Zarema, Fahriye Adsay tarafından çıkarılan bir dergi. İlk sayısı 2013’te yayımlandı. Dört ayda bir yayımlanıyor. Sayı 13, 2018’de yayımlandı. Sayı 13’ten sonra, dergi 3 sene kadar yayımına ara verdi. Sayı 14, Mayıs 2021’de, birkaç gün önce okuyucularla buluştu. Zarema, Kürdçe yayın yapan bir dergi.
Avesta Yayın Yönetmeni Abdullah Keskin’in, Zarema’nı yayınını sürdürmesinde çok büyük rolü oldu. Zarema bundan sonra Avesta Yayıncılık çevresinde yayınını sürdürecek.
Zarema’ın 14. Sayısında, Aimê Cêsaire’nin, Fransız Komünist Partisi Genel Sekreteri olan Maurice Thorez’i değerlendiren bir yazısı var. Yazı Fahriye Adsay tarafından Kürdçe’ye çevrilmiş.
Derginin ikinci yazısı, Haymatlos Suad’a ait. Yazı, ‘Kara Kürdler’in ve Mavi gözlü Kürdlerin, kendi kendilerini sömürgeleştirmelerini, asimilasyona yaptıkları katkıyı inceliyor.
Fahriye Adsay, Kendi yazısında, Sınırlar Çizilirken, Kürdistan’ın Parçalandığını vurguluyor. Böyle bir süreçte gelişen devletleşmeden söz ediyor. Bu konuyla ilgili olarak iki farklı görüşe eleştiriler getiriyor.
Fahriye Adsay ve Haymatlos Suad, Zarema’nın yayın kurulunda da yer alıyorlar. Yayın kurulunun öbür iki üyesi ise, Adem Warnas ve Welat Raminazad…
Cristopher Houston’un yazısı, Halksız Milletsiz Anti-Tarih : Antropoloji tarihinde, Kürdler, Sömürgecilik ve Milliyetçilik başlığını taşıyor. Bu yazıyı da İngilizce’den Kürdçe’ye Fahriye Adsay çevirmiş.
Dergide, Serdar Şengül’ün, Kenyalı yazar, Ngũgĩ wa Thingo’yu değerlendiren bir yazısı da var. Ngũgĩ wa Thingo Afrika edebiyatının, Afrika’nın yerli dilleriyle yapılan bir edebiyat olduğunu söylüyor. İngilizce, Fransızca, Portekizce, İspanyolca, Almanca, İtalyanca gibi dillerle Afrika edebiyatı yapılamayacağını vurgulayan bir yazar.
Adem Warnas’ın yazısı, Dilin iktidarı, Dilsel Ayrımcılık, Dilkırım ve Kürtçe’nin Durumu başlığını yaşıyor. Kamusal alanda, iktidar tarafından baskı altındaki bir dile karşı gerçekleşen ayrımcılığın, insanlarda o dili konuşma korkusu yarattığı irdeleniyor.
Zareme Dergisi’nin 14. Sayısında, Hannah Arend, Veysel Baççı, Murad Başaran, Remazan Alan, Surên İbrahim, Hashem Amadzadeh, İsmail Güven gibi yazarların yazıları da var.
Yahudi Devleti
‘Eğer bir devletiniz yoksa, zenginliğinizin hiçbir değeri yoktur.’
Avesta Yayıncılık Theodor Herzl’in Yahudi Devleti isimli kitabını da yayımladı. Kitap Kürdçe yayımlandı.
Dewleta Cıhũyan, Avesta Yayıncılık, İngilizce’den Kürdçe’ye çeviren Fahriye Adsay, Stembol, 2021, 149 s.
Kitapta, Louis Lipsky’nin Giriş yazısı, Alex Bein’in de Theodor Herzl hakkında Biyografk Notlar, başlıklı bir yazısı var.
Theodor Herzl (1860-1904) İsrail tarihinde önemli bir kişi. 1890’larda Almanya, Rusya, Fransa, İspanya, İngiltere, ABD gibi devletlerde yaşayan Yahudi zenginleri bürolarında ziyaret ediyor. Yahudi Anavatanı’nda toprak satın alabilmek için para istiyor. Bu sırada onlara, ‘Eğer bir devletiniz yoksa, zenginliğinizin hiçbir değeri yoktur’ diyor. Ve bu sözü ısrarla dile getiriyor.
