Fahriye Adsay, 22 Mart 2017 tarihli ve 12 sayılı Bas Gazetesi’nde “Sayın İsmail Beşikci’ye Yanıt” başlıklı bir yazı yayımladı. Bu yazıda, Fahriye Adsay, Beşikci bütün şeyhleri aynı kategori içinde değerlendiriyor, aralarında hiçbir fark olmadığını vurguluyor, şeklinde ifadeler var. Bu değerlendirmeler Üç Kürd yazısı ile ilgilidir.
Üç Kürd yazısının son taraflarında şöyle bir belirleme vardı: Şeyh Said’in ve idam edilen 46 dava arkadaşının, Ermeni tehcirinde rejime destek verdikleri ve daha sonra Ermeni mallarının yağmasına katıldıkları, bu yağmadan pay aldıkları kanısında değilim. Ama Şeyh Said direnişi sırasında, rejimin yanında yer alarak direnişi bastıranların geçmişi incelendiğinde, Ermeni tehcirinde rejimin yanında yer aldıkları, Ermeni mallarının yağmasına katıldıkları, bu yağmadan büyük pay aldıkları söylenebilir. Bu görüşün, Kürdistan’ın çeşitli alanlarında test edilmesi gerekir.
Şeyhler arasında böyle çok köklü bir ayrım yapıldığı halde, Fahriye Adsay’ın, “Beşikci bütün şeyleri aynı kategori içinde değerlendiriyor” demesi haksızlıktır.
Fahriye Adsay’ın, diğer bir eleştirisi, Beşikci, bütün şeyhler Ermeni mallarının yaymasına katılmışlardır, bu yağmadan pay almışlardır şeklindedir. Üç Kürd yazısında, yukarıda belirtilen bölüm, bu eleştirinin de dayanaksız olduğunu göstermektedir.
Üç Kürd yazısında, Kürd yurtseverliğinin, Kürd milliyetçiliğinin kaynakları üzerinde duruluyordu. Fahriye Adsay’ın, bu çerçevede Ubeydullah Nehri’yi hatırlatması yerindedir. Ubeydullan Nehri’nin ve çocuklarının yurtseverliğinin, milliyetçiliğinin de medreselerden geldiği rahatlıkla söylenebilir. Barzan Medresesi’nden söz edip, Şemdinan’daki medreseden söz etmemek elbette eksikliktir. Bu, benim eksikliğim… Ubeydullan Nehri ve çocukları, İstanbul’daki veya Bağdat’daki bir askeri akademide eğitim görselerdi, kanımca bu kadar yıurtsever, milliyetçi olmazlardı. O zaman, Kürdleri, Kürdistan’ı değil, Osmanlı’yı savunurlardı. Bunun gibi tarihte görünen yurtsever, milliyetçi Kürdlerin eğitim durumlarının incelenmesi, yurtseverliklerinin, milliyetçiliklerinin kaynaklarının değerlendirilmesi önemli olmalıdır.
Fahriye Adsay’ın eleştirilerinde bir de, Beşikci, görüşlerin açıklarken bir kaynak göstermiyor, şeklindeydi. Üç Kürd yazısında, Şakir Epözdemir’in, Kürd Medereseleri’yle ilgili kitabı, Armenouhie Kevonian’ın, Gülizar’ın Kara Düğünü, Bir Kürd Beyi Tarafından kaçırılan Ermeni Kızın Gerçek Hikayesi kitabı, İbrahim Sediyani’nin, Bütün Yönleriyle, Şeyh Said Kıyamı kitabı kaynak olarak gösterilmiştir. Üç Kürd yazısında, bu kitapların künyeleri etraflı bir şekilde gösterilmiştir. Armenouhie Kevonian’ın, kitabı özel olarak çok önemli bir kaynaktır. Kitap, ilk olarak, 1946 yılında, Paris’te Ermenice yayımlanmıştır. Türkçesi, 2015 de, İstanbul’da basılmıştır. Kitapta, Hacı Musa’nın Ermeni kızı kaçırması, cinayetleri, köy yakmaları, Ermenilere yapılan baskı-zulüm, sürgünler, şeyhler tarafından her zaman, ‘İslam’a uygundur’ şeklinde değerlendirilmiştir. Bu dönemde Kürdler silahlanmıştır. Hamidiye Alayları vs. Ermenilerin silah taşıması, silah edinmesi yasaktır
Üç Kürd yazısından önceki yazılarda söz edilmiş olan, bu yazıda söz edilmemiş bir kitapdan daha söz etmek gerekir: Osmanlı Döneminde Diyarbakır’da Toplumsal İlişkiler (1870-1915) Derleyenler, Joost Jongerden-Jelle Verheij, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayını, Aralık 2015
Bu kitapda, Jelle Verheij’in, Diyarbekir ve 1895 Ermeni Krizi başlıklı bir yazısı var. (s.87-148) Kitabın sonunda, bu yazıya ilişkin ekler var. Ek A, Diyarbekir Vilayetinde, 1900 yılları Civarında, Gayrımüslim Yerleşimlerin Geçici Listesi, (s. 301-337) başlığını taşımaktadır. Ek B, Diyarbekir ve 1895 Ermeni Krizi Kırsal Kesimin Kaderi, (s.339-348) başlığıyla verilmiştir. Bu listeler, çok açıklayıcıdır. Birçok konuya açıklama getirmektedir.
Sosyal bilimlerde özgür eleştiri, ifade özgürlüğü çok önemlidir. Bunlar bilimi üretmenin vazgeçilmez koşullarıdır, onsuz olunamaz koşullarıdır. İster beğenilsin ister beğenilmesin ister cevap verilsin ister cevap verilmesin, eleştiri her zaman önemlidir. Yazar, daha sonraki yazılarında, kitaplarında bu eleştirileri göz önünde, dikkate alır.
Bu arada şu konuyu hatırlatmak gerekir. Üç Kürd, İki Kürd, Bir Kürd yazılarını birlikte değerlendirmek daha doğrudur. Bir Kürd yazısından sonra şunu da öğrendim. Abdullah Cevdet, (1870-1931) yazılarını Bir Kürd mahlasıyla yazıyormuş…
Fahriye Adsay'ın Bas gazetesinde yayınlanan yazısını okumak için tıklayın...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.