30 yıl süren acımasız savaşın yansımaları ne acıdır ki, toplumun algılamasını da kaosa dönüştürmüştür. Saflar keskinleştikçe, siyah beyaz ötesindeki her türlü düşünsellikler bir başka tarafın tarafıdır algısına mahkum edilir. Bundan dolayı da, yanlışın doğrusuna parmak basanın kadir kıymeti olmaz. Genellikle böylesi ortamlarda, sağduyuyu algılayan akliselim algısı kayıplara karışır. Uzlaşma kültürü ise yerini belden aşağıya vuracak vuruşlara bırakır!
Her nedense bazı çevreler yapay algısal operasyonlarla sağdan girip soldan çıkarak, Beni PDK\'li ve özelikle de Barzanici olarak algılıyor. İşin en garip tarafı ise, kendim dahi PDK li olup olmadığımdan haberim yokken, nasıl oluyor da bahsi gecen kesimler benim PDK li olduğum algısına kapılıyorlar?
Zannedersem bahsi geçen kesimlerin yapay algılarını harekete geçiren nedenlerin başında Ala Rengin\'e ve özelikle Kürt halkının ulusal bazdaki ulusal değerlere karşı gösterdiğim hassasiyetimdir. Kim bilir belki de Mustafa Barzani ye olan hayranlığımdandır,Ya da Şeyh Sait, Kadı Muhammet, Seyit Rıza gibi eşsiz Kürt önderlerine karşı gösterdiğim saygımdandır.
Kürt halkının böylesi değerlere sahip çıkmanın adı PDK\'li ya da Barzanici olmak oluyorsa evet gerçekten de PDK\'liyim demektir. Oysa işin aslına bakarsanız, PDK li ya da Barzanici olup olmamam meselesini bir tarafa bıraksak. Kişi bazında her hangi bir Kürt partisinin tüm olur olmazlarına \"eyvallah\" oyunu oynayacak biri olmadığımı biliyorum. Gerçi toplumların geçmiş yaşanmışlıkları olumlu ya da olumsuz taraflarıyla ele alınıp gelecek yaşanmışlıklara taşınmasının yolu elbette ki örgütlü olmaktan geçer. Dolayısıyla örgütlenmenin yolu da hiç kuşkusuz Partileşmekten geçer olduğu tartışılmazdır.
Dolayısıyla her insanın düşünsel kapasitesine göre şekillenen siyasal öncelikler vardır. Kimine göre Kürdistan ve Kürt halkının tüm çıkarları mensup olduğu Partinin partisel çıkarlarıyla eş değerdir. Yani pahsı geçen bazı kesimler için varsa da partidir yoksa da yine partidir. Bir başka kesim ve çevrenin önceliği ise toplumsal ya da ulusal çıkarlar önceliklidir. Dolayısıyla toplumsal yada ulusal çıkarları her türlü partisel çıkarın üstünde tutabilen bir duruşa her zaman aşık olmuşumdur. Siyasal yaşanmışlıklarımın hiç bir karesinde her hangi bir Kürt partisine düşmanca yaklaşımım olmamıştır ama her zaman yanlışları eleştirmiş doğrularını da baş tacı yapmışımdır.
Örneğin, Güney Kürdistan\'da baş gösteren \"Başkanlık\" sorununun hangi tarafına alkış tutacağız? Doğu Kürdistan\'ı yakıp yıkan, her gün bir kaç Kürt gencini idam eden İran gibi barbar bir devleti uzlaştırıcı güç olarak çağıranlarımı alkışlayacağız Yada Kuzey Kürdistan\'da hayata geçirilen kapsamlı bir savaşın amacını kavramadığımız bir savaşa alkış mı tutmalıyız.Yada Güney Kürdistan Kürt toplumun asalaklığın ötesinde tüketici bir topluma dönüştürülmesini mi alkışlayacağız? Yada ulusal ve uluslararası siyasal konjonktür tamı tamına müsait olmasına rağmen ulusal kongreyi baypas edenleri mi alkışlayacağız. Yada ulusal sorunun tüm boyutlarını Erdoğan ve AKP ile endeksleyenlerin mantığını mı alkışlamak lazım?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.