On yıllar öncesinde yeni dünya düzeninden bahsedildiği zaman, dünya devrimci güçleri emperyalizmin doğal söylemini maddi temeli olmayan teorik argüman olarak ele almış ve gerekli ciddiyeti gösterememişlerdi. Böylesi bir yaklaşım olunca da yeni dünya düzenine geçiş düğmesiyle kimlerin nerede duracağı bir yana nerede ve nasıl ayakta durma telaşı kendini göstermeye başladı.
Ne yazık ki, dünyanın egemen güçleri dünyaya kendi çıkarları doğrultusunda çeki düzen vermek için düğmeye basarken Kürt hareketi olarak renk ve ideolojik argümanlar savaşının en hızlı ve çarpıcı savaşımına hız veriliyordu.Tabi o dönem itibariyle sen ben kavgası tüm şiddeti ile devam ederken oluşacak yeni dünya düzeni içinde nerde ve nasıl konumlanabilmeliyiz diyebilecek beyinsel dürtüler işlevsizleşerek Kürt ulusal hareketinin en ciddi handikapını oluşturmaya devam etti.
Sonuç olarak da kazanılması mümkün olan mevziler kazanılmadığı gibi, mevcut olan mevzileri dahi yarına taşıyacak köprü ayakları oluşturulamadı. Dolayısıyla bugün dahi eğer Kürt özgürlük hareketinin kazanımlarından bahs edecek olursak ödenen büyük bedellerin sonucu oluşan ulusal duygulardan başka çok ciddi bir kazanımdan söz etmek mümkün olmaz. Dünyadaki güç dengeleri hızla değişkenlik süreci yasarken, dünya egemen sermayesi nereyi nasıl değiştireceğini ve bu değişime kendi çıkarları ile uyuşur denklemleri bire bir hesaplarken, Kürt özgürlük hareketi kendi içindeki sen ben kavgasının sahnesini oynarken onun bunun sahaya pazarladığı oyunu oynama ısrarını sürdürüyordu. Amacım ne eski yaraları deşmek, ne de geçmişin olumsuzlukları üzerinde karamsar bir tablo çizmektir.
Tek amacım geçmişi hatırlatıp, bizlere göz kırpan yeni bir sürece dikkatleri çekmektir. Zira tüm olağan şiddeti ile değişim ve değişime yönelik bir sürecin beyinsel hücrelerimizin kapısını hızlı hızlı çaldığı gerçeğini gözerdi etmemek gerekir. Dolayısıyla Kürt özgürlük hareketinin siyasal öncüleri kapımızı çalan bu sureci ve özeliklede biz Kürt halkının çıkarlarına uyan bu rüzgarı, kapıyı açıp içeriye buyur etmelerı gerekir. Bunu yapmayıp bin bir kepazeliği kendi içinde barındıran kardeş kavgasını kürt halkının önüne koymanın ne tür bir akıl kazasına hizmet etiğini iyi düşünmek lazım..Zira günümüz dünyasındaki mevcut şartlarda ulusal çıkarlar temelinde yeni dünya düzenine uyum sağlamaya çalışmak, dünya görüsünden vazgeçmek anlamına gelmediği gibi ulusal kurtuluş mücadelelerinin temel prensibi olan bir argüman olduğu bilincinin ortaya çıkarılmasıyla eş anlamlıdır.
Takdir edilmelidir ki, reel gerçekler ile arzulanmanın ayrı şeyler olduğudur, dolayısıyla siyasal öncülerimiz doğal ve haklı arzularını bir yana koyup dünya ve bölgemizde gelişen gelişmelerin reel tarafı ile kendi ulusal çıkarları arasındaki orta yolda buluşmayı başarmak zorundadırlar. 2011 yılının ilk aylarından itibaren kuzey Afrika basta olmak üzere Ortadoğu’yu kapsayan değişim ve değişim rüzgarları Kürt ulusal özgürlük mücadelesinin öncüleri olan siyasal öncülerimizin beyinsel hücrelerinin pencerelerini zorladığı muhakaktır. Bu pencerelerden neyin içeri girip girmeyeceği yine bu bahis konusu siyasal önderlerimizin beyinsel işlevleri ile ölçüt olacaktır. Zira esen rüzgarın ritmi sınıfsal devrimin sınıfsız toplumların şarkısını mi kulaklara fısıldayacak yoksa yeni dünya düzenin ikinci aşaması olan Ortadoğu değişim projesinin sahibi olan egemen güçlerin egemenlik şarkılarını mı mırıldanacak?
