Keşke hiç büyümeseydim desem“yapma oğlum büyüdün ve hayat devam ediyor”diyeceğini biliyorum.
Baksana Anne etraf çevre ve toplum nasılda yanlış ve çürük direklerle dizaynedilmiş! “Yahu oğlum kendine gel!Onu bunu dünyayı değiştiremesin” diye nasihat edersin.
Vicdan ve ahlakın ölçüsüz bir oranla orantısızlığa nasılda dönüştüğünden bahsetsem hemen “dünün mayasından kurtulma şansı olmayan toplumdan ne beklerisin be kalın kafalı oğlum!” diye çıkışırsın.
İnsan olma gereklerine yakışır ne varsa, kendini bilmezlerin sert ve acımasız rüzgarlarına teslim edilmiş desem hemen “gözün çatallaşarak dağılıp dökülen nice kırık portrelerin tanığıyım” diye azarlarsın.
Ne yapayım Anne, şu insan denilen varlığın gereksiz tarafına kafayı takıp dağılıyorum desem, “yapma oğul insan türünden olan her kişinin hayvan türlerin beyinsel akrabalığı vardır” dersin.
Bir çeşit İnsan beyniyle oluşturulan yasaların, nasılda başka insanları yok saymaya dönüşünün hikâyesini anlatsam, “bak hele oğluma! Hala tutsağı satın alan ile satanın arasındaki çizgiyi kavramamış oğlum” dersin.
Biliyormusun Anne, şimdi kalkıp Kürtlerarası ben sen kavgasının hazin hikâyesini verilerle anlatmaya kalksam,“bırak Kürtleri,dünyayı bu seviyeye getiren insanla yok etmeye çalışan insanın savaşımından haberin yokmu?” diye çıkışırsın. Yine de şu insan kılığına girmiş yılanla akreplerin acıtıcı sokuşlarını anlatmak isterdim Anneme.İnan ki Anne, bu tiplerin insan olmaya nasıl dönüştüğünü düşündükçe küçüldüğümü fark ediyorum be Anne!
Ah be Anne!Keşke beklilerimle acabalarım insafa gelip seninle şöyle güzel bir dertleşme imkânım olsaydı! “Biliyorum yahu be oğlum! Ananla dertleşmenin belki ve acabaların da neyin nesidir?” diye kızarsın biliyorum.
Yapma be Ane! Mesela kalkıp Kürt Ankido'dan girib Kürt Beko’nun hikâyesini anlatsam“yapma gözünü seviyim be oğlum, dünden kalanla kendini hırpalama” der yine kızarsın.Biliyormusun Anne, keşke dünde kalma dünün kalışıyla yetinmiş olsaydı be Anne!İnan oğluna dünde kalanların varisleri cirit atıyor be Anne!Dedimya Anne,neler anlatırdım Anama neler…Örneğin insan olma vasıflarının nasıl da vasıfsız hale gelmesinden tut, insan erdemlerinin nasılda edepsizleşmeye koşar adımlarla ilerlediğinden bahsederdim.
Ve arkasından başlardım namertlikle mayalanmış soysuzluğun anlatımına.Yada bire bir tanığı olduğum namertliklerden örnekler verirdim yüreği pırıl pırıl Anama! Sen “ah be kalın kafalı oğlum,böyle gelmiş böyle devam edecek gidişatı ters yüz etmeye gücün yetmez” dersin biliyorum.
Ah be Anne,bir görebilsen insan olma emeğiyle oluşan insanlığın sahası nasılda iblislerin dansıyla sarsıldığını! Biliyormusun Anne, Gılgameş destanının Kürt Endiko’sunu anlatan dervişi olmayı çok isterdim be Anne.“Yapma akılsız oğlum yapma, Kürt Beko’nun soyundan gelenlerle başedemezsin!”diyeceğini biliyorum.
Lakin, yine de aklını aklı yetmez olanlara kiralayanların hikayesine bir iki nokta virgüllerle değinmek isterdim. “İnsan dünyasında yaşanan çirkefliklere karşı bile,arada bir diline hâkim olmayı becer be oğlum!” diyeceksin biliyorum.
Bu konuda haklısın be Anne,evet evet,baba evladını,evlatta kendi ecdadını inkâr edebilen bir dünyada yaşadığımı biliyorum.
Velhasılıkelam be Anne,yaşım ve yaşadıklarım sana misafir olabilme yoluna çıkma hazırlığına girişmiş. Lakin,biliyor musun be Anne? Yola çıkmadan şu insan bozuntularına başımı çevirip bir iki kelam etmek isterdim.Sonrasında ise,arkamı döner Anama doğru yola çıkmanın huzuruyla sana doğru gelirdim be Anne!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.