Aleviliğin Doğuşu yazısı 12. 9. 2018 tarihinde yayımlandı. [1] Bu başlıkla ilgili ikinci yazı da 24.9.2018 de yayımlandı. Bu yazılar, nerinazad.org, zazaki.net, İsmailbesikcivakfi sitelerinde yayımlandı. [2] Bu yazılarda, Rıza Yıldırım’ın, Aleviliğin Doğuşu, Kızılbaş Sufiliğinin Toplumsal ve Tarihsel Kökenleri başlıklı kitabı eleştiriliyordu.
Rêya Heqîyê (Alevilik) yazısı 2.2.2019 tarihinde yayımlandı. [3] Bu yazı da yukarıda belirtilen sitelerde yayımlandı. Bu yazıya, Yalçın Çakmak ve İmran Gürtaş gazeteduvar’da, 14 Şubat 2019 tarihinde, İsmail Beşikci’ye Cevabımızdır başlıklı bir yazı yayımladılar. [4] Beşikci’nin bu yazısına karşı Recep Maraşlı’nın ve Ertan İldan’ın da eleştirel yazıları oldu.
İsmail Beşikci’ye Cevabımızdır, yazısına, Can Şeker ve Serdar Çagırga da cevap yazısı yayımladılar. Dinya li dinye; çave gur li mihe (Dünya varoldukça Kurdun Gözü Kuzudadır) başlıklı bu yazı gazeteduvar’da yayımlandı. [5]
Bu eleştirilere karşı, Eleştirilerin İzinde başlıklı yazı, 21 Şubat 2019 tarihinde nerinazad’da ve yukarına belirtilen öbür sitelerde yayımlandı. [6]
Akademisyenler Yalçın Çakmak-İmran Gürtaş, 12 Mart 2019 tarihinde, İsmail Beşikci’ye Cevap (2): Eleştirinin Eleştirisinin Eleştirisi başlıklı yeni bir cevap yazısı daha yayımladılar. Bu yazı da gazeteduvar’da yayımlandı. [7] Bu ikinci cevap yazısında, İsmail Beşikci’nin yazısı yanında ihraç akademisyenler, Can Şeker-Serdar Çagırga da eleştiriliyordu.
Akademisyenler, Yalçın Çakmak-İmran Gürtaş’ın birinci ve ikinci cevap yazılarına, Munzur Çem de cevap verdi. \"KERMÊ DARE DARE RA YENO\" (Ağacı kemiren Kurt ağacın kendisinden gelir) adlı bu yazı Deng Dergisi’nde yayımlandı. [8]
İhraç Akademisyenler, Can Şeker-Serdar Çagırga, Eleştirinin Eleştirisinin Eleştirisi, başlıklı yazıya, Bir Trajedinin Komedisi başlıklı bir yazı kaleme alıp yazıyı gazeteduvar’a gönderdiler. Bu yazı gazeteduvar’da yayımlandı. Ancak yayımlanma süreci çok sıkıntılı geçti. [9] Bir Tartışma Üzerine başlıklı bu yazı da, gazeteduvar’ın bu son yazının yayımlanması konusundaki tutumuyla ilgilidir.
