Kimin ve neyin nasıl dizayn edileceğini anlamak ve anlamlandırmak elbette ki çok ama çok önemlidir. Ama daha önemlisi ve özelikle de hayati önem taşıyan böylesi karmaşık bir süreçte Kürtlerin beyinsel düşünsellikleri kendi ulusal çıkarlarıyla ilgili nasıl hareketleneceğidir. Kürt halkının bir ulus olmaktan kaynaklı haklarını mı öne çıkaracak, yoksa anlamsızlaşmaya koşar adımlarla koşan Ortadoğu kardeşliği mi öne çıkarıp dansa kalkacak? Aslına bakarsan bırakalım etnik ya da sermayesel çelişkilerı, mezhepsel çelişkilerin bile ayyuka çıktığı bir zamanda bahsedilen biz Kürtlerin politik aklı ve sorumluluğu, öncelikli bir aciliyetle harekete geçmesi gerektiğinden hiç kimsenin şüphesi yoktur sanırım.
Zira çok iyi biliniyor ki, Ortadoğu denilen bölgedeki politik kirliliğin çıkar çelişkileriyle daha da kirlenmeye doğru yol alıp yürüdüğünü dolayısıyla, ulusal ve uluslararası çıkarların ortaya çıkardığı güç deneklerin at koşuşturduğu Ortadoğu’da Kürtlerin kendi ulusal hakkaniyetleriyle hangi güç dengelerine daha yakın olacağını net olarak ortaya koymalıdır. Zira İŞID’le ortaya çıkan yeni güç dengeleri bu gelişmeye paralel yeni ittifak arayışları Kürtlerin siyasal arenasında olası patlamalara ve özelikle istikrarsızlığa yönelecek siyasal arenasının ayak seslerine dikkat edilmesi gerekiyor.
Genelde Ortadoğu’da özeldeyse Kürdistan coğrafyasında kirlenmiş çıkarlarla yürütülen kirli savaşların yarattığı tahribatlardan çokça bahsetmişizdir. Uluslararası güç dengelerin parmak izleriyle meydana gelen ve özelikle de o parmakların bıraktığı kirlilikler Kürt halkını kendi hak ve hakkaniyetlerinden nasıl da koparıp uzaklaştırdığı az çok biliniyor. Dolayısıyla Ortadoğu koşullarında kalıcılaşan kirliliklerle menfi çıkarların yarattığı tahribatları bir tarafa bırakırsak bile başka güç odaklarının çıkarına göre hareketlenen kendi içimizdeki bağlantılı beyinsellileri dikkate alıp ortaya çıkarmak gerekir. Keza Kürt hareketinin siyasal arenasının içine kümelenmiş kirli eğilimleri es geçilip yarınlara bırakılma lüksü hemen hemen kalmamış gibidir…
Bu nedenle yeni gelişmelerin ortaya çıkaracak olabilecekleri Kürt halkının hakkaniyetler paralelinde ele almak gerekliliğinden de hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Zira mazlum bir halkın temel çıkarları Kürt halkının siyasal öncülerine göz kırpmaya devam ediyor. Özelikle de günümüz koşulları itibariyle ortaya çıkan yeni ittifaklarla yepyeni kirliliklerin ortaya çıkma ihtimali çok güçlü bir şekilde kendini gösterdiği bir dönemde. Bu nedenle Kürtlerin kendi ulusal hakkaniyetlerini birlik ve beraberlik ruhuyla güçlendirilmesinde büyük yararlar vardır. Zira Kürtlerin dünyadaki imajı, Kürtlerin olumlu veya olumsuz siyasal nitelikleri ile netleşecektir.
Bu bağlamda elde edilecek bir başarının, Kürtlerin genel hakkaniyetleri bağlamında çok büyük fırsatlar doğuracağı muhakkaktır. Bahsi gecen böylesi bir başarı her ne kadar güncelde şu isimli bir Kürt önderin ya da bir Kürt hareketinin hanesine mal edilecekse de, çok iyi bilinmelidir ki kalıcılığa yürüyecek bu başarı eninde sonunda Kürtlerin genel hakkanetiyle akan akıntısına akacağı bilinmelidir. Dolayısıyla olur olmaz ön yargıları ve bu ön yargılarla oluşagelen düşmanca duygularından kopup mazlum Kürt halkının genel çıkarlarına akan akıntıların aktığı güçlü akıntılar etrafında buluşma zamanıdır.
