26 Aralık 2015 günü, Ankara’da, Komkurd-An’ın (Orta Anadolu Kürtleri Kültür, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği) açılışı vardı. Açılışta, Halkın Demokrasi Partisi Milletvekilleri, Prof. Dr. Kadri Yıldırım, Dengir Mir Mehmet Fırat, 7 Haziran Milletvekili Leyla Güven, Prof. Dr. Halil Sarıoğlu, Prof. Dr. Battal Odabaşı, Gölyazı Eski Belediye Başkanı Molla Şimşek’in de aralarında bulunduğu pek çok kişi, arkadaş vardı… Kalabalık, coşkulu bir açılış oldu.
Kurucu Başkan, Av. Levent Kanat, Kurucu üyelerden Hacı Ömer Şahin, etkili Kürdçe konuşmalar yaptılar. Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, Kadri Hoca’nın, Leyla Güven’in konuşmaları çok etkiliydi. Dengir Mir Mehmet Bey’in Mesut Barzani’yle, Kadri Hoca’nın Abdüsselam Barzani’yle ilgili (1914) anlatımları çok anlamlıydı… Bu vesileyle, Konkurd-An’la ilgili duygularımı, düşüncelerimi belirtmek istiyorum…
Orta Anadolu Kürdlerinin, dillerini, kültürlerini korumaları, çok önemli bir olgudur. Kırsal kesimler, Kürdlerin dillerini, kültürlerini korumalarında, bugünlere kadar getirmelerinde, çok önemli rol oynamıştır. Ama, şu da dikkatlerden uzak tutulmaması gereken bir süreçtir. Çeşitli nedenlerden dolayı kırsal kesimlerden şehirlere yapılan göçler Kürdlerin asimilasyonunu tetikleyen bir süreç olmaktadır.
Şehirleşmeyi iki bakımdan ele almak mümkündür. Bir kere, asimilasyonu artırıcı bir işlevi var. Türkiye’de ve Kürdistan’da, süreç şüphesiz farklı boyutlarda gelişmektedir. İstanbul, Ankara, İzmir gibi alanlarda asimilasyon şüphesiz çok daha yoğun olarak gelişmektedir. Ama Kürdistan’da da şehirleşmenin asimilasyon için elverişli bir zemin hazırladığı izlenmektedir.
Bunun yanında, şehirleşmenin, yine, Kürd/Kürdistan sorunu açısından olumlu bir yönü de var. Şehirler ulusal hareketin merkezidir. Kırsal kesimlerde, çok yaygın, küçük yerleşim alanları, insanların birbirleriyle çok az temas etmeleri, dünyadan habersizlik… Ulusal bir hareketin yaratılması konusunda elverişsiz olmaktadır. Şehirlerde ise insanlar sık sık bir araya gelmekte, sık sık karşılaşmaktadır. Gösteriler, mitingler, paneller, konferanslar,… Çeşitli protesto eylemlerinde kitlesellik olmaktadır. Bu ulusal hareketin gelişmesinde elverişli bir zemin yaratmaktadır.
Devlet, “halk denizdir, gerilla balıktır…” anlayışını yaşama geçirmiştir. Denizi kurutursak balığı öldürürüz anlayışı… Bu çerçevede, Kürdistan’da, kırsal alanlar boşatılmıştır. Gıda ambargoları bu çerçevede yaşama geçirilen bir olgu olmuştur. Ama kırsal alanların boşaltılmasından sonra, şehirlerde biriken Kürdler ulusal hareketin gelişmesi konusunda çok büyük biri işleve sahip olmuşlardır. Şehirler Kürd ulusal hareketinin merkezleri olmuştur. İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Adana gibi merkezlerle, Diyarbakır, Şırnak, Mardin, Ağrı, Hakkari, Van, Bitlis, Siirt gibi Kürd şehirlerinde süreç şüphesiz farklı işlemektedir. Ama her iki kesimde de şehirler ulusal hareketin merkezidir.
Şehirlerin bu yapısının çok önemli olduğu açıktır. Ama şehirleşmenin olumsuz yönlerini de dikkatlerden uzak tutmamak gerekir. İşte, Komkurd-An (Orta Anadolu Kürtleri Kültür, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği) gibi kurumlar şehirleşmenin bu olumsuz yönlerini frenleyici, asimilasyonu frenleyici bir işleve sahip olmaktadır.
Bir defa, böyle bir kurumun gerekliliğinin bilincine varmak başlı başına önemlidir. ‘Çocuklarımızı, şehirleşmenin, asimilasyonun etkilerinden nasıl kurtarabiliriz…?” önemli bir sorudur. Komkurd-An, bu soruya cevap veren bir kurum olacaktır.
Devlet, Kürdler için okul açmayabilir. Ama, her Kürd evinin bir okul yapılması mümkündür. Evlerdeki çalışmalarla, çocuklara, Kürdçe konuşma, okuma-yazma kazandırılması mümkündür. Madame Curie’nin anlatımları bu konuda ışık olmalıdır. Özyönetim Üzerine başlıklı yazıda, bu anlatılmaya çalışılmıştı. Kürdistan’da, belediyeler, bu konuda, belirli bir program dahilinde, sistematik bir çalışma yürütebilir. Bunun için devletten, hükümetten bir şey istemek anlamlı değildir. Yapmak önemlidir. Devletin engelleyici bir tutumu olduğunda da sivil itaatsizliği geliştirmek önemlidir.
Komkurd-An, Kürd/Kürdistan sorunları açısından çok yararlı bir kurumdur. İyi düşünülmüş, tasarlanmış, yaşama geçirilmiş bir kurumdur. Bu kurumların, Türkiye’de ve Kürdistan’da çoğalması, gelecek için büyük bir umut kaynağıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.