Mesut Yeğen, Uğraş Abdullah Tol, Mehmet Ali Çalışkan, Kürtler Ne İstiyor? Kürdistan’da Etnik Kimlik, Dindarlık ve Seçimler, İletişim Yayınları, 2016, İstanbul
Mesut Yeğen’in (d. 1964), Uğraş Ulaş Tol’un (d. 1974) Mehmet Ali Çalışkan’ın (d.1971) Kürtler ne İstiyor? araştırması ile ilgili olarak birkaç noktaya değinmek istiyorum.
Araştırmacı yazarlar, kitaplarında, Kürtler, Zazalar diye bir ayrım yapıyorlar. s.18’de daha sonraki bütün anlatımlarda, çizelgelerde, Kürdler-Zazalar diye bir ayrım var. Araştırmacı yazarlar, Kürtler-Zazalar ayrımını olgusal bir doğruluk olarak dile getiriyorlar. Bu ayrımın Kürd düşün hayatında, Türk siyasal hayatında tartışmalı bir konu olduğuna da değinmiyorlar. Zazaların Kürdlerden ayrı bir halk olduğunu, Zazaki’nin Kürdçe’den ayrı bir dil olduğunu tartışılmasına gerek duyulmayacak kadar doğru bir bilgi olarak kabul etmiş oluyorlar.
Zazalar’ın, Kürdlerden ayrı bir halk olduğu, Zazaki’nin, Kürdçe’den ayrı bir dil olduğu devletin bilgisidir, resmi ideolojinin bilgisidir. Bu bilgi,hiç güven verici, güven duyulacak bir bilgi değildir. Düşünelim ki, devlet, 25-30 yıl öncesine kadar, Kürd-Zaza ayrımı yapmadan, Kürdçe-Zazaki ayrımı yapmadan bütün Kürdleri inkar ediyordu, Kürdçe’yi inkar ediyordu. Herkesi Türk sayıyordu… Kürd mücadelesi, 1980’lerin sonlarından itibaren kitlesellik kazanmaya başlanınca, mücadeleyi zayıflatmak için böyle bir ayrıma vurgu yapma gereği duyulmuş.
Kürtler ne İstiyor çalışmasında, araştırmacı-yazarların, çalışmalarına, resmi ideolojinin bilgisini, olgusal doğru olarak kabul ederek başlamaları, bunun tartışmalı bir konu olduğunu bile dile getirmemeleri sağlıklı bir tutum değildir.
Bu konudaki güvenilir bilgiler, Malmisanij’in, Munzur Çem’in, Roşan Lezgin’in, Mehmet Sait Kaya’nın dile getirdiği bilgilerdir.
Sosyal antropolok Mehmet S. Kaya’nın Zaza Kürtler kitabı önemlidir. (Çev. Mehmet S.Kaya, Kenan Ataş, Mehmet Sabir Akgönül, Rupel, 2014, İstanbul)
Malmisanij’in Kırd, Kırmanc, Dımili veya Zaza Kürtleri, Deng yayınları, 1996, İstanbul) çalışması önemlidir.
Munzur Çem’in, Zazalar Kürttür başlıklı çalışması önemlidir. (www.zazaki.net 9 Tebax 2009)
Roşan Lezgin’in Toplumsal Kürt Gruplarından Zazalar, Köken, Coğrafya, Din, Dil, Edebiyat, Roşna, 2016, Diyarbakır) kitabı önemlidir.
Mehmet Bayrak’ın, Kürt (Zaza artı Kurmanc) Asimilasyonu başlıklı yazıları, konuşmaları önemlidir.
Yusuf Ziya Döger, Şeyh Said Hareketinden Sonrası Peçar Tenkil Hareketı/1927 çalışmasında (Nubihar, 2016, İstanbul) çalışmasında, zaman zaman Kürt, zaman zaman Zaza cözcüğünü kullanır ama hep Kürdlerden Kürd katliamlarından, soykırımlarından söz eder.
Yukarıda, konunun, Kürd düşün hayatında, Türk siyasal hayatında tartışmalı bir konu olduğuna değinilmişti. Yine yukarıda konu ile çok yakından ilgili altı Kürd uzmanın görüşlerine, kitaplarına vurgu yapılmıştı. Aslında şöyle söylemek daha doğrudur. Altı Kürd uzmanın görüşleri şu anlama gelmektedir: Kürdlerde Kürd-Zaza ayrımı söz konusu değildir. Kürd, Türkiye sınırları içerisinde kalan Kürdistan\'da sadece Kurmanc, yine Güney Kürdistan\'da da sadece Soran demek değildir. Kürd adı, Kurmanc, Soran, Goran ve Lur gruplarıyla birlikte Zaza grubunu, Kürdçe de bu grupların konuştuğu Kurmanci, Sorani, Gorani ve Luriyi kapsadığı gibi Zazaki\'yi de kapsamaktadır. Bunlar, Kürdçenin farklı kolları, dallarıdır.
