İsmail Beşikci Son Makaleler

Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan III

Irak, 1980’lerdeki gücüne kavuşsa, Kürdler de silah araç-gereçleri bakımından zayıfsa, soykırım yine gündeme gelebilir. Bu konuyla ilgili olarak Irak tarafının bir yüzleşme yapmadığı biliniyor. Irak, kendini güçlü, Kürdleri zayıf hissettiği anda, ilk işi, yine soykırım planlamak olacaktır. Kürdlerin dünyadaki en büyük devletsiz halk olduğu da bilinmektedir. Bütün bunların, Kürdlerde bağımsız devlet bilinci yaratmaması çok şaşırtıcıdır. Bu bir zihin aşınmasıdır. Bu zihin aşınmasının temel nedeni, kanımca, tarih bilincine, toplum bilincine sahip olmamaktır. Bu, Kürdistan’ın, Kürdlerin, bölünmesinin, parçalanmasının, paylaşılmasının yarattığı bir durumdur
Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan  III
Makaleyi Paylaş

1920’ler Günümüze Nasıl Yansıyor ?

Bugün, Kürdlerin, Yakındoğu’daki, Ortadoğu’daki nüfusu 50 milyonun üzerindedir. Ama uluslararası ilişkiler söz konusu olduğu zaman, Kürdlerin/Kürdistan’ın bir statüye sahip olmadıkları hemen görülmektedir. Hâlbuki dünyada nüfusları binlerle ifade edilen halklar devlet sahibidir.

Nüfusları yalnızca binlerle ifade edilen halklar bile devlet sahibi olurken, nüfusu 50 milyondan fazla olan Kürdlerin bir statüye, bir kimliğe sahip olmaması dikkatle irdelenmesi gereken bir durumdur.

Hâlbuki bugün dünyada bütün halklar, dünya uluslar ailesinin eşit bir üyesi olmak için çaba harcamaktadırlar. Kürdler/Kürdistan ise, dünya uluslar ailesinin eşit bir üyesi olmaması bir tarafa, bu ailenin bir üyesi bile değildir.

Bugün dünyada 212 devlet vardır. Bu devletlerden 193’ü Birleşmiş Milletler’in de üyesidir. 2012 Londra Olimpiyatlarına 204 ülke katılmıştır.

Bu devletlerden bazılarının nüfuslarına dikkat çekmekte yarar vardır. 28 üyeli Avrupa Birliği’nde, Luxemburg, Malta, Kıbrıs, yarımşar milyon nüfusa sahiptir. Örneğin, Kıbrıs’ta, Rumlar artı Türkler, bir milyon etmemektedir.

Avrupa Birliği’nde, Slovenya, Slovakya, Estonya, Letonya, Litvanya, iki-üç milyon nüfusa sahip devletlerdir. Bu devletler, Avrupa Birliği’ne üye olmanın dışında, Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Birleşmiş Milletler gibi örgütlerin de üyeleridir. Avrupa Birliği’nde, sadece, Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, İtalya, İspanya, Kürdlerin toplam nüfusundan fazla nüfusa sahip devletlerdir. Belki, Polonya’nın nüfusu Kürdlerin nüfusu kadar vardır. Geriye kalan 22 Avrupa Birliği devletlerinin nüfusları Kürdlerin toplam nüfusundan çok çok küçüktür.

Avrupa Birliği üyeliğine hazırlanan, Makedonya, Karadağ, Kosova gibi devletlerin nüfusları da çok çok küçüktür.

47 üyeli Avrupa Konseyi’nde, Andorra, San Marino, Monako, Liechtenstein gibi devletlerin nüfusları 30-40 bin arasında değişmektedir. Bu devletlerin ülke genişlikleri de çok küçüktür. Belki, Kürdistan’ın bir köyünün, bir beldesinin genişliği kadardır.

57 üyeli İslam Konferansı’nda Kuveyt, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi Körfez ülkelerinin, Cibuti gibi devletlerin, nüfusları bir milyonun altındadır.

Birleşmiş Milletler’in üye sayısı 193\'tür. Bunların, belki 40’dan fazlasının nüfusu bir milyonun altındadır. Büyük Okyanus’ta, Avustralya ile Yeni Zelanda arasında, Tavulu, Nauru, Vanuatu, Kiribati gibi devletler vardır. Atlası açtığımız zaman bu devletlerin yerini bulmakta güçlük çekilir. Bu devletlerden Tavulu ve Nauru’nun nüfusları onbinin bile altındadır.

Bu kadar küçük nüfuslu halklar, devlet olurken, Yakındoğu’da ve Ortadoğu’da, toplam nüfusları 50 milyonun üzerinde olan Kürdlerin, herhangi bir statüye sahip olmamaları, geçiştirilecek bir konu değildir. Bu, tarihsel bir gelişim içinde irdelenmesi gereken bir konudur. Bu, anti-Kürd dünya nizamına işaret etmektedir.

Evet, Yakındoğu’da ve Ortadoğu’da, 1920’lerden beri, anti-Kürd bir nizam hüküm sürmektedir. Bu nizamın bilincine varmak önemlidir. Kürdlerin, Kürdistan’ın bölündüğünün, parçalandığının paylaşıldığının bilincine varmak çok önemli olmalıdır.

Kürdlere statü vermeyen bu statükonun, neden ısrarla sürüp gitmesinin istendiği konusu üzerinde dikkatle durulmalıdır. Bu konuda tarih bilincinin, toplum bilincinin gelişmesi çok büyük bir gerekliliktir.

