Büyük İskender\'in yanına kendi rızasıyla gelen bilge insan Kalanos, şenlik öncesinde kendini yakmak istediğini ve eyleminden vazgeçemeyeceğini söyler. Bunu duyan ve gören büyük İskender \'in şöyle dediği rivayet edilir: \"O benden daha büyük rakipleri bile yenebilmiştir çünkü onda insanoğlunun en büyük silahı olan irade var\" der.
IŞİD denilen barbarlığın kara bulutları Kürdistan ve Kürt halkı üzerinde gölge etmeye başladığında, Şengal üzerinden vahşetin taş yağmuru gibi insanların üzerine yağacağından herkes hemfikirdi. Bundan dolayı da \"merak edilmesin her şey peşmergelerin kontrolündedir\" ile başlayan güney Kürdistan yetkililerinin açıklamaları azda olsa bir güven eksenine dönüşüyordu. Dolayısıyla bu yönüyle yapılan serinletici açıklamaları çok büyük bir özen ve özlemle alkışladık durduk. Şengal katliamıyla başlayan ve Ezdayi/Yezidi Kürtlerin arına/namusuna yönelen tecavüz, yeni bir vaka olarak tarihe not edilmedi. Şengal ve Yezdani Kürt halkına yapılan katliam ve soykırımların sayısı ne yazık ki tarihin utanç müzesindeki raflarda duran sayfalarında utanmaz insanlığın bilgilerine sunulmaktadır.
Şengal Katliamı ile bir kez daha anlaşıldı ki, gerek dini misyonerlerin, gerekse siyasal yetkileri ellerinde bulunduran siyasi erklerin 72 katliamdan sonra 73.sünün de tarihin tekerrürüne bırakmaktan başka bir hazırlıklarının olmadığı tescil edilmiş oldu. Yezdani Kürtleri kaderleriyle baş başa bırakılmanın özünde ve mayasında tüm Kürdistan\'ın ve Kürt halkının geleceğine yönelebilecek olumlu tesadüflere bırakmaktan ötesi bir ön hazırlığın olmadığı böylece görüldü.
Kürdistan\'a ve özelliklede Şengal’e yönelik saldırıların başladığı günden bu güne, ne yazıktır ki Kürt siyasal erklerin medya savaşlarıyla yapılan vahşet karelerini gölgede bırakacak düzeyde. Birbirlerini küçük düşürme ve ortaya çıkan felaket üzerinden çıkar elde etme yarışı \"ben kürdüm\" diyen tüm Kürtlerin yüreğini bir daha dağladı.
Kürdisatan\'a ve özelikle Şengal sonuçlarıyla ağlamamak ve acı duymamak mümkün değil elbet. Oysa ki tüm boyutlarıyla siyasi erklerimizin karşısına çıkan sonuçlara ağlayıp bir başka günah keçisi bulmaya çalışacağı yerde, geçmişle bugünü tamamlayan basiretsizliğin üzerine mertçe-dürüstçe ve özellikle de cesaret ve güven verici bir hassasiyetle gidilmesi gerekir. Öylesine sonuçlar ya da yaşanmışlıklar var ki, dört nesil daha doğacak insanların kulaklarını çınlatacak cinsindendir. Örneğin yaşanan sonuçların en can yakıcı olanın, Yezdani a na ve bacılarımızın kadınlık hayallerinin beş para etmez sözde Sünnî İslamcıların ayakları altında inleyen çığlıkları değil mı!!
Şimdi aklı başında her bir Kürdün, Kürt halkının batı uygar \"emberyalizm\" denilenlere ihtiyacı olmadığını kim söyleyebilir? Ya da tam tersinden sorsak hangi empeyal güc kendi emperyal çıkarları gereği Kürtlere ihtiyacı yoktur? Verhasılikelam, Ortadoğu\'nun siyasal göbeğinin sahasında birbirlerini tamamlayan çıkarların istemsel çığlıkları gün geçtikçe büyüyor. Dolayısıyla Kürt halkının ana göbeğini teşkil eden Yezdani Kürt halkına karşı girişilen bu ahlak dışı barbarlığın bile, Kürt siyasal güçlerin kendi halkının ulus ve bu ulusal haktan yaralanma hakkaniyetleri önlerine koymak zorunda mı kalacaklar,yoksa yüzyılını geride bıraktığımız yüzyıl öncesine ait taşlaşmış ideolojik kalıpların arkasına takılmaya devamı edecekler?
