Abdullah Kıran’ın, Malazgirt ve Kürtler kitabı ‘Anadolu’nun Türkleşmesi’ anlayışı ile yakından ilgilidir. Türk tarih yazımı genel olarak, Malazgirt Savaşı’yla birlikte Anadolu’nun Türkleştiğini yazar. Hatta Türkleşme’nin 1071’den önce başladığını da vurgular.
Abdullah Kıran ( 1965, Diyarbakır) Malazgirt ve Kürtler, Peywend yayınları, Berfanbar 2022, Van 154 s.
Abdullah Kıran Muş Alparslan Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde Siyaset Bilimi profesörüdür.
                                             ***
 Anadolu’nun Türkleşmesi anlayışıyla ilgili olarak ortaya çıkan çok önemli bir sorun var. 11. yüzyıl, 12. Yüzyıl, 13. Yüzyıl. Üç asır boyunca, akınlarla, Horasan, İran üzerinden Anadolu’ya göç eden Oğuzların, Kıpçakların, Peçeneklerin toplam sayısı kaçtır? Aşiret-oba olarak göç edenlerin, aile olarak gelenlerin, sadece atlı-kılıçlı gelenlerin sayısı kaçtır? Bu akınlarla, Oğuzlar, Kıpçaklar, Peçenekler dışında Moğol, Afgan gibi Türk olmayan gruplar da  gelmiştir. Bunları sayısı kaçtır? Türk tarih yazımı böyle bir soruyu sormaz. Bu akınlarla, Anadolu’nun her tarafının Türkmenlerle dolduğu gibi bir anlayışın kökleşmesini , yaygınlaşmasını sağlamaya çalışır. Malazgirt ve Kürtler kitabında da böyle bir soru sorulmuyor. Bunun önemli bir sorun olduğunu düşünüyorum.
Abdullah Kıran’ın, ‘Türkler Anadolu’ya Gelirken’ başlıklı bir makalesi de var. Bu makalede de sözü edilen bu soru sorulmuyor. (Kurdiname, International Journal of Kurdiname, Issus 5, November 2021, s. 22-47)
                                                           ***
Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi 1 kitabında, (Tekin Yayınevi, 3. Bs. İstanbul, 1979) Küçük Asya’ya yapılan Oğuz ve Türkmen göçleri hakkında, sayılar hakkında bilgi vermektedir. (s.148-149)
Küçük Asya’ya gelen Türkmen nüfus hakkında kesin bir bilgi olmadığı söylenir. Doğan Avcıoğlu, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu’nun, (1912-1984) X. ve XII. Yüzyıllar arasında, Küçük Asya’ya 550 bin- 600 bin Oğuz, Türkmen geldi, dediğini hatırlatmaktadır. Prof. Dr. Claude Cahen’in ise,(1909-1991) Osmanlılardan Önce Anadolu kitabında, 200 bin-300 bin kişilik bir göç olduğundan bahsettiğini, hatta bu miktarı düşürdüğünü vurgular. Prof. Dr. Speros Vryonis’in de ( d.1928) aynı kanıda olduğunu söyler.
Doğan Avcıoğlu aynı dönemde, Ord. Prof. Mükrimin Halil Yınanç’ın ise, (1900-1961) bir milyonun üzerinde bir Türk varlığından söz ettiğini söyler. O dönemde, Küçük Asya’daki Müslüman Hrıstiyan oranının onda bir bile olmadığı vurgulanır.
O dönemde, Küçük Asya’nın nüfusunun 8 milyon civarında olduğu hesaplanır. Küçük Asya’nın yerli halkı, Gürcüler, Lazlar, Pontuslar, Ermeniler, Rumlardır. Zağroslar’da, Urmiye ve Van Gölü arasında, Kuzey Mezopotamya’da Kürdler yaşamaktadır. Kuzey Mezopotamya’da Kürdler, Asuri-Süryanilerle birlikte yaşamaktadır. Küçük Asya’da, bir miktar Yahudi’nin varlığından da söz etmek mümkündür. Speros Vryonis, 13. Yüzyılda, 8 milyonluk nüfusun 6 milyona düştüğünü de belirtmektedir.
8 milyonluk kitle karşısında, 3 asır boyunca gelen toplam 500 bin civarında olan kitle baskın gen oluşturamamaktadır. Bugün, örneğin, Çorum, Çankırı, Yozgat, Kastamonu, Eskişehir yörelerinde, yani Orta Asya’dan gelenlerin daha yoğun olarak yaşadıkları yörelerde yapılan DNA tetkiklerinde, buradaki nüfusun, Orta Asyalı, Kırgızlara, Kazaklara, Türkmenlere benzeme oranın çok düşük olduğu görülmektedir… Anadolu’nun yerli halkları Rumlara, Ermenilere benzeme oranı daha yüksektir. Örneğin, yukarıda sözü edilen illerde yaşayan Türkler fizik olarak Kırgızlara, Kazaklara, Türkmenlere benzemiyorlar… Rumlara, Ermenilere vs. daha çok benziyorlar… Kaldı ki, Orta Asya’dan gelenlerin hepsi Türkmen değildir. Afganlar ve Moğollar vs. de vardır.