Bu arada, Kürd nüfusu üzerinde de durmak gerekir. Nüfus konusunda söylenmesi gereken en önemli söz, Kürdlerin nüfusunun hiçbir yerde, ne Irak’ta, ne İran’da ne Türkiye’de, ne Suriye’de, ne Kafkaslar’da (Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan) sağlıklı bir şekilde sayılmadığıdır. Örneğin, 11 Mart 1970’de Mele Mustafa Barzani ile Saddam Hüseyin arasında Kürdistan’a otonomi anlaşması yapılmıştı. Bu anlaşmanın önemli bir maddesi de Kerkük üzerineydi. Üç yıl içinde Kerkük’te nüfus sayımı yapılacak, sayım sonucuna göre, Kerkük, Kürd bölgesine veya Bağdat’a bağlanacaktı. O sayım yapılmadı. Türkiye, İran, Suriye, Sovyetler Birliği, ABD bu konuda, Saddam Hüseyin’i destekliyorlardı. Savaş tekrar başladı. Sayımın yapılmamasının esas nedeni, sayım sonucunda Kürd nüfusunun fazla çıkacağı endişesiydi. Bağdat, Saddam Hüseyin, böyle resmi bir bilgiye sahip olmak istemiyordu. Ondan sonra, Saddam Hüseyin rejimi, Kerkük’ün nüfus yapısını bozmak için Kürdleri Güney Irak’a, çöllere sürgün etmiş, Arapları da Kürdlerden boşalan alanlara yerleştirmiştir. Baas’ın bu politikası esasında, 1960’lardan itibaren uygulanmaya başlamıştır.

2005 tarihli Irak anayasasının 140. maddesi, Kürdistan’dan koparılmış alanlar üzerinde nüfus sayımı yapılmasını hükme bağlamıştır. Sayım sonucuna göre, bu bölgeler, Bağdat’a veya Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlanacaktır. Bu sayım da Kürdlerin bütün ısrarlarına rağmen yapılmamıştır.

Zaaflardan Arınmak

1920’ler, Kürdlerin/Kürdistan’ın bölünmesi, parçalanması, paylaşılması… Bu, Kürdlerin, Kürdistan’ın üçüncü paylaşımıdır. Bu, Kürdlerdeki bir zaafa işaret eder. Kürdlere hasım güçler, bu zaaftan yararlanarak onları bölüyor, parçalıyor ve onları, kendi devlet çıkarları doğrultusunda yönetiyor. O zaman, bu zaaflardan arınmak önemli olmalıdır.

Bölünme, parçalanma, Kürdlere, Kürdistan’a büyük yıkım getirmiştir. Bu sadece coğrafi bir bölünme değildir. Aşiretler, aileler bölünmüştür, aynı aile içinde kardeşler bölünmüştür.

Bölünmenin, parçalanmanın, paylaşılmanın en önemli etkisi, siyasal partilerde, örgütlerde kendini göstermektedir. Bu bölünme, siyasal partileri, örgütleri, Kürdlerin, Kürdistan’ın genel çıkarlarından uzaklaştırmaktadır. Güney Kürdistan’daki siyasal partileri bu açıdan değerlendirmekte yarar vardır. Bu siyasal partilerin bir kısmı İran’ın çıkarlarını, bir kısmı Türkiye’nin çıkarlarını, bir kısmı Suriye’nin çıkarlarını ön plana koymaktadır. Örneğin referandum, bağımsızlık söz konusu olduğunda, Kürdlerin/Kürdistan’ın genel çıkarları adına bağımsızlığın Kürdler için, Kürdistan için iyi olmadığı söylenmektedir. Bu, İran’ın, Suriye’nin, Türkiye’nin devlet çıkarlarını ön plana koyan bir anlayıştır.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi Kürdistan başkanı Mesut Barzani’nin, referandum ve bağımsız Kürdistan girişimine İran karşı durmaktadır. İran’a göre, bağımsız Kürdistan girişimi Kürdler için iyi değildir. Goran, YNK, PKK bu girişime karşı oldukları için onlar iyi Kürdlerdir. KDP ve bağımsız Kürdistan’ı, referandumu savunanlar ise, kötü Kürdlerdir. İran’a göre, referandum yapılmasını isteyenler, Bağımsız Kürdistan’ı savunanlar, Kürdlerin/Kürdistan’ın çıkarlarını savunmuyorlar, Kürdlere/Kürdistan’a hasım olan güçlerin çıkarlarını savunuyorlar.

Burada, dikkate değer bir anlayış var. Farslar, Araplar, Türkler kendi devletlerini kurmuşlar. Fars, Arap, Türk çıkarlarını savunmak için, korumak, kollamak, geliştirmek için, her önlemi alıyorlar. Ama Kürdler devlet isteyince bu, kötü oluyor. İran’ın böyle söylemesi doğal, ama Kürdlerin de bu söyleme katılması iyi değil.

Bugün PKK/PYD, Şengal’de kanton, Kerkük’de özyönetim kurma çabaları içindedir. Bu, Kürdistan topraklarını Kürdistan’dan koparıp Irak’a bağlama çabasıdır. Kürdistan’ın genel çıkarlarına çok aykırı olduğu açıktır.