Kürt Halkına yönelen barbarlığın vahşet yağmuruna karşı savunmasız bırakan bir kaç Peşmerge komutanın ihaneti yada bu ihaneti kendi siyasal çıkarın hanesine aktarmak adına Kürt halkının dağarlarının tümüne yönelen bir saldırganlığın arasında ne gibi bir fark olabilir ki? Yada sözüm ona bazı TC güdümlü PKK borazanların KDP\'nin şahsından hareketle on yıllarla gelen Kürdistani birikimleri dahi topa tutmanın mantığıyla ne pahasına olursa olsun PKK söz ve konum sahibi olmasın mantığı öne suren sözüm ona bazı KDP akılzadelerin arasındaki farkı nasıl ve nerde görebiliriz ki? Bilindiği gibi ihanet ve komploculuk öyküleriyle bilinen bir toplumuz.Ve ne yazık ki hastalık derecesine varan bu yapılanma Kürt halkının ulusal demokratik toplumun toplumsal yapılanmasında birebir rol oynuyor.
Onun için gerek binlerce yıl önce gerekse devam eden günümüzde, Kürt halkının temel çıkarını kendi siyasal Partinin çıkarların arka bahçesine aktarıp bekletmeye bırakmanın adı ve sanı da ihanetin kendisidir. Dolayısıyla bu ihanetçi bencilliğin toplumsal dokularımızın şekillenmesinde büyük rolleri olmasından dolayı, kendini tanımlayabilen bir toplumun varlığından epeyce uzak kalmış olmamız en acı gerçeğimize dönüşüyor ve ne yazıktır ki bu şekliyle şekillenmeyle yada şekillendirilmeyle Kürt halkını yararsız istikamete zorlanması, istesek de istemesek de ihanetin ve onursuzluğun bir irade sekline dönüştüren bir topluma dönüşme korkusunu yaşıyoruz.
Bu perspektifle soruna bakıldığı zaman değişik maske altındaki bireyin veya siyasal oluşumların ihanetçi yaklaşımları elbetteki tanımlamaya çalışılmalıdır. O maskenin altında toplumsal ve ulusal demokratik temel çıkarlara ne ölçüde uyuşmasıyla ihanetin toplumun üzerine oynadığı ölümcül tarafının bilinmesi açısından çok ama çok önemlidir. Gerçi ihanet olsun, ahlaki çürümüşlük olsun, bir toplumun olağan hali değildir ve olmamalıdır ama yine de bu gibi ihanetçi ve ahlaki çürümüşlük sahibi zihniyetlerin sürekli gündemde kalışı zaman kaybına neden oluyor... Bir Partiyi bir başka Partinin partisel çıkarına kurban edecek kadar temel çıkarlardan kopup aymazlaşanlar, bir halkın temel çıkarlarını Partisel çıkarlarının kuyruğuna takanların ihanet yapılanmasına yaptıkları katkıları da unutmamak lazım….Onun için de ihanetçi iradesinin sosyolojik anlamda araştırılması şarttır, zira ihanetçi iradenin gücü küçümsenmeye hiç gelmez. Onun için diyoruz ki: Bu iradenin bire bir temsilcisi olduğuna inanılan kesimlerin yaklaşımlarını, özgürlükçü düşünsel haritalarının bir kenarına mutlaka kayda geçirilmelidir. Ancak o zaman bireyin ihanet iradesinden, bir toplumun ihanetin geleneksel haline dönüşmeye doğru yol aldığını görebiliriz…
HÜseyin Akıncı Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.