***
Bir Trajedinin Komedisi başlıklı yazı, ısrarlı tutum üzerine, nihayet 9 Nisan günü siteye asılıyor. Ama gazeteduvar’ın ana sayfasında yarım saat kadar tutuluyor, sonra kaldırılıyor. Forum bölümüne gönderiliyor. Sosyal medyalarında yazıyı paylaştıktan sonra gün içerisinde bir kez dahi yazıyı paylaşmıyorlar. Bu, yazıya, sitede o gün yayımlanan yazılar karşısında çok farklı bir muamele yapıldığını gösteriyor. Bilim Yöntemi, ifade özgürlüğü, özgür eleştiri, akademik özgürlük kavramlarının ışığında bu sürecin değerlendirilmesinin yararlı olacağı kanısındayım. Bir Düşünceyi Kamuoyu ile Paylaşmanın Anlamı Bir düşünceyi, bir görüşü, kamuoyuna açıklamanın, kamuoyu ile paylaşmanın anlamı şudur: Herhangi bir kişi, açıklanan bu düşüncelerle ilgileniyorsa, bu konularda bilgisi varsa, eğer isterse, bu düşünceleri eleştirebilir, bu düşüncelerdeki doğruluğu, yanlışlığı dile getirebilir, kendi doğrularını önerebilir. Düşünceleri kamuoyu ile paylaşmanın en önemli anlamı budur. Bu bakımdan, gazeteduvar editörünün, tartışmayı uzatmayalım, anlayışı yanlıştır. Yalçın Çakmak-İmran Gürtaş’ın Eleştirinin Eleştirisinin Eleştirisı başlıklı ikinci cevap yazısı yayımlandığına göre, Can Şeker-Serdar Çagırga’nın cevap yazısı da yayımlanmalıdır. Tartışmayı uzatmayalım, sözü Yalçın Çakmak- İmran Gürtaş’ın ikinci cevap yazıları geldiği zaman, onlara söylenmeliydi. Gazete Duvar, Can Şeker-Serdar Çagırga’nın, ikinci eleştirel yazılarının yayımlamaması, onları, Yalçın Çakmak-İmran Gürtaş’ı eleştirilemez, dokunulamaz, ileri sürdükleri düşüncelerin doğruluğundan kuşku duyulamaz, yapmaktadır. Bu tutum bir yerde, bu akademisyenlere de yapılan bir haksızlıktır, saygısızlıktır. Buysa, bilim yöntemine, bilim ortamının oluşmasına aykırı bir durumdur. Çünkü, bilim sınırsız bir ifade özgürlüğü ortamında, özgür eleştirinin kurumlaştığı bir ortamda üretilir. Bilim ortamı, ancak ifade özgürlüğünün, özgür eleştirinin dinamik bir şekilde çalıştığı bir ortamda oluşur. İfade özgürlüğünün, özgür eleştirinin kurumlaşmadığı bir ortamda, ifade özgürlüğünün kısıtlı olduğu baskı altında olduğu bir siyasal sistemde, akademik özgürlüğün hiçbir değeri yoktur.
Yazı 31 Mart seçimlerinden sonra da konulmuyor. Yine editörle ve Genel Yayın Yönetmeniyle uzun uzun görüşmeler yapılıyor. Yazının 4 Nisan’da siteye konulacağı söyleniyor. 4 Nisan’da da konulmuyor. Editörle yayın yönetmeni birbirleriyle çelişik konuşmalar yapıyorlar. Hafta sonunda konulacak, deniyor… Ama bu söz de yerine getirilmiyor. Bu arada arkadaşlar, yazının gazeteduvar’da yayımlanması konusunda ısrarcı oluyorlar. Editör ve Genel Yayın Yönetmeniyle sık sık görüşmeler yapıyorlar. Bazen Can Şeker, bazen Serdar Çagırga konuşuyor. Can-Şeker-Serdar Çagırga’nın anlatımlarına göre, yazı, gazeteduvar’a, 31 Mart seçimlerinden bir hafta kadar önce gönderildi. Editör Emel Gülcan, yazının iyi bir yazı olduğunu, ama bu tartışmayı daha da uzatmamak için yazıyı yayımlayamayacaklarını söylemiş. Arkadaşlar, Eleştirinin eleştirisinin Eleştirisi yazısında kendileri ile ilgili belirlemelerin olduğunu, Yalçın Çakmak-İmran Gürtaş’ın ikinci cevap yazılarını yayımladığınıza göre, bizim cevap yazımızı da yayımlamanız gerekir, demişler… Yazı uzun, şeklinde bahaneler de ileri sürülmüş. Daha sonra, arkadaşlar, gazeteduvar Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz’la görüşmüşler. Bu görüşmeler telefon ile gerçekleşiyor. Ali Duran Topuz, yazının yayımlanması konusunda daha anlayışlı bir tutum sergiliyor. Yalçın Çakmak- İmran Gürtaş’ın ikinci cevap yazıları yayımlandığına göre, etik bakımdan sizin cevap yazınızın da yayımlanması gerekir, diyor. Buna rağmen yazı yayımlanmıyor. Birkaç gün sonra, yeniden yapılan konuşmalar sonunda, yazının seçimlerden sonra siteye konulacağı söyleniyor.