PYD’nin, Kürdistana Rojava’da güç sahibi olması önemlidir. Güneybatı Kürdistan’da ilan edilen ‘verimli hilal’e egemen olunması dikkatle izlenen bir süreçtir. Düşünelim ki, Suriye’nin kuzeyindeki ‘verimli hilal’ zaten Kürd bölgesiydi. Baas Partisi, 1960’larda, Cumhurbaşkanı Nurettin Attas (1930-1992) ve daha sonra Hafız Esad (1930-2000) dönemlerinde ‘Verimli Hilal’in bazı bölgelerinden, Kürdler koparılarak, Güney Suriye’ye çöllere sürgün edilmiş, Kürdlerden boşaltılan alanlara, Arap aileler yerleştirilmişti. Güneybatı Kürdistan’da, Cumhurbaşkanı Nurettin Attas ve Hafız Esad dönemlerinde, Kürd toplumuna, nüfus yapısına çok büyük, kapsamlı, derin müdahaleler olmuştur.Bu bakımdan PYD’nin ‘Verimli Hilal’de, Kürdlüğü tekrar güçlendirmesi, Grê Spî’yi, Afrin’le birleştirmesi önemlidir.

Bu çerçevede, PYD’nin, Cumhurbaşkanı Beşar Esad’la belirli bir ilişki geliştirmesi de anlaşılabilir. Ama, Güneybatı Kürdistan’da tek güç olması, PYD’li olmayan Kürdlere baskı uygulaması, onları Kürdistan’ı terke zorlaması, kabul edilemez. PYD, Beşar Esad yönetimiyle ilişlerine mesafe koymadığı, Beşar Esad yönetiminden bağımsızlaşmadığı sürece Güneybatı Kürdistan’ın, Kürdistan’ın bir parçası olarak kalması mümkün değildir.

Yüksek Kürd Bilinci

15-16 yıl öncesine kadar, Kürdistan’ı, Kürdleri müşterek olarak denetleyen devletler arasında sıkı bir işbirliği vardı. Örneğin sık sık “Irak’a Komşu Devletler Toplantısı” yapılırdı. Türkiye’nin öncülüğünde yapılan bu toplantılara Türkiye, Irak, İran, Suriye, Kuveyt, Suudi Arabistan… katılırdı. Bu toplantılarda, “Kürdlerin sesini soluğunu nasıl keseriz?” konusu konuşulurdu. Bu toplantılarda, Kürdlerin başına lanetli çoraplar geçirilmeye çalışılırdı.

Bugün, Kürdistan’ı denetleyen bu devletler arasında, sıkı bir işbirliği olamıyor. Kürd dinamiği bu işbirliğinin kurulmasını engelliyor. Bu, Kürdlere/Kürdistan’a bu cehennem içinde soluk alabilecekleri bir pencere açıyor.

Böyle bir durumda, Kürdler, siyasal ve toplumsal koşullara göre, herhangi bir parçada, bu devletlerden biriyle bir ilişki geliştirebilir. Burada dikkat edilmesi gereken esas ilişki, bu ilişkilerin öbür Kürdlere, Kürd örgütlerine, Kürd siyasal partilerine mümkün olduğu kadar zarar vermemeye çalışmak olmalıdır. Bu, Kürdistan’ın, Kürdlerin genel çıkarlarını ön plana çıkarıp örgütsel çıkarları geri plana itmeyi gerektirir. Bu, yüksek Kürd/Kürdistan bilincinin oluşmasıyla ilgili bir sorundur.

Suriye’de PYD’nin ilişkilerine bu açıdan bakmakta yarar vardır. PYD’nin, Suriye’de, Beşar Esad yönetimiyle ilişki içine girmesini anlamak mümkündür. Ama bu ilişki, Güneybatı Kürdistan’da, öbür Kürdlere, Kürd örgütlerine, Kürd siyasal partilerine zarar verici bir düzeyde olmamalıdır.

Bugün PYD, Güneybatı Kürdistan’da başlıca iki güçle savaşmaktadır. Birincisi İŞİD’dir. Elbette savaşılması gereken bir güçtür. PYD ikinci olarak da, Kürd/Kürdistan hakları, özgürlükleri için mücadele eden Kürdlerle savaşmaktadır. İşte bu, Beşar Esad adına Kürdlerle savaşmak anlamına gelmektedir. Çünkü bu örgütler, siyasal patiler, Kürd/Kürdistan hakları ve özgürlükleri için Beşar Esad rejimiyle mücadele etmektedirler. Beşar Esad rejiminin, Baas rejiminin ise, Kürdler için Kürdistan için büyük bir tehdit oluşturduğu çok açıktır.

PYD (Demokratik Birlik Patisi) Demokratik sözcüğü patinin sadece adında var. Düşüncesi, tavrı, davranışı anti-demokratik. ‘Kürdistana Rojava’da sadece ben olacağım, Başkaları, ancak bana bağlı olursa olabilir’, tutumu anti-demokratik. ‘Demokratik’ sözü sık sık kullanılarak, her ifadenin başına ‘demokratik’ sözü getirilerek demokratik olunur mu? Çoğulculuk olmadan, ifade özgürlüğü olmadan demokratik olunur mu?

Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin, KDP’nin, Türkiye ile ilişkileri de gündeme getirilebilir. Bu ilişkileri, “Kürdistan Bölgesel Yönetimi, KDP, Kuzey Kürdistan’da, Silopi, Cizre, Sur gibi alanlarda katliam yapan Türk yönetimiyle, ilişki geliştiriyor…” şeklinde değerlendirmek doğru değildir.

