Zozan'dan doğma Erdem ile, Ayşe'den doğma Erdem'siz aynı gün ve aynı zaman süreciyle dünyaya gelirler. Her günün şafağında aynı ortam ve koşullarda beraber yaşarlar. Gün gelir ovaların derinliklerinde Erdem Erdem'sizi kovalar, başka bir gün gelir Erdem'siz Erdem'i kovalar. Erdem her ne kadar Erdem'siz bir yaşamı düşünüp gayret etmek istemişse de, Erdem'sizin Erdem'in yakasından düşme şansı hiç olmamış. Erdem'in olmadığı koşulda yaşanacak bir dünyanın olmadığını çok iyi biliyordu Erdem'siz.
Erdem ile Erdem'sizin arasındaki ilişkiler öyle bir hal alır ki, çoğu zaman Erdem'in tüm çabaları Erdem'sizin çabalarıyla bertaraf edilir. Düşünsel imkanlarını, doğruları yanlışlardan ayıklamak için harcayan Erdem'in tüm çabaları, Erdem'sizin birden çok müdahalesiyle orasına yada burasına çizgiler çekerek tanınmaz hale getirir. Erdem öyle bir ruh haline girer ki, Erdem'sizin olmadığı bir dünyayı hayal eder durur. Bir günün şafağında yolcu olma durumu doğar Erdem'in, yol hem uzak hem de engellerle doluymuş. Erdem hiç düşünmeden Erdem'sizin kapısını çalar. Kapıyı açan Erdem'siz karşısında Erdem'i bulduğunda:
"Hayırdır Erdem sabah sabah hangi rüzgarlar attı seni kapımın önüne" der. Erdem sakin bir ses tonuyla:
"Haklısın be Erdem'siz. Ben ve sen aynı anadan doğan ikiz kardeşler gibiyiz ama ayrı ayrı meziyetlerimiz var. Yola çıkacağımı sen Erdem'size söylemesem de, arkama takılacağını bildiğim için erdem'lilik bende kalsın diye söylemeye geldim" der. Erdem'siz hiç tereddüt etmeden:
"Ne demek Erdem, sen de ben de kendimize yakışanı yapmak için doğmuşuz" der
Saatler günleri, günler ayları, aylar yılları kovaladı durdu. Yolun güzergahındaki iniş çıkışlar Erdem'i yormuştu. Erdem'in yorgunluğu bir tarafa, Erdem'sizin neden yorulmadığı düşüncesi Erdem'i daha da yormuştu. Erdem'in kendi varoluşuyla yorulduğunu gören Erdem'siz, Erdem'in kulağına eğilerek:
"Sen zaaf ve yetmezliklerinle beslendiğimi anlamadığın sürece dimdik ayakta kalmasını her zaman başarırım" der.
Gerçekten Aylar, Yıllar akıp giderken, Erdem'in yetmezlikleri, Erdem'sizi daha da güçlenmesine yaramıştı.
Günlerden bir gün karşı tarafta bulunan dergaha gider. Dergaha yaklaşan Erdem'in kafası iyice karışır. Dergahın sağ kapısında, inanç imzasıyla "Allah'ın dediği dışındaki tüm beklentiler boşu boşunadır" yazıldığına şahit olur. Soldaki kapıda ise, İdeoloji imzasıyla, "burası beyin yıkama eğitim merkezidir" yazıldığını görür. Erdem her ne kadar sağ kapıdan girişle sağ kapıdan çıkışı aramışsa da, çıkış yönü hep sol kapıya işaret etiğini görür! Erdem daha fazla kafa karışıklığına dayanamayarak soldan çıkış yapar.
Erdem kendi kafa karışıklığını gidermek için bu sefer de sol kapıdan giriş yapar. Erdem eder etmez giriş yaptığı sol kapıdan çıkışı bulamaz. Sol kapının tüm çıkışları da sağdan çıkışı gösteriyordu. Anlamlandırma yoğunluğu Erdem'i iyice yormuştu, yine de başını iki elin avuçlarına alarak anlamını bulmaya çalışıyordu. Hafif sakalı ve kravatıyla modern giyimli olan Erdem'siz, sağ, sol kapıları çalmadan, her iki kapı da kendiliğinde açılıp kendisini buyur ediyorlardı!. İşte o zaman Erdem anladı'ki, Erdemsiz'in, erdemsizliklerinden daha çok kendi yetmezlikleriyle buluşması gerektiğini anlar?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.