Öte yandan, akademik özgürlük insan haklarına aykırı bir kavramdır. Çünkü, sadece üniversite hocalarına bu hakkı vermektedir. Halbuki, insan hakları herkesin, bütün insanların haklarıdır. Bu bakımdan akademik özgürlüğü değil, ifade özgürlüğünü savunmak gerekir… Türk siyasal hayatında, ifade özgürlüğü, özgür eleştiri hiçbir zaman kurumlaşmamıştır. Her zaman baskı altındadır. Bu bakımdan üniversitede bilim ortamının oluştuğu söylenemez. Ama gerek akademisyenler, gerek basın mensupları, yazarlar vs. böyle bir ortamın oluşması için çaba içinde olmalıdırlar. Bu sadece AKP hükümetleri döneminde değil, daha önceki hükümetler döneminde de böyledir. 1981 tarihli 2547 sayılı Yükseköğrenim Kanunu döneminde, YÖK döneminde de böyledir. 12 Mart Rejiminden sonra, 1973 tarihli, 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu döneminde de böyledir. 1946 tarihli 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu döneminde de böyledir. Darülfünun’dan üniversiteye geçişin gerçekleştiği 1933 döneminde de ifade özgürlüğünün, özgür eleştirinin kırıntısı bile yoktur. Nazi Almanyası’ndan baskıdan kaçarak gelen profesörler, Türkiye’de yürürlükte olan, duruma intibak etmiş, başka bir baskı zincirinde birer halka olmuşlardır.
İfade özgürlüğü neden baskı altındadır? Bunun temel nedeni resmi ideolojidir. Resmi ideolojinin kurumlaşmasıdır. Resmi ideolojinin herhangi bir ideoloji olmadığını, devletin idari ve cezai yaptırımlarıyla korunan ve kollanan bir ideoloji olduğunu vurgulamak gerekir. Resmi ideolojiyi benimsemediğiniz zaman, resmi ideolojiyi eleştirdiğiniz zaman, resmi ideolojiye uygun tavır ve davranış sergilemediğiniz zaman, devletin idari ve cezai yaptırımlarıyla karşılaşmanız büyük bir olasılıktır. Kürd/Kürdistan sorunu, Ermeni sorunu, Alevi sorunu gibi sorunlar resmi ideolojinin etki alanındaki temel sorunlardır. Konumuzla ilgili olan, Alevi sorunudur. Bu tür konuları özgürce konuşabilmek, tartışabilmek için ifade özgürlüğü büyük bir gerekliliktir. Devletin, Rêya Heqîyê inancında olanları
Müslümanlaştırmak, Müslüman yapmak gibi çok önemli bir amacı vardır. Kanımca, gazeteduvar’da resmi ideolojinin etkisinden kurtulamamıştır. Bu bakından Can Şeker-Serdar Çagırga’nın ikinci yazısının yayımlanması konusunda olumsuz bir tutum, ikircikli bir tutum sergilemişlerdir. Can Şeker-Serdar Çagırga’nın her iki yazısında da bu konuda açık belirlemeler yoktur. Bu konudaki belirlemeler, bütün bu tartışmalar konu olan Beşikci’nin dört yazısında ve Munzur Çem’in yazısında mevcuttur.
Özgürlükleri genişletelim, ifade özgürlüğünü her zaman gözetelim diye yayına başlayan gazeteduvar’ın bu tutumu şaşırtıcıdır. Akademisyenler Yalçın Çakmak-İmran Gürtaş’ın yazılarını rahatça yayımladıkları halde, ihraç akademisyenler, Can Şeker-Serdar Çagırga’nın cevabi yazıları konusunda olumsuz tutum sergilemeleri, ikircikli olmaları dikkatlerden kaçmamaktadır. Bütün bunların, ondan fazla ihraç akademisyenin yazı yazdığı gazeteduvar’da gerçekleşmesi bağışlanamaz.
[1] - https://www.nerinaazad.org/tr/columnists/ismail-besikci/aleviligin-dogusu
[2] - https://www.nerinaazad.org/tr/columnists/ismail-besikci/aleviligin-dogusu-ii
[3] - https://www.nerinaazad.org/tr/columnists/ismail-besikci/reya-heqiye-alevilik
[4] - https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/02/14/ismail-besikciye-cevabimizdir/
[5] - https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/02/22/dinya-li-dinye-cave-gur-li-mihe/
[6] - https://www.nerinaazad.org/tr/columnists/ismail-besikci/elestirilerin-izinde
[7] - https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/03/12/ismail-besikciye-cevap-2-elestirinin-elestirisinin-elestirisi/
[8] - Deng Dergisi’nin Mart 2019 tarihli 113. sayısı (s. 64-78).
[9] ‐ https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/04/08/bir-trajedinin-komedisi/
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.