Gel otur şu taşın üstüne, varsın çirkinliklerle doğruların kavgaları devam etsin. Varsın ay ile güneşten kendini üstün görenlerin karanlığı üstümüze çöksün. Varsın gök yüzünde inkarla zorbanın taşları yağmur gibi başımıza yağsın. Varsın yobazlığın rüzgârı bir o yana bir bu yana bizi savuradursun.
Varsın bataklıklarda batanların gök kubbenin yıldızına meydan okusun. Varsın rüzgârın esintisine dönenler o çirkin dönüşlerine dönedursun. Varsın karanlığın tüm okları gelecek aydınlığa fırlatadursun. Varsın doğacak şafakları darboğazlara çevirenler ulumaya devam etsin.
Varsın insan elliyle tüm insanlığı günü birlik çıkarlara kurban etmeyedursun. Varsın, devran dönmez şafak doğmaz sananlar sanmaya el pençe duradursun.
SEN HELE BİR OTUR
Hele sen gel otur şu taşın üstüne! Sen bana siyasetin ihale defterinin protokolünü anlat, ben sana iş tutan müteahhitlere cep dolduran gözde taşeronları anlatayım. Sen bana hak hukuktan bahset, ben sana her hakkın ve hukukun sahibi olan kudreti sana anlatayım. Sen bana hayatın nasıl zorluklarla geçtiğinden bahset, ben sana tek bir yemek faturasının, senin sülaleni nasıl katlayacağının hikâyesini anlatayım. Sen gel dik durmanın badirelerinden biraz bahset, ben sana eğile büküle sana bana sahip olanın romanından okuyayım. Sen gel tiyatro yada sanatın genel yararlarından bahsededur, ben sana çıkarların haraç mezat pazarında beş kuruşa nasıl pazarlanmışlığın hikâyesini anlatayım.
Sen gel sebeple sonuçları soruştur/sorgula, ben sana kısadan insan oğlunun evrimsel gelişimini bir güzel okuyayım.
Ha baktın sıkıldın o zaman kalkma biraz daha otur! Nasılsa malzeme çok hayatın olur olmazlarının bir başka kanalından açar bakarız.
SEN HELE BİR OTUR
Mesela, sen gel hani şu hayatın tadına doyulmaz özgürlüklerinden dem vur, ben sana sıradan arzularının başkalarının öngörüsüne nasıl kurban edildiğinin dramını anlatayım. Sen gel otur demokratik öngörülerden lafı aç, ben sana “komşum, çevrem ne der?” takıntılığının hazin hikâyesini anlatayım, sen evrensellikten, insan olmanın koşulu insanlık erdemlerinden sözü aç.
Ben sana erdemsizliğe diz çöküp yükselenleri anlatıyım, sen hayatın sadece maddiyatla olamayacağına vurgu yap, ben sana manevi duyguların esaretinde oluşan sömürü pazarından kuruluş tarihini anlatayım, sen ilke ve duruşlardan söze gir, konuş; ben toplumu dizayn eden mimarların eserlerinden bolca örnek veriyim. Sen insan iradesinden konuyu aç, ben sana insanların nasıl teslim alındığından bahsedeyim. Ha “yeter be, tüküreyim yaşanan bu bedbaht yaşantıya mı dedin? O zaman kalk şu taşın üstünden, ne işin var burada?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.