Boyutlarıyla derinleşen her savaş, savaşın kendi doğasına uygun doğurganlığıyla alır başını yürür. Savaşların genel gidişatı genellikle çok acımasız ve kuralsızdır. Böyle olunca da, çapulculardan tutun her türlü ortamda beyinsel varoluşlarını teslim edenlerle ortalık dolar. Savaş öncesi yada sonrasının havasına göre çalıp oynayan rantçılar ise kirli savaşın en doyumsuz katmanı oluşturur. Dolaylısıyla her savaş yüzyılların ortaya çıkardığı insani değerleri süpürmekle kalmıyor, aynı zamanda yıllarca oluşabilecek değerleri dahi savaş ve kaos\'tan alçakça beslenen rantçıların insafına terk ediliyor.
İnsan ve insani değerlere karşıt olan rantçılardan bahsederken ilaki ekonomik bağlamıyla ele almamak lazım. Sosyal ve her türlü siyasal mücadeleyi popülist kişiliğine uyarlamaya çalışan siyasi rantçılar olarak da ele almak lazım.
Velhasılıkelam, Kürt halkının hakkaniyetlerine sinsi bir duruşla siyasi rantçılığa soyunan soygunculardan temizlenmelidir. Temizlenmediği surece, Kürt halkının ödemişliğiyle biriken tüm birikimler siyasi çapulcuların sofrasında çarçur edilir. Dolayısıyla her ne pahasına olursa olsun, Kürt halkı bahsi edilen bu siyasi çapulculardan kurtulmalıdır. Aksi takdirde ağır bedeller ödeyen Kürt halkı, yaşanacak tarihin en büyük ve en acımasız ihanetiyle yüzyüze kalır. Çünkü bir halkın geleceğini kendi popülist vicdanına göre ayarlamışların derdi çekilmez! Örneğin Nusaybin\'in nasıl yerle bir edildiğini ve bu yıkımın yarattığı travmaları pas geçerek(!) televizyon kanallarına çıkıp sorun yokmuş gibisinde açıklamalar yapmak, klasikleşmiş popülistliğin ötesini göstermiyor! İşin en garip tarafı ise, yaşanan ve yaşatılan bir süreçle ortaya çıkan toplumdaki kırılmanın görülmemesidir! Dolayısıyla kırılıp sağa sola savrulmuş bir toplum, daha da savunulmaması için, devreye girmesi gereken akliselimin yerine ayağı yere basmayan açıklamalarla Kürt toplumu bir adım daha savrulmuşluğun ortamına sürükleniyor.
Örneğin Nusaybin\'de hiç bir sorun yok ve olamamış gibi atıp tutan siyasi dinamiklerin açıklamaları. Kürt halkını belirsizliklerle bezenmişliklerin girdabına itildiğinin farkında değiller galiba. Kameraların karşısına çıkıp olmayacakları olacak gibi sıralamakla savururmuş toplumu biraz daha savurmaktan başka bir getirisi olmaz. Bizim anladığımız siyasi duruşun özünde herkesten önce açıklamayı yapan siyasetçinin kendi açıklamasına yüzde yüz inanmasıdır! Her evi yada her sokağı belediyeye çevireceğiz iddiasında bulunan siyasi dinamiklerin bu yöndeki açıklamalarına, toplumdan önce kendilerinin inanıp inanmadığını merak ediyor insan. Hangi imkan ve olanaklarla, yada ne tur araç ve gereçlerle bu işi yapacakları inanınki kendileri de bilmiyorlar.
Nusaybin Belediyesine kayyum atanmış, belediyenin tüm araç ve gereçlerine el konulmuşken kalkıp biz şöyle böyle hizmet yapacağız şeklindeki açıklamaların bir kıymeti yok. Kaldı ki kayyum öncesinde bir çok imkan varken Nusaybin\'de bulunan her evi neden alternatif belediyeciliğe çevirmedikleri merak konusudur. Dolayısıyla \"ağzı olan konuşur\" misali, toplumun geleceğini kendi popülist egolarına kurban edecek kadar gözü dönmüş şımarmışlardan biran önce kurtulmalıdır. Kurtulmalıdır zira Kürt toplumunun kırılıp savrulmasının özünde bu nitellikte olanların çok büyük günahı var. Günahları vardır, çünkü kendi kişisel kariyerlerini her zaman için dağda savaşan Gerillanın emeği üzerinde şekillendiren asalaklardır bunlar.
Oysa çok iyi biliniyor ki, dağda savaşan askerle artı Gerillanın arkasındayız diyen sözüm ona siyasi dinamikler asalaklaştıkla her iki toplumun en gözde getirisi ne yazık ki Asker artı Gerillanın dökülen kanın ötesine geçmez. Türk ordusu göz bebeğimizdir diyen Türk siyasi dinamiklerle gerilla güçleri teminatımızdır diyen Kürt siyasi dinamiklerin bu söylemin altına bile, Asker artı Gerillanın dökülen ve dökülecek kanın üzerinde nasılda nemalanma peşinde olduklarını gösteriyor.
Oysa siyasi anlamda akli dengesi bozulmamış her siyasetçi, dağlarda akıtılan kanın çok ciddi bir soruna işaret ettiğinin farkındadır. Peki hangi kurt yada Türk siyasetçisi, dağdaki savaşla sorunun hal olacağına inanıyor? Velhasılıkelam, Türkün siyaset arenası güncelleştirdiği popülistliklerle ne ölçüde Türk askerinin kanı üzerinde nemalanıyorsa, popülist hastalığıyla asalaklaşmış sözüm ona bazı siyasi Kürtlerin de, Gerillanın kanı üzerinde o kadar nemalanıyor maalesef.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.