Örneğin çok bilmiş bazı Kürtler Ortadoğu’ya uygarlık getirme peşinde koşarken garibim Kürtler canlarının ve toprağının derdinde yanıp tutuşmaya devam ediyor. Gariban Kürt toplumunun işi gücü Ahmet ile Mehmet arası iktidar değişimine umut bağlamak kalıyor. Yani sözün kısası AKP kazığı mı yoksa CHP kazığı mı daha elverişli pazarlığın tercihine zorluyor. Peki bu Kürt toplumunun esas tercihi midir? Tabi ki değil ama ne yazık ki, Kürt toplumu böylesi gel git ve yerinde say tercihine zorlayan iradeler var. Açık ve net söylemek gerekirse, ekoloji mekoloji sendeloji bendeloji gibi lojilerle Kürt toplumunu dizayn eden Kürt siyaset faktörü de böyle geçmiş böyle gitsinlere yol açıcı olmadığını söylemek güç...
Şimdi Kürt toplumu adına siyaset yapan siyasi pazarlayıcılardan söz açılmışken, Hakkı hak sahibine teslim etmek lazım. Örneğin Kürtler adına Kürt sorununu pazarlama konusunda bir kazıktan diğer bir kazığa bağlanmakta epey başarılıdırlar. Örneğin faşist olarak niteledikleri AKP kazığına Kürtler bağlamak, Oradan çözüp, şizofren sol lakaplı CHP kazığına bağlama gibi. CHP’den söz açılmışken hakkını hukukunu teslim etmemek olmaz. Örneğin, Kürt sorunu konusunda CHP’den daha dürüst bir parti olduğuna inanmak güç. Örneğin, hangi parti Kürtlerin yok sayılması için yüz yılını kesintisiz bir çizgiyle heba etmiş?
HDP’nin dışında kalan sağcı-solcu-dinci ne kadar parti varsa, müthiş bir ırkçı anlayış birliğiyle Rojava’ya asker gidişine “evet” dediler. Aslına bakılırsa iğnenin ucu kadar şaşırmadım.
Zira söz konusu Kürtlerse lamı cimin sözü asla edilmez. Binyıllık kardeşlik filan falansa falan fistanın yarım asırlık tanığıyız!
Şimdi asıl benim merak ettiğime geleyim, hani yukarda sağcı-solcu-dinci ne varlarsa gönül birliğiyle vatan millet Sakarya bozkurt marşıyla el kaldırışına hep birlikte şahit olduk ya.
Şimdi merak ettiğime geleyim. Adamın zerre kadar PKK ile bir ilişkisi yok, hayatı boyunca istisnanın dışında HDP’ye oy vermemiş bir Kürt’ün bu sağlı sollu dinci gönül birliğine karşı nasıl bir duyguya kapıldığını gerçekten merak ediyorum! Ha, “biz Kürtlere karşı değiliz, PKK’ye karşı olmak için çırpınıyoruz mı?” şeklinde devletin öz malı olan ifadeye başvuracaklar!
Yahu arkadaşım, daha dün Güney’in geleceğinin önünü devletin tüm gücünü takoz olarak kullanmadın mı?
Ama biz yine de ölümler olmasın! mahallelerinde çocuklar çocukluğunu yaşasın, sınır boyu piknikler kurulsun, “savaşa hayır, barışa evet!” uçurtmaları gökyüzünü kapatsın dileklerimizle “savaşa asla ve asla evet yok!” diye haykıralım hep birlikte.
Bir çok insan “HDP'li Kürtler CHP'nin attığı kazığın acısını yeni fark ettiler her halde” diyorlar.
Bırakalım şunun bunun içindeki Kürt tanımlaması, yüz yıldır kazık yiye yiye alışıp bağışıklığa dönüşen kazık yeme meselesi böyle kolay fark edilecek gibi görünmüyor.
Haydi CHP’nin atığı kazıkların farkına vardılar ama inanın ki, bir başkasından nasıl kazık yemem lazım diye tüm gücüyle kendini yırtıp ortaya atar.
Neden diye sorarsanız, bir halkın kendine özgü millî ruhu gelişmemişse, Ahmet’in kazığı olmazsa Mehmed’in kazığını yer. Ha birde o halkın sorgulama duyusu köreltilmişse o zaman kazık üzerine kazık!
Neyse, başınızı ağrıtmayayım, başkasının kazığından çok, Kürtlerin kendi kendine attığı kazıklar Kürtlere yeter bence. Gariban Kürtlerin dramı
Merkez Yürütme Kurulu üyesi Dijwar Sasonî’nin aşağıya aldığım makalenin bir kısmını okumak bile, Kürtler üzerinde oynanan oyunun korkunç boyutlarını ortaya çıkarıyor.
"Kurdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi“ adı altında yayın yapan sitedeki makalede, Kürtlerin devletleşmenin ne kadar vahim bir şey olduğunu TC devlet anlayışıyla banlandıra ballandıra bitiremiyor mübarek!
Aslına bakarsanız amacım elbette ki, şunun ya da bunun ne yazdığına cevap yetiştirmek değil ama bu Rojava meselesi tüm karanlık sinsi projeleriyle bir daha Kürtlerin ayağına dolanırken, bir nebze de olsa devletsiz olmanın nasıl bir sahipsizlik olduğunu göstermek bağlamında değindim. Tüm buna rağmen Kürt halkının beyni ve birçok varlığı üzerinde hakimiyet kuran PKK ve çevresinin bin bir yeminle “devlet istemiyoruz isteyene karşıyız” dediklerine rağmen, yine de birileri Kürtler devlet olmak istiyor diye yeri göğü inletiyorlar. Bu gerçekler tüm boyutlarıyla ortadayken ille de Kürtler devlet olacaklar diye diye Kürtlerin devlet olmalarını mı sağlayacaklar?
Aslına bakarsanız bu anlaşılmaz ikilemin dişleri arasında çiğnenmek Kürt halkının düşünsel suyunu iyice bulandırıp ortaya salmaktan ötesi değil… Dolayısıyla, Türkiye ve benzerleri bir tarafa bırakırsak bile” Kürt devletine karşı çıkan çok muazzam bir Kürt örgütlemesi var Kürtlerin karşısında. İşte bu nedenle Kürt halkı açısından tehlikenin boyutunu kavramak gerçekten de zorlaşıyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.