Güney Kürdistan’dan Yumurtalık’a, Akdeniz’e ulaşan petrol, doğal gaz boru hatlarının çalışır durumda olması çok önemlidir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin, Türkiye ile ticari ilişkiler geliştirmesinin bir sakıncası yoktur. Bu ilişkileri sadece ‘Türkiye’nin kazancı’ şeklinde değerlendirmek doğru değildir. Bu ilişkilerde, her iki tarafın da çıkarı, kazancı vardır. Ayrıca bu Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin, Batı’ya, dünyaya açılan önemli bir penceresidir. Bu açıdan boru hatlarına saldırmak, patlatmak, ticari ilişkileri engellemek yanlıştır. Bunlar, Kürdlerin çok aleyhinde olan süreçlerdir.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin, Türkiye ile ticari ilişkiler geliştirmesi doğrudur. Ama, askeri ilişkiler kurmaktan, mümkün olduğu kadar uzak durulmalıdır.

Kuzey Kürdistan’da, hükümetin, baskıya şiddete dayalı politikaları ise, zaman zaman Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından eleştirilmekte, barışa işaret edilmektedir.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni, KDP’yi, referandum girişiminden dolayı, bağımsızlık girişiminden dolayı eleştirmek, suçlamak doğru değildir.

“Devlet istemiyoruz, devlet geriliktir” demek yanlıştır. Bu, İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin, Türkiye’nin, yani, Kürdistan’ı müştereken denetim altında tutan devletlerin, devlet çıkarlarını savunmak anlamına gelir.

Hatırlayalım: 20 sene öncesine kadar, Kürd devleti olasılığı konuşulmaya başlanır başlanmaz, şöyle denirdi: “Bağımsız Kürdistan’ı Türkiye istemez, karşı çıkar, bağımsız Kürdistan’a Irak karşı çıkar, engeller. İran, Suriye, bağımsız Kürd devletini, Kürdistan’ı istemez, karşı çıkar…” Bu bakımdan, “devlet istemiyoruz, demek, devlet gericiliktir…” demek, bu devlet politikalarını tekrar üretmek anlamına gelir.

1990’ların ortalarında, Başbakan Tansu Çiller, “bir çakıl taşı bile vermeyiz” derdi. “Zaten istemiyoruz ki” demek çözüm müdür? Ortak vatan anlayışı çözüm müdür? Ortak vatan’ın, Cizre’de, Silopi’de, Sur’da, Silvan’da , Nusaybin’de… nasıl yaşandığı meydanda. Benzer yıkımlar, Çorum, Yozgat, Çankırı, Kastamonu, Balıkesir, Manisa vs. çevresinde yaşanıyor mu?

Bu noktada, şu konu üzerinde de durmakta yarar vardır: “Ulus devlet bitti, sınırlar kalkıyor” demek, Kürdleri oyalamak, kandırmaktır. “Ulus devlet bitti, sınırlar kalkıyor” sloganı, Kürdleri kandırmak, oyalamak için üretilmiş bir slogandır.

Filistinli Arapların, bağımsız devlet olmak için nasıl yoğun bir çaba içinde oldukları, bütün dünyanın bu çabayı desteklediği yakından bilinmektedir. Bu çabayı destekleyenler arasında, “devlet istemiyoruz, devlet kötülüktür…” diyenlerin de olması dikkate değer. Bu arada şunu da belirtmekte yarar vardır: “Devlet istemiyoruz, devlet kötülüktür…” diyenler, bunu sadece muhtemel Kürd devleti için söylemektedirler. Türk, Fars devletlerine, Irak, Suriye gibi Arap devletlerine herhangi bir sözleri yoktur.

Avrupa Birliği gibi örgütlere, her devlet, kendi devlet kimliğini koruyarak giriyor. Senin ise bir kimliğin bile yok. Dünya uluslar ailesinin bir üyesi bile değilsin… Önce, sınırları belli bir ülkeye, bir devlete sahip olursun, sonra, anlaşabildiğin bazı devletlerle ortaklık kurarsın… Sonra da ortak olduğun devletler sınırlarını ne kadar kaldırıyorsa sen de o kadar kaldırırsın. Hiçbir sınıra, kimliğe, devlete sahip olmadan, “sınırlar zaten kalkıyor”, demek, kendini bilmemektir, bir ironidir.

Bu konuda geleceği de düşünmek gerekir. İleride, Kürd çocukları, babalarını, dedelerini, eleştirebilirler, suçlayabilirler. \"Bütün dünyada, devleti olmayan halklar devlet olmak için çaba harcarken, siz neden bağımsız Kürdistan’a karşı oldunuz? Neden, İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin, Türkiye’nin devlet çıkarlarının korudunuz, kolladınız? Filistinli Arapların bağımsız devlet kurmalarını savundunuz, ama Kürd devletine, Kürdistan’a karşı oldunuz… neden…?”

Bütün bu ilişkiler, tarih bilinciyle, toplum bilinciyle yakından ilgilidir. Kürdlerin/Kürdistan’ın bölünmesi, parçalanması, paylaşılması konusunda bilince ulaşanlar, Kürdlerin, Türkler, Araplar ve Farslar arasındaki olumsuz konumlarının bilincine varanlar, birbirlerine taviz vererek, güç oluşturarak bu sorunu aşmaya çalışırlar.

Kürdlerin birbirlerine taviz vermesi, sonuçta, Kürdleri, Kürdistan’ı büyütür. Bu, örgütsel çıkarları geri plana itip Kürdistan’ın, Kürdlerin genel çıkarlarını savunma yolunu açar. Ama, birbirlerine taviz vermeyip örgütsel çıkarları ön plana koyanlar, Kürdlerin genel çıkarları budur diyenler, sonuçta, devlete taviz vermiş olur. Bu da çoğu zaman onur kırıcı olur, Kürdlerin, Kürdistan’ın genel çıkarlarına aykırı düşer. Yüksek Kürd bilincine ulaşmak, bu bakımdan çok önemlidir.