Devlet, resmi ideoloji, Kürd hareketini zayıflatmak, Kürdlerde kimlik bunalımını yaratmak için böyle bir ayrıma başvurmuş, Kürdlerden de kimi şahıslar bu görüşten etkilenmiştir, sahiplenmiştir. Ama devletin, resmi ideolojinin bu görüşlerine sahip çıkanların, konunun uzmanı oldukları söylenemez… Buna paralel olarak konu, Türk düşün hayatında tartışılır olmuştur. Devlet, resmi görüş taraftarları, bu görüşlere sahip çıkmaya çalışmaktadır.
Zazalar’ı, Kürdlerden ayrı kabul eden, Zazaki’yi Kürdçe’de ayrı bir dil kabul eden Kürdler beni çok eleştiriyorlar, ‘Beşikci Nereye’ gibi yazılar yazıyorlar. Bu eleştirirlerin hiçbir sakıncası yoktur. Ama, Beşikci, Zazalar, Zazaki söz konusu olduğu zaman, güveniler bilgiler olarak hep Malmisanij’in, Munzur Çem’in, Mehmet S.Kaya’nın, Roşan Kezgin’in, Mehmet Bayrak’ın, Yusuf Ziya Döger’ın çalışmalarına atıf yapmaktadır. Buna rağmen bu çevreler yine Beşikci’yi eleştirmektedir. Konunun bu uzmanlarının çalışmalarını da görmezlikten, bilmezlikten gelmektedir.
Alevilik-Müslümanlık
Araştırmacı-yazarlar Alevileri Müslüman kabul ediyorlar. (s. 19) Etnik kimlik, dindarlıkla ilgili anlatımlarda, bu konularla ilgili çizelgelerde, böyle bir kabul var. Bu da resmi ideolojinin bir bilgisidir. Aynı zamanda tartışmalı bir konudur Araştırmacı-yazarlar, bunun da tartışmalı bir konu olduğuna değinmiyorlar, tartışılmayacak kadar doğru bir bilgi olduğunu, olgusal doğru bir bilgi olduğundan hareket ediyorlar.
Alevilik, İslam dışı bir inanç, İslam dışı bir dindir. Gerek Osmanlı İmparatorluğu döneminde, gerek Cumhuriyet döneminde, yönetimler, Alevileri Müslümanlaştırmak için, Alevileri Sünni Müslüman yapmak için çok büyük çaba harcamışlardır. Sünni Müslümanlığa asimile olan Aleviler de şüphesiz vardır ama Aleviler daha çok her iki dönemde de, Şii Müslümanlığın bazı ritüellerine eğilim göstermişlerdir. Ali, Hasan-Hüseyin, Kerbela, Oniki İmam, Ehlibeyt gibi kavramlar Şii Müslümanlığın kavramlardır.
Kerbela, Araplardaki bir iktidar kavgasıdır. Arap ülkesinde, Kerbela’da yaşanmıştır. Bu kavganın Kürdlerle bir ilişkisi yoktur. Ama, örneğin, Dersim’de Aleviler, …en azından Alevilerin önemli bir kısmı, 1937-1938 de soykırımla yok edilen atalarından çok, hala, Hüseyin için yanıp tutuşmaktadır. Kerbela, 1340-1350 yıl önce yaşanmış. Dersim’deki Kürd soykırımı ise, 70-75 yıl önce…
Alevilik nedir? Bugün, Alevilerde yaşayan, Ali, Hasan-Hüseyin, Kerbela, On iki İmam, gibi ritüelleri çıkarın, Geriye ne kalır? Geriye kalan Aleviliktir. Dağlara, nehirlere, ağaçlara, dağlarda yaşayan canlılara saygı, insanı, doğayı, yaşamın merkezine koyma, mazlumdan yana olma Aleviliğin çok önemli özelliğidir. Doğayı, insanı tanrı olarak kabul etme, yine önemli bir özelliktir. Munzur Baba’dan, Düzgün Baba’dan, Silbüs’den, , Hüseyin Gazi’den, yardım isteme, dağlara, çaylara, ağaçlara dua etme, bir bakıma Aleviliğin çok tanrılı bir din olduğunu gösterir. Kanımca, Alevilikdeki demokratik tutum bununla ilgilidir. Alevilikte, Osmanlı dönemindeki Cem ibadetinde gizlilik de bununla ilgilidir. Çünkü, dağlardan, doğadan yardım isteme Allaha şirk koşmak anlamına gelmektedir. Cezası idamdır.