Haydi diyelim ki düne kadar El Kaide ya da Taliban denilen karanlık senaryolarla Asya’yı yeni dünya düzeni bağlamında nasıl dizayn edilmek istendiğinin üzerinde yeterince duramadık. Peki ya İŞID’le dizayna kalkışıldığı Ortadoğu’yla ilgili biz Kürtlerin konumu ne olmalıdır? Ortadoğu ekseninde görünen en temel sorun Kürt sorunu olduğundan ucan kuşların bile şüphesi yoktur. Kürt sorunu temel sorun olmaya taşıyan sebeplerin başından da yeraltı ve yerüstü zenginliklere sahip olmasından da kimsenin kuşkusu da yoktur. AMA? Her ne kadar Kürt sorunu Ortadoğu’nun temel sorunu olmaktan kimsenin şüphesi yoktur diyorsak da. Bahsi edilen temel sorunun Kürtlerin lehine çözecek anahtarın Kürtlerin birliği ve beraberliği olduğundan da en ağzında yine Kürtlerin şüphesi olmamalıdır.
İŞİD’LE dizayn edilmek istenilen bölgenin ismi ve cinsi Ortadoğu’dur, bu bahsi gecen bölgenin en temel sorununda Kürtler ve Kürtlerin sorunu olduğuna göre. Kürtlere ve özelikle Kürt halkına öncülük yapan önder ve partilerin yapması gerekenlerde mutlaka olmalıdır. Ve hiç kuşku yoktur ki, yapılması gerekenlerin başında Kürtlerin birliği ve beraberliğidir. Haydi diyelim ki, düne kadarki süreçte kirli savaşın yarattığı ortamdan kaynaklanan kendi yetmezlikleri sorgulama imkânı bulunamıyordu. Dolayısıyla da yapılan yanlışları sorgulama imkânı da olmuyordu. Peki ya şimdi? Her kim ne diyorsa desin, nispi olmanın dışında geçmişin kan deryasıyla oluşan karanlık ortamlarda akan kanlı talihsizliklere rağmen. Kürt halkının genel çıkarlarına göz kırpan Kürtlerin birliğine yönelik gidişat ve özelikle de özgürleşmesi gereken Kürt\'ün şuurlu ve sorumlu duruşuyla ahenkli yürümüyor maalesef.
Dolayısıyla İŞID’le ortaya çıkan yeni gelişmeler paralelinde geçmişi, geçmiş yaşanmışlıklarla geride bırakıp yeni özlem ve istemlerle nakşedilen bütünlüklü bir ruhla Kürt halkının hakkaniyetlerini temsil ediyorum iddiasında bulunan ne kadar parti ve öncüler varsa Kürtlerin birliği ve beraberliğine yönelik ne tür hünerleri varsa ortaya koymanın zamanıdır. Keza Kürtlerin özlem ve istemlerdeki değişimin özü mutlaka ve mutlaka Kürt şuurundaki birlik ruhuna yansıtılmasına çok büyük önem verilmelidir. Bu nedenle geçmişin kanlı savaşın gölgesinde şekillenen bilinç ya da yapılandırmalar bahsi edilen bu yeni sürecin yepyeni düşünselliklerle hayat bulmasına büyük önem verilmesiyle mümkündür.
Çünkü yaşanılan ve yaşatılan her sürecin kendine özgü kuralları vardır. Eğer ki, Kürt halkının önüne bir başkasının eliyle konulan nitel anlamındaki bir süreç konuluyorsa, o zaman bahsi edilen sürece göre Kürt toplumun öncüleri durumundakilerin düşünselliklerinde bu doğrultudaki değişime göre yenilmelidir. Ve bu konudaki en büyük sorumluluk hiç ama hiç kuşku yok ki bahsi edilen süreci kendi halkının çıkarına göre şekillendirmekle görevli olan öncülerin görev sahasındadır. Velhasıl kelam ve sözün kısası, sadece düşman diye tabir edilen öğenin düşmanlıkların vurgusuyla yetinirsek eğer, kısır ve güdük siyasal kafa yelpazesiyle yola devam demekten başka bir anlamı olmayacaktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.