Dolayısıyla bu bahis konusu mırıldanmanın reel ses tonunu teşhis etmek elbetteki siyasal sorumluluklarla bezenmiş siyasal önderlerin görevi olacaktır. Kapımızı çalan bu değişim ve değişim rüzgarı ister iç dinamiklerin inisiyatifiyle gelişsin isterse diş dinamiklerin desteği ile gelişsin desteklenmesi elbeteki mutlak gerçek olmalıdır. Kürt halkının, Kürt özgürlük hareketinin en can alıcı sorunu bu değişime karşı nasıl bir yapılanma ile gidebileceği sorunudur.Bu noktada en can alıcı ve gerekli yapılanma hiç kuskusuz Kürt özgürlük hareketinin tüm renkleri ile bir bütünlük içinde olmasını kaçınılmaz kılıyor. Ve bu anlamda her ne bahasına olursa olsun yada her ne fedakarlıklar adına olursa olsun kürd özgürlük hareketi bu değişen ve değişim rüzgarına karşı bu şekliyle –tüm renkleri- mevzilenmelidir ve mevzilenebilmelidir...
Yanı başımızda değişim rüzgarlarının ritimleriyle kimin hangi şarkıyı bestelediği ya da beyinsel ölçümleriyle uyuşur hale getirip hangi şarkıyı dinlemeye kalkışacağı önemlidir. Her nekadar belli olmasa da egemen güçlerin kendi ekonomik ve siyasal çıkarları doğrultusunda yeniden şekilendirme şarkılarını bestelediği gerçeği büyük ve yalın bir gerçek olarak kulaklarımıza fısıldanmaktadır.
Zira dünyanın egemen güçleri bölgedeki istikrarın mevcut yapılanmalarla sağlanamayacağını çok iyi kavramış durumdadırlar.
Dolayısıyla değişime yönelik yılların birikimlerini patlatacak duruma getiren, iç dinamiklerle bezenmiş etkenlerden daha çok diş etkenlerin rolü olduğu gerçeğidi. Kaldı ki egemen güçlerın, kürtlerı “öldür bitir” mantık paremetreleriyle düştükleri hatalarından ders çıkararak yep yeni bir stratejik deneyimlerle bölgeye ve özelikle Kürt sorununa el attıkları görülmektedi. Dolayısıyla bu el atışın nerelere kadar uzanabileceği ortaya çıkacak Kürtlerin birlik ve bütünlüğü belirleyecektir.
Her ne kadar yön ve hedeflerde çatlaklar mevcut isede..esas büyük çatlağın anna kaynağı benle başlıyan “benim doğrum mutlaktır” diye bilenlerin akılsızlığıdır. Zira on yıllar öncesinin argüman ve idolojileriyle sekilenen inanışın dengeler bazındaki yeni değişimlerle değişimesi gerekliliğin önünde durmak pekte akıl karı değildir. Uygarlığın anası durumumdaki bölgede kendi ulusal hakkaniyetleriyle evrensel değerlerle bezendirerek bir yaşam şekline yönelen kürt halkının bu dağınıklıkla hedefine ulaşması zor görünüyor.
Dış etkenli güçlerin iç etkenlerin üzerindeki basıncın basınç gücü, ne yazıktırki kürtler arası gelişebilecek derli toplu bir birliği zorlaştırıyor. Dolayısıyla kapımızı çalan değişim ve değişimi belirleyen etkenleri, ulusal hakaniyetlerin hakkaniyet karelerinde kürt ulusal güclerinin buluşması Kürtlerın olmasa olmazı olmalıdır artık. İç etkenliklerle, Kürtlerın birliğinı sabote etmeyi kendi çıkarları gereği önlerine koyan dış güclerın kirli ve sinsi oyunları bozguna uğratılmalıdır. Siyasal parti ve Kürt halkının öncülerin akli selimine, ortak aklına ihtiyaç olduğunu kimse unutmamalıdır.
Kürtler arası kavgaların, çatışmaların ve savaşların galibi yoktur. Kazananı olamaz. Bunda her açıdan Kürtler zarar görür.Kazanan Kürt düşmaları olur.
“Ben kazanayım sen kaybet” mantığı ve politikası güdenlerde kaybeder. En doğrusu “sende kazan bende kazanayım” politikasıdır.
HÜSEYİN AKINCI
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.