İŞİD’den Sonraki Durum

14 Haziran 2014’de, İŞİD Musul’u ele geçirdi. Irak ordusu, İŞİD ile hiç savaşa girmeden Musul’dan çekildi. Irak ordusunun bütün silahları İŞİD’in eline geçti. Düşünelim ki, Irak ordusunun Bağdat’tan sonraki ikinci büyük karargahı Musul’daydı. ABD, 2011 sonunda, Irak’tan çekilirken, Irak ordusuna milyarlarca dolarlık yatırım yapmıştı. Tanklar, zırhlılar, toplar, mayınlar, bütün savaş araç-gereçleri, silah depoları, İŞİD’in eline geçti.

İŞİD, Ağustos 2014 başlarında Şengal’i işgal etti. Şengal, Kürdistan’dan koparılmış alanlardan biriydi. Ve Irak hükümetinin, devletinin koruması altındaydı. Fakat, Irak, Şengal’i korumadı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi, bunun üzerine, Şengal’e koruma birliği gönderdi.Irak hükümeti, devleti, Şengal’i korumadığı gibi peşmergeye yeteri kadar silah da vermedi. İŞİD’in Şengal’e saldırısı sırasında, ilk günlerde, peşmerge, panikleyerek geri çekildi. Şengal’de büyük bir dram yaşandı. Binlerce Êzidî erkek öldürüldü, binlerce, Êzidî kadın, çocuk esir alındı, köle pazarlarında satışa çıkarıldı. Çok yoğun, yaygın tecavüz olayları yaşandı.

O günlerde, PYD’nin savaşa müdahalesi, pek çok Êzidî’nin kurtarılmasını sağladı. PYD’nin Şengal Dağı’na doğru açtığı koridor Êzidîler için kurtuluş oldu.

İŞİD, Şengal’den başka, Kürdistan’dan koparılmış öbür alanlarda da işgale yöneldi. Kerkük’ü, Hewler’i, Haneqin’i tehdit etmeye başladı. Ama peşmerge kısa zamanda toparlandı. İŞİD’i işgal ettiği bütün alanlardan çıkardı. Bugün, Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Güney Kürdistan’ı, % 96-97 oranında denetim altına almıştır. İŞİD, artık Güney Kürdistan’da, Kürdler için tehdit değildir. İŞİD’in artık saldırı gücü kalmamıştır.

İŞİD’in Musul’u işgaliyle birlikte, Irak ordusunun savaşmadan, Musul’dan çekildiği belirtilmişti. Irak ordusu, Musul’dan çekildiği gibi Kerkük’ten de çekildi. Irak ordusu, Kerkük’ten çekilir çekilmez peşmerge, Kerkük’te hızlı bir şekilde, konumlandı, denetim sağladı. Bugün, Kerkük, tamamen peşmergenin denetimi altındadır.

Böylece, 2005 tarihli Irak Anayasası’nın 140. maddesi fiili olarak yaşama geçmiş oldu. Irak devleti, hükümeti, 2005 tarihinden beri, Kürdlerin bütün istemlerine, uyarılarına rağmen, 140. Maddenin yaşama geçmesini sistematik olarak engelliyordu. Şengal’i Kürdistan’a katmak, artık Kürdistan Bölgesel Yönetimi için önemli bir görevdir.

Burada, vurgulanması gereken çok önemli bir konu da şudur: İŞİD, gerek Güney Kürdistan’da, Başur’da, gerek Güneybatı Kürdistan’da, Kürdistana Rojava’da, daha çok Kürdlere saldırmaktadır. Gerek Irak’ta, gerek Suriye’de İŞİD’le kararlı bir şekilde savaşanlar da sadece Kürdleridir. Koalisyon güçlerinin hava saldırılarının bu konuda Kürdlere büyük destek olduğu açıktır.

Ama, kısa zamanda anlaşılmıştır ki, İŞİD, sadece Kürdler için tehdit değildir. İŞİD\'in bütün dünya için tehdit olduğu da anlaşılmıştır. Bu çerçevede, İŞİD’le Kürdlerin kararlı bir şekilde savaşmaları, dünyada, Kürdlere olan ilgiyi de artırmıştır. Kürdlere, silah araç-gereç yardımı yapılması, Kürdlerin ağır silahlarla desteklenmesi bu ilişkiler ağında gündeme gelmiştir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle diplomatik ilişkilerin gelişmesi yine bu süreçde ortaya çıkmıştır. Irak, Kürdlerin ağır silahlarla desteklenmesinden çok rahatsızdır. Buna rağmen, koalisyon güçlerinin ve koalisyonda yer almayan birçok devletin silah araç gereç yardımı, insani yardımları sürmektedir. İŞİD’in Kürdlere böyle olumlu bir etkisinin olmasından söz etmek mümkündür.

İŞİD’le mücadelede gündeme gelen önemli bir konu da şehirlerde sürdürülen savaşlardır. Şehirlerin, kaleşnikof silahlarla korunamayacağı çok açıktır. Kaleşnikof silahlarla dağlarda savaş yürütülebilir. Ama, şehirlerde bu mümkün değildir.