Zengin bazı Yahudiler, Theodor Herzl’in geliş gidişlerinden rahatsız oluyor ve bir daha bürolarına gelmemesini istiyorlar. Ama, Theodor Herzl, ısrarla bu Yahudi zenginlerin bürolarına gidiyor ve Yahudi anavatan için yardım istiyor. Aynı zamanda, bu sözü tekrarlıyor: ‘Eğer bir devletiniz yoksa, zeginliğinizin hiçbir değeri yoktur.’ Zengin Yahudiler, bu ziyaretlerden rahatsız olsalar da, yardım yapmaktan kaçınmıyorlar.
Dewleta Cıhũyan (Yahudi Devleti) kitabı 1896 yılında yayımlandı.
Theodor Herzl’i Doğrulayan Olay…
Theodor Herzl’i doğrulayan bir olay, Osmanlı-Ermeni ilişkileri konusunda yaşandı. Olay şöyle gelişti: Harput’tan bir Ermeni tüccar, oğlunu eğitim alması için İngiltere’ye, Londra’ya gönderir. Oğul, gerekli eğitimi alır ama Harput’a geri dönmez. Liverpool’da otel işletmeye başlar. Bu süreçte epey birikim yapar.
İkinci Meşrutiyet’in ilk aylarında, tüccar baba, ‘Osmanlı’da artık herşey düzeldi, Türkler, Rumlar, Ermeniler vs. herkes eşit, diyerek oğlunu Harput’a çağırır. ‘Oğul, birikimiyle Harput’a döner. Parasını Harput’daki bankaya yatırır.
Birinci Dünya Savaşı’na giden bir süreç yaşanmaktadır. Bir akşam, oğulun evinin kapısı çalınır. Kapıda üç kişi var. Biri banka müdürü, biri Harput Emniyet Müdürü, biri Harput jandarma Komutanı. Ellerinde bir kağıt tutmaktadırlar. Oğuldan bu dilekçeyi imzalamasını isterler. Dilekçede, Bankadaki birikimlerimden, aşağıda adları bulanan kişiler de para çekebilirler, şeklinde bir ifade vardır. Bu kişiler, banka müdürü, Harput Jandarma Komutanı ve Harput Emniyet Müdürüdür. Oğul, bunu imzalamıyor. İmzalamayı reddediyor. Kapıda öldürüyorlar. Karısına zorla imzalatıp evden ayrılıyorlar. (bak. Baskın Oran, ‘M.K.’ ‘Adlı Çocuğun, Tehcir Anıları, 1915 ve Sonrası, Yayına Hazırlayan Baskın Oran, İletişim Yayınları, 3. Bs. 2008, Anılar hakkında Baskın Oran’ın değerlendirmesi, s. 18)
Bu Ermeni kadın hakkını aramak için hangi kurumlara başvuracak? Emniyet Müdürlüğü, Jandarma Komutanlığı gibi kurumlara başvuracak. Ama, operasyonu, katliamı yapanlar da onlar… Ermeni tüccarın oğlunun zenginliği bir çırpıda sıfırlandı.
***
Yahudiler, 5-6 Haziran 1967’deki İsrail-Arap Savaşı’nın öncesinde de sonrasında da Filistin’de çok toprak satın almışlardı. Filistinli Araplar topraklarını çok yüksek fiyatlarla Yahudilere satıyorlardı. Bu bakımdan, Filistinli Arapların, genel olarak Arap düşüncesinin, buna bağlı olarak İslam düşüncesinin, Filistin’in İsrail tarafından işgal edildiği anlayışı pek doğru değil. Ama Filistinli Araplardan çok yüksek fiyatlarla satın alınan bu toprakların, daha sonra genişletilerek birleştirildiği, Yahudiler için anavatan oluşturulmaya çalışıldığı da biliniyor
***
M.Ö. 1000 yıllarında, bölgeye Kenan Diyarı deniyordu. Ve burada bir Yahudi Devleti vardı. Mısırdan kovulan Yahudiler M.Ö. 1200 yıllarında, Peygamber Musa’nın öncülüğünde bugün Filistin olarak adlandırılan Kenan Diyarı’na geldiler. Orada, Salomon (Süleyman) zamanında Yahudi Devleti kuruldu. Bugün Mescid-i Aksa denilen yerde de bir Yahudi tapınağı kuruldu. Bu tapınak Kral Süleyman’n babası Davud Peygamber onuruna kurduğu bir tapınaktı. Yakup Peygamber’in bir adı da İsrail’dir. İsrail Devleti ismini buradan alıyor. Yakup Peygamber’in bir oğlunun adı Yahuda’ydı. Yahudiler Yahuda’nın soyundan gelenlerdi. Bu süreç Mustafa Balbal’ın, Arap-Yahudi Çatışması ve Kürdler yazısında etraflı bir şekilde anlatılıyor. (nerinaazad, 13 Mayıs 2021, Ayrıca bk. A. Medyalı, Kürdistanlı Yahudiler, Berhem Yayınları, Ankara, 1992)