Şu önemli. Küçük Asya’ya gelenler, kanımca, fetih için gelmiyorlar. Kendilerine yeni yerleşim alanları bulmak için geliyorlar. Atlı ve kılıçlı geliyorlar. Aile değil, daha çok erkekler geliyor Aşiret, oba olarak göç edenlerin sayısı azdır. Gürcü, Ermeni, Rum vs. kadınlarla evlenmek suretiyle nüfus artışı sağlanıyor. Önce Müslümanlaşma, daha sonra Türkleşme gündeme geliyor. Türkleşme, daha doğrusu Türkleştirme çabalarının, yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde, İttihat ve Terakki ile başladığı, bu çabaların, Cumhuriyet döneminde kararlı bir şekilde sürdürüldüğü biliniyor.
14. ve 15. Yüzyıllarda, Küçük Asya’da, Türkmenlerden, Türkmen akınlarından vs. bahsederken, bu ilişkilerin hatırlanmasında yarar vardır. 14. Ve 15. Yüzyıllarda, bütün Küçük Asya’yı Türkmenlerle dolu saymak, o günkü koşulları inceleyen bir tarih yazımı değildir, bugünün değerleriyle o günleri inceleyen, bugünkü resmi ideolojinin gereklerinin yerine getiren bir tarih yazımıdır. (bk. İsmail Beşikci, Aleviliğin Doğuşu II, (nerinaazad, 24.9. 2018)
                                                   ***
Malazgirt ve Kürtler kitabında Alparslan’ın 15. bin kişilik ordusunun üçte ikisinin, hatta üçte ikisinden fazlasının Kürdlerden oluştuğu vurgulanıyor. (s. 57) Bu vurgulamanın yapılması , kanımca çok önemlidir. Bu Türk tarih yazımına hem eleştiridir hem de önemli bir katkıdır. Çünkü Türk tarih yazımında Kürdleri görmemek, Kürtleri dikkate almamak, Kürd varlığını inkar etmek, önemli, vazgeçilmez bir tutumdur. Bu arada, Mervani, Şeddadi, Revadi devletleri hakkında bilgi verilmesi de önemlidir. Araplar ve Farslar ülkelerini işgal eden Türkmen boylarını, topraklarından kovmaya çalışırlarken, Şeddadiler (951-1174), Revadiler (951-1071), Mervaniler (983-1085) Türkmen boylarının, Horasan’a , İran’a, Ortadoğu ve Anadolu topraklarına yerleşmeleri için çaba harcamıştır. Sultan Alparslan’a büyük destek vermiştir. (s. 7, s. 42 vd. s. 139)
Sultan Alparslan (1029-1072) o dönemde, ‘Perslerin ve Kürdlerin Kralı’ olarak anılmaktadır. (s. 70, s.141)
Örneğin, Revadi Miri Veshudan, 1029 yılında, Gazneli Mahmut’dan kaçan 2000 Oğuz çadırını Revadi Mirliği’nin başkenti Tebriz’ kabul etti. (s.7)
Â
Önemli bir konu daha var. Genel olarak, savaşta. Orduların mevcud asker sayısı hakkında çok abartılı sayılar verilmektedir. ‘300. bin askerden oluşan ordunu başında ilerliyordu.’ ‘Düşmanına 200 bin kişilik bir orduya saldırdı.’ O günkü nüfusun, o günkü koşulların böyle büyük sayılarla ordu oluşturamayacağını hesaplamak daha doğrudur.
Örneğin, Malazgirt Savaşı’nda Romen Diyojen’in ordusunun mevcudu hakkında 300. bin sayısını ifade edenler de var. ‘Alparslan’ın 15 bir askerden oluşan ordusu, 300 binlik Rum ordusunu yendi’ deniyor. Halbuki, Abdullah Kıran’ın Malazgirt ve Kürtler kitabında Romen Diyojen’in ordusunun da 15 bin civarında olduğu vurgulanıyor. (s. 141)
Oğuz boylarının, Ortadoğu’ya, Anadolu’ya ayak bastığı dönemlerde, Ortadoğu’da nüfus olarak en kalabalık grubu Kürdlerin oluşturduğu dile getirilmektedir. Araplar ikinci, Farslar üçüncü gelmektedir. Abdullah Kıran’ın, Türkler Anadolu’ya Gelirken başlıklı yazısında bu konularda etraflı bilgiler, değerlendirmeler vardır.
Â
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.