Şehirlerdeki savaşın önemli bir yönü de, şehirlerin içinde insanlarla, o şehirde yaşayan insanlarla birlikte savunulması gerektiğidir. Savaş planlarının, buna göre yapılması önemlidir. O şehirde yaşayan insanları mülteci kılmak, göçlerin yaşanmasına meydan vermek, insanları, aileleri çaresiz bırakmak, ekonominin çöküşüne yol açmak sakıncalıdır. Halbuki, o şehirde yaşayan ailelerin de bu süreci destekliyor olması önemlidir. Sivil itaatsizlik eylemlerinin geliştirilmesi dikkatlerden uzak tutulmamalıdır. Göçlerin, çaresizliklerin yaşandığı bir yerde, bu sürecin geliştirilmesi de gittikçe zorlaşmaktadır…

Referandum-Bağımsızlık

Bugün, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde referandum hazırlıkları vardır. Referandum, bağımsızlığa giden yolu açması bakımından önemlidir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Kürdistan Başkanı Mesut Barzani bu süreçte etkin bir çalışma yürütmektedir. Başur’da, Bakur’da, Rojhilat da, Kürdistana Rojava’da, Kafkaslar’da… bütün yurtsever Kürdler bu süreci desteklemelidir. Bunda çok büyük yarar vardır.

Bu girişimler, Güney Kürdistan’da, bazı kişiler, örgütler, siyasal partiler tarafından eleştirilmekte, engellenmeye çalışılmaktadır. “Kürdistan Bölgesel Yönetimi, referanduma da, bağımsızlığa da hazır değil” denmektedir. “Hazır değil…” sözleri, devletin çıkarlarını önceleyen, Kürdlerin genel çıkarlarını geri plana iten bir anlayışı dile getiren bir söylemdir.

Kürdistan’ın, Kürdlerin, bölünmesi, parçalanması, paylaşılması Kürdlerde böyle bir durum yaratmıştır. Kürdistan’ın, Kürdlerin, genel çıkarları adına, hep, Kürdistan’ı, Kürdleri, müşterek olarak denetleyen devletlerin çıkarları ön plana konuluyor.

Kürdler, soykırım yaşamış bir halk. Irak, 1980’lerdeki gücüne kavuşsa, Kürdler de silah araç-gereçleri bakımından zayıfsa, soykırım yine gündeme gelebilir. Bu konuyla ilgili olarak Irak tarafının bir yüzleşme yapmadığı biliniyor. Irak, kendini güçlü, Kürdleri zayıf hissettiği anda, ilk işi, yine soykırım planlamak olacaktır. Kürdlerin dünyadaki en büyük devletsiz halk olduğu da bilinmektedir. Bütün bunların, Kürdlerde bağımsız devlet bilinci yaratmaması çok şaşırtıcıdır. Bu bir zihin aşınmasıdır. Bu zihin aşınmasının temel nedeni, kanımca, tarih bilincine, toplum bilincine sahip olmamaktır. Bu, Kürdistan’ın, Kürdlerin, bölünmesinin, parçalanmasının, paylaşılmasının yarattığı bir durumdur. Bu durumun bilincine ulaşanlar, bunu aşmanın yollarını araştırmaya, kendilerini sorgulamaya, Kürdleri, sorgulamaya başlıyor.

Son yıllarda, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni, pek çok kişi kurum temsilcisi, devlet temsilcisi konsoloslar, büyükelçiler, askeri temsilciler, generaller ziyaret etmektedir. Bu kişiler, Kürdistan’ın bağımsızlığıyla ilgili olumlu görüşler açıklıyorlar. Bunları, yine, kişisel görüşler olarak algılamada yarar vardır. Kurumların, devletlerin temsilcileri, bağımsızlık konusunda, olumlu görüşler açıklayabilirler. Ama, iş artık fiiliyata döküldüğünde, kurumların, devletlerin görüşü olumlu olmayabilir. Bunları da akılda tutmak gerekir.

Önemli olan, Kürdlerin bu konuda kararlı olmalarıdır. Anti-Kürd dünya nizamının eleştirilmesi hiç ihmal edilmemelidir. Bugün, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde, yapılan diplomatik ve askeri görüşmelerde anti-Kürd dünya nizamının eleştirilmesi her zaman önemli olmalıdır. (Bu konularda, İbrahim Gürbüz’ün ‘Ortadoğu’nun Yeniden Şekillenmesi ve Kürdistan’ başlıklı yazı dizisine de bakılabilir. Zernews, 29-31 Ocak 2016)

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Nerina Azad
Bu makale toplam: 10034 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:08:08

