleyebilir… Ana diller ve kültürleri ile bağı koparılan çocuklar kültürel kimliklerini kaybetme riskiyle karşılaşabilirler. Bu durum özgüven okul kaybına, başarısızlığına neden olur. ‘ (s. 66-68)
‘Kendi kültüründen uzaklaşan çocuklar aidiyet kaybı yaşayabilirler … Bu durum aile bağlarının güçsüzleşmesine ve duygusal destek eksikliğine neden olabilir.’ (s. 70)
‘Yoksulluk, ana dilde eğitimde yoksun bırakılmanın en yaygın nedenlerinden biridir. Yoksul aileler sistemin nimetlerinden yararlanmak için sisteme yaranma çabası içinde olurlar. Çocukları için tek gelecek umutları, her ne pahasına olursa olsun okumak ve sırtın devlete dayamak, anlayışında olurlar. Eğitim harcamasını karşılayacak gelir olmadığı için çocuklarını yatılı mekteplere göndermek zorunda olurlar. Bu durum bir anlamda Enderun mekteplerine benzemektedir. Farkı Osmanlı yönetimi Kürd aşiretlerini denetim altına almak için, aşiret liderlerinin çocuklarını Enderun mekteplerine alarak, başkaldırı gibi durumlar için bu çocukları kendi ellerinde rehin tutarlardı. Hem de bu çocukları kendi halklarını asimile etmede kullanırlardı. Cumhuriyet döneminde bu rolü önce Köy Enstitüleri, sonra Yatılı Bölge İlkokulları üstlendi. Yatılı Bölge İlkokullarının çoğunluğu Kürdlerin yaşadığı yerlerde açıldı.’ (s. 79-80
‘Bu nedenlerin tümü ana dilde eğitimden yoksun bırakılan öğrenciler için zorluklar yaratır. Bu çocuklar, kendi halkına yabancı, hakim ulus için çalışan araçlar haline gelirler. Bunların rolü, Amerika kıtasında, kölelik sisteminde Afrika’dan getirilip köleleştirilen insanlara kendi içlerinden seçtikleri köle avcıları rolüne benzemektedir.’ (s. 79-80)
‘Kültürel asimilasyon sürecinde, kişiler, kendi kültürlerine alt değerlerin aşağılandığını düşünebilirler. Bu durum kişilerin özsaygılarını zedeleyebilir, kendini yetersiz hissetmesine neden olabilir. Bu bağlamda kendi kimliğine yabancılaşır… (s. 86)
Cumhuriyet’ten itibaren, bir taraftan Kürdlerin özbeöz Türk olduğu Orta Asya’dan geldiği, dağlı bir Türklerden olduğu söylenir bir taraftan da Kürdçe’nin ilkel bir dil olduğu, Arapça, Farsça, Türkçe karışı uyduruk bir dil olduğu söylenirdi. Kürdçe’nin 30 kelimeye bile sahip olmadığı vurgulanırdı. Aslında Kürdçe’nin Türkçe’den çok daha zengin bir dil olduğunu bilimsel araştırmalar ortaya koyuyordu (s. 81) ama devletin, hükümetin propagandası bu yöndeydi. Kürdlerden, Kürdçe’den söz edenler çok ağır idari ve cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalırlardı. Bu devlet ve hükümet propagandası Kürd çocukların kendi toplumuna, diline, kültürüne özsaygısın aşındırıyordu. Pazar inen köylülerin, Kürdçe konuşmaları durumunda para cezası ile karşılaşmaları bu çocukları zihninde karışıklık yaratıyordu.
Türkiye’nin Batı illerine göç etmek zorunda kalan aileler ve çocukları iki büyük sorunla karşı karşıya kalıyorlardı. Göç edilen yere, çevreye intibak ve farklı dil ve kültür. Asimilasyonun, ana dil yasaklarının bilincine ulaşanlar bu süreci daha kolay bir şekilde atlatabilirler.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.