Dersim Aleviliği’ne Raya Heqiye denmektedir. Ali, Kerbela, Hasan-Hüseyin, Oniki İmam, Ehlibeyt gibi figürler, Yaresan (Ehl-i haq) gibi inançları da etkilemiştir. İslam’dan önceki inançlar, İslam’ın baskısı karşısında, yaşamak için, İslam’ın bazı figürlerini benimser gözükmek durumunda kalmıştır. Emevi ve Abbasi halifelerinden, daha sonra da bütün halifelerden, sultanlardan, şahlardan, padişahlardan zulüm gören Aleviler, her zaman mazlumdan yana tavır almışlardır. Peygamber Muhammded’in torunlarının, büyük zulüm gördüğü açıktır. Ama, Alevilerde yaşanan durumun, “zulüm görenlerden yana tavır alma”nın ötesinde, Ali, Kerbela, Hüseyin Oniki İmam gibi fügürlerle bütünleşme olduğu görülmektedir.
Tek kadınla evlenme, içki… Aleviliğin önemli özelliklerindendir. Alevi düşüncesinde, öbür dünya, cennet-cehennem de yoktur. İnsanların cenneti de cehennemi de bu dünyadadır.
Aleviliği İslam dışı gösterme, bazı Alevilerde tepkilere neden olmaktadır. Dersim’de, bazı Alevilerde bunu izlemek mümkündür. Beşikci bu yönden de eleştiri almaktadır. Bu eleştirilerin de bir sakıncası yoktur, ama bu eleştiriler, yazılanlara bir cevap olmamaktadır, hatta yazılanlar görmezlikten gelinerek genel bir tepkiyi, öfkeyi içermektedir. Dersim’de, bazı aleviler, Kürdlük-Zazalık gündeme geldiği zaman, “biz Kürd değiliz, Horasan’dan geldik” diyerek Kürdlüklerinden de kurtulmaya çalışmaktadır.
Halbuki, Osmanlı’da, Kanuni Sultan Süleyman’ın Şeyhülislamlarından Ebussuud Efendi’nin ve İbn-i Kemal’ fetvalarında, Yavuz Sultan Selim’in Şeyhülislamı Müfti El Hamza’nın fetvalarında yazılanlar, Alevilerin Müslüman olmadığını zaten göstermektedir. Horasan konusundaysa Mehmet Bayrak çok aydınlatıcı yazılar, kitaplar yazmıştır, konuşmalar yapmaktadır. Bu konularla ilgili olarak Munzur Çem’in ve Roşan Lezgin’in yazıları ve kitapları da önemlidir.
Ezber Bozan Bulgular
Araştırmacı yazarlar, Mesut Yeğen’in, Uğraş Ulaş Tol’un, Mehmet Ali Çalışkan’ın bulgularında, ezber bozucu bazı sonuçlara da rastlanmaktadır. “Kürdlerin yarısı Batı’da yaşıyor” şeklinde bir ezber vardır. Araştırma, Kürdlerin üçte ikisinin Kürdistan’da, üçte birinin Batı’da yaşadığını ortaya koymuştur. (s.34)
Kürdlerle Türkler arasındaki evliliklerin, çok yüksek olduğuna dair bir ezber de vardır. Araştırmacılar, Hacettepe üniversitesi, Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından yapılan her beş yılda bir yapılan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları’ndan da ve KONDA 2010 Araştırması’ndn da yararlanarak, bu evliklerin sanıldığı kadar çok olmadığını söylemektedirler. Buna ilişkin rakamlar da vermektedirler… (s.36)
Kürdlerin, federasyon ve bağımsızlık istemediğine dair bir ezber de söz konusudur. Araştırmanın bulguları bu ezberi de doğrulamamaktadır Örneğin, federal yönetim isteyenlerin oranı % 50’lere varmaktadır. (s.23,s.121-138)
Aşiretlerin, Kürdlerin sosyal ve siyasal hayatının biçimlenmesinde etkili olmadıkları da araştırmanın önemli bulgularındandır. (s.19)
Araştırmada, Kürdistan’da Seçimler bölümünde, 1970’lerden sonra, Refah Partisi’ndeki gelişmeler değerlendirilmektedir. (s.49-58) Bu süreçte, ABD’nin, Sovyetler Birliği’ni çevreleyen Yeşil Kuşak Oluşturma anlayışına dikkat çekilmelidir. Bunun yanında, Kürdlerdeki milliyetçi gelişmeyi engellemek için dinsel duyguları geliştirme projesini de göz ardı etmemek gerekir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.