Son Makaleler

Son Gelişmeler Üzerine Türkiye’de Üniversite İbrahim Kaypakkaya Anması Değinmeler 3 Kürdistan'a Sor Malazgirt ve Kürtler Kurdiana Düğümü Kemalizm ve Kürd Ulusal Sorunu IV Köklere Yolculuk Toprak Temelli Milliyetçilik Kürdlerin Geleceği Konusunda Birkaç Söz Antik Kürdistan Din Ve Bilim Karakoçan (Dep) ve Yayladere (Holhol) İle İlgili İki Kitap Uludere (x) Newroz 2024 Akre Üç Kitap Hazro Beyleri Simurglar Mehmet Bayrak’ın Kürt Kimliği Mücadelesi Şeyh Said Direnişi İle İlgili İki Kitap Diyarbakır Kitap Fuarı 2023 Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi Ehmedê Xanî’nin Hatırası Üzerine Abdurrahman Önen-Erdnîgarîya Kurdistanê Kürtler ve Güller Cilt 3 ‘49’lar’, ‘55’ler’, ‘23’ler’ … 'Yaşamın Kıyısında' Behdinan, Barzan, Milli Lider Suyu Arayan Halklar Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler(II) Suyu Arayan Halklar Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler Yüzüncü Yılında Lozan Antlaşması Son Kız ‘Deniz’in Ütopyası’ Üzerine Rudaw TV Stockholm Kürd Sürgün Müzesi Üzerine Düşünceler Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan II Lozan Konferansı, Kürdler ve Kürdistan Diaspora Kürdleri Mele Mıstefa Barzani Ulusal Müzesi Rovîyê Xasûk Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi III Kendi Kendini Yönetme Hakkı ‘Ayrılıkçı Yazılar’ Peywend Yayınları Duhok Üniversitesi’nin 30. Yılı Ahamenişlerden İran İslam Cumhuriyeti’ne II Kürtçülük Ahamenişlerden İran İslam Cumhuriyeti’ne Kürd Aydınları II Bedirhan Epözdemir’in Anıları Seyidlik-Şeriflik Kürdizade Ahmed Ramiz Medreseler-Üniversiteler Medya Kitabevi Birleşmiş Milletler ve Kürdler Mülteci Yaşamlar Öncü Bir Kürt Aydını 59 Yıl Sonra Şemdinli Kemalizm Ve Kürd Ulusal Sorunu III Ortadoğu Bir Ailenin Son 200 Yıllık Tarihi Tarih Okumaları, Kürdlerin Hikayesi Hewler’de, Soran’da ve Cambridge Koleji’nde Konferans Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor? Aforizmalar Son Yolcu Irkçılık Hakkında … Aydınlar Hakkında… Latife Fegan’ın Anıları Adil Yargılama/Yargılanma Mümkün mü? Kürd Aydınları İlim-Bilim Kürdçe Derslerinin Önemi Yaş 83…* Mezopotamya Uygarlığında Hakkari Kemalizm Ve Kürd Ulusal Sorunu - II Bediüzzaman’ın Hançeri Doğu-Güneydoğu Dernekleri Platformu* Destar Kitap-Kafe Kürdistan’ın Güney'ine Seyahat Kürd Tarihinin Yazılı Ana Kaynakları Bingöl-Van Gezi İzlenimleri Göbekli Tepe Hakkında… Güvenlik Munzur Çem’in Anıları Derve Cendere II Saatin İçindeki Sır Mehmet Öncü Kitapları Zarema, Yahudi Devleti Juli’nin Sesi ‘Ateşte Doğanlar’ Kadri Hoca… Kürt Hâkim Alevilik Üzerine II ‘Aleviler ve Sosyalistler’ Kitabı Üzerine Uygur Türkleri Başkanlık Seçimleri, ABD Üniversite Raporu OFra Bengio’nun Kürd Liderlere Eleştirisi Dr. Said Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Maaş Sorunu… Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde PKK-Haşdi Şabi İşbirliği Ama Onlar Kardeştiler… Mustafa Suphi ‘Kürdistan Ortadoğu’nun Polonya’sıdır’ İSkan Tolun II Kürt Dil Hareketi (Harekata Zımanê Kurdî) II ‘Doğumun Ölümü’ Kürt Dil Hareketi (Hereketa Zimanê Kurdî) Kürdistan Bayrağı’nın ve KDP Binasının Yakılması Üzerine… Ermeniler, Kürdler, Azeriler Devrimci Doğu Kültür Ocakları Eylül 2020 Kürdler-Kürdistan Bir AİHM Başkanı Halepçe arşivlerinin yakılması ve KDP’ye saldırı Devran İskan Tolun Woodrow Wilson Harf Devrimi’nin Kürdler İçin Anlamı Mehmet Elbistan Kürtler, Şehir Şehirlileşme ‘Kürt Çalışmaları…’ Zini Gediği Katliamı Kürd Tarihini Kürdlerin Yazması… ‘Kürtlerin Kürt Olmama Hakkı’ II ’Kürtlerin Kürt Olmama Hakkı’ Değinmeler-2 Irkçılık Üzerine Seyid Ahmed Cebari Şengal, Afrin Mustafa Selîmî Kemalizm ve Kürd Ulusal Sorunu Orhan Kotan’ın Şiiri Leylan - II Kürt Meselesiyle İlgili Bir Projen Var mı? Leylan Xwebûn Orta Karadeniz’de Etnisite İlişkileri Alevilik Üzerine… Güvenli Bölge Duvarımızı Yapamadık… Doktor Said Alevilik ve Tarihi Bitlis ve Ahalisi 1916 Kürd Tehciri Bir Diplomatın Anıları Xızır Nasıl Ali Oldu? Kürd Tarihi Üzerine Gözlemler Adıyla Çağırmak Kürdistan’ın Güneyinde Soykırım Kürdlerin Tarihi Milliyetçilik Üzerine Hong Kong, Kürdistan ‘Kürtlerle Türkler’ Ortadoğu’da