Yahudi Devleti, Yahudiler arasındaki iç çatışmalardan dolayı, M.Ö. 953’de ikiye bölünüyor. Kuzeyi, İsrail Krallığı, Güneyi Judea Krallığı. M.Ö. 722 yılında, Asur İmparatoru, İkinci Sargon İsrail Krallığı’na saldırdı, krallığı yıktı, Yahudilerin bir kısmını Babil’e bir kısmını da bugün Kürdistan dediğimiz alanlara sürgün etti. M.Ö. 586 yılında da Babil İmparatoru Nabukadnezar, Güneydeki Judea Krallığıma saldırdı, krallığı yıktı, Yahudilerin bir kısmın Babil’e be kısmını da Kürdistan topraklarına sürgün etti. Savaşlar sürecinde, Kudüs’deki bu Yahudi Tapınağı da yıkıldı. Sadece duvarları kaldı. Ağlama Duvarı… Bu Yahudi tapınağı daha sonra Pers İmparatoru, ikinci Kros tarafından yeniden yapıldı, ama zaman içinde o da yıkıldı. Daha sonraları bu tapınak yeniden yapıldı ama, savaşlar sürecinde sürekli olarak hep yıkıldı.
638’de İkinci Halife Ömer döneminde, Yahudi Tapınağı’nın olduğu yere bir cami yapıldı. Bu camiye Mescid-i Aksa adı verildi. Tarihsel temelde buranın Yahudi Tapınağı olduğunu dikkatlerden uzak tutmamak gerekir. Burası, bugün üç semavi din için de kutsal mekan kabul ediliyor
***
Roma imparatorluğu döneminde de Yahudiler çok büyük zulüm gördüler. Roma Yahudileri dünyanın dörtbir tarafına sürdü. İkinci Dünya Savaşı içinde, 1941-1945 arasında Yahudiler, Hitler rejimi tarafından soykırıma tabii tutuldu. Ama o tarihe kadar da Yahudiler, Avrupa’da, Rusya’da büyük, ağır zulümler yaşadılar. Bütün bunlara rağmen Yahudilerin en az 3000 yıllık anavatanlarını unutmaması, Kenan Diyarına, dönebilmek için çok yoğun çabalar için olmaları, ülkelerinden kovulmuş, sürgün yaşayan halklara için çok önemli bir ilham kaynağı olmalıdır, bu halklar bu süreçten önemli bir mesaj almalıdır.
Bu ilişkiler, Kürdlere de ilham vermelidir. Golda Meir, Ben Gurion, Haim Herzog gibi Yahudi liderlerin yaşam öyküleri, ekonomik durumları da, Kürd liderlere ilham vermelidir.
Kürdler bugün iki devletle ilişkilerini geliştirme çabası içinde olmalıdır. Bu iki devlet ABD ve İsrail’dir. Mısır, Ürdün, BAE, Bahreyn, Sudan, Fas gibi Arap devletlerinin, İsraille ilişkiler kurmaya, geliştirmeye çalıştığı bir dönemde, Arapların, Kürdleri ‘İsrail- Kürdistan ilişkileri konusunda eleştirmesi, suçlaması inandırıcı değildir.
Arap düşüncesinin de kendisini yenilemesi gerekir. ‘Yahudileri, denize dökeceğiz’, ’Araplar bir tükürse Yahudileri boğarlar’ ‘ İsrail’i yeryüzünden sileceğiz’… gibi düşünceler gerçeklikle hiç bağdaşmıyor. Arap devletleri, Arap Birliği, İsrail’i, Ortadoğu’da, bağımsız bir devlet olarak tanımak durumundadırlar. Bugün Filistin olarak anılan Kenan Diyarı’nın, İsrail’in anavatanı olduğu unutulmamalıdır. Bugün, üzerinde çatışmalar gerçekleşen Mescid-i Aksa’nın, aslının, bir Yahudi Tapınağı olarak kurulduğu dikkatlerden uzak tutulmamalıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.