Devletlerin Kurulması Abdurrahman Qassemlu’nun Katledilmesinin 30. Yıldönümü Üniversitenin Bilim Anlayışında Temel Sorunlar Cumhuriyet, 19 Mayıs 2019 'Özgürlük İçin Sanat' Helsinki’de Sosyal Forum Teknoloji, Bilim, Eğitim Milletler Cemiyeti Döneminde Kürdler/Kürdistan Hewler - Duhok - Zaho Bir Tartışma Üzerine… Dönemin Romanları Eleştirilerin İzinde Rêya Heqîyê (Alevilik) ABD Ziyareti - IV ABD Ziyareti - III ABD Ziyareti - II ABD Ziyareti - I Berlin’de Dersim 37-38 Paneli Başur’da Siyaset Duhok-Hewlêr Gezisi Kürdçe Yasaklarının İşlevi ‘Aleviliğin Doğuşu’ II ‘Kimliksiz Çığlıklar’ Türkiye’de Adalet Arayışları 'Aleviliğin Doğuşu' Kürdlere Soykırım… Moskova’da Kürd Konferansı Cevat Geray’a Sevgi… Bilim Ahlakı Mahallenin Arkadaşları Selahattin Demirtaş’ın Şarkısı Canip Yıldırım Kütüphanesi Devşirmeler ve Devletsizler Dağ Kavmi - II Adaylar… Dağ Kavmi -I Geleceğini Belirleme Hakkı ve Kürdler Farhad Daftary, Şiilik Alevilik Şiizm ‘Türklük Sözleşmesi’ Timure Halil Hakkında … Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk… Celal Talabani... Kürdler Zoru Başardı… Bağımsızlık... Güvenlik... Domino Etkisi Referandum-Bağımsızlık Tartışmaları Danimarka Seyahati Sekesûr’da Kürd-Alevi Soykırımı İnsanlık Araştırmaları Merkezi Fahriye Adsay’ın Eleştirileri Üzerine… Bir Kürd... İki Kürd... Üç Kürd Yezda... Ermeniler, Kürdler… Yeni Bir KDP Kurma Çalışmaları Hasta Adam Avustralya Gezisi Hayatımdan Kesitler Birey Toplum İlişkileri Peşmergelik Yüce Bir Değerdir Kaderine Küsmek Kürd Halkının, Kürdistan’ın Başı Sağolsun… Kürdistan’ın Hayırlı Evladı Doktor Said Suriyeli Mülteciler Parlamento Milli Düşünce Sempozyumu Desmond Fernandes Kürtlerin Bulunduğu Ülkeler Bölünemez!... Kürtler Ne İstiyor? Eşkiya 28 Devlet Bağımsız Kürdistan’ı Tanımayacak... Devlet, İslam, Kürdler ve Darbe Pencinarîler II Pencinarîler I Azim... 'Afrika Edebiyatı' Üzerine… Yaresan (Ehl-i Hak) Rêya Heqîyê, Ezdan Zağros’un Ötesine… Süleymaniye Merkez Güvenlik Karargahı 'Peçar Tenkil Harekatı/1927' Üzerine Birkaç Söz İttifaklar Mahmut Yeşil’e Sevgi… Tunceli Kanunu, Getirdiği Esaslar ve Devletin Asimilasyon Planları Yakındoğu’nun İmhası ve Pontus Sorunu Keşiş’in Torunları Dersimli Ermeniler Anlıyorum Ama Konuşamıyorum 1128 Akademisyen Yaşar Kaya Alevilik... Elveda Güzel Vatanım Alevilerin Kitabı Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan II Uluslararası Barışı Kurma Çabaları, Kürdler/Kürdistan (I) Komkurd-An Nelson Mandela - Aziz Sancar Barış, Yüzleşme, Müzakere İBV Hewler Temsilciliği 558. Oturma Şengal’i Ziyaret Şengal TBMM Kürdlerde/Kürdistan’da Ana Sorun Özyönetim Üzerine... Norveç Seyahati Alaine Tuoraine’e Eleştiri Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde Yönetim Zaafları Güneşin Krallığı Keyakisar Barzani bir dönem daha görevde kalmalıdır Temel şart Kürdistan Ordusu! Girê Spî'nin Kurtarılması... Üniversitenin Ana Sorunu Mardin: Hüzünlü Kent Alevilik-Müslümanlık Osmanlılar ve Acemler Arasında Kürdler İslam’ın barış, huzur, adalet ve eşitlik anlayışı Kerbela’da son buldu Kürd Kültürü Neden Yağmalanıyor? Kürd Êzidîlerin Azizesi 'Begê' İki Olay Üzerine Düşünceler Barış ve Çözüm Süreci - III Eleştiriler Ev Jin û Mêrê bi Maskê Barış ve Çözüm Süreci - II Murat Bozlak’a sevgiler... Barış ve Çözüm Süreci… Rejim, İslamileşme, Kürdler/Kürdistan Alman Şarkiyatçı Dr. Friç Soykırımlar ve Devletsiz Halklar IŞİD’in Zuhuru Şeyh Ahmet, IŞİD Saldırıları ve Osman Baliç'in Katili Ulusların Kendi Geleceklerini Tayin Hakkı ve Kürdler/Kürdistan Bitlis Anıları, 1960’lı Yıllarda Bitlis’de Yaşam Uluslararası Bitlis Sempozyumu Barzaniler Değinmeler İfade Özgürlüğü ve ABD Türk Siyasal Kültürü Üzerine… Birleşik Krallık, Fransa, Kürdler/Kürdistan Anti-Kürd Uluslar arası Nizam Kürd/Kürdistan incelemelerinde temel soru... Ulus İnşa Sürecinde Dilin Rolü Mustafa Barzani'yi sevgiyle anıyoruz Düşün Hayatında ve Edebiyatta Kurumlaşmalar Yakındoğu’nun İmhası,1915 Ermeni Soykırımı ve Hrant Dink’in Katledilmesi Resmi İdeolojinin Temel Özelliği Roboski – Goyiler Türk-İslam Sentezi ve Kürd Sorunu Kürdistan sorunu her şeyden önce duruş sorunudur Barış