Her savaş kendi doğası gereği bir başkasına rant kapısına dönüştüğü gibi, her barışın da başka bir biçimiyle bir başkasına rant kapısı olabiliyor! Her siyasi atmosferin değişimine göre gömlek seçenler, her çıkara göre bir başka şapka giyenler oluyor da oluyor... Dolayısıyla bin bir acılarla her birimizden bir şeyler alan bu savaşın rantçılarına karşı her ne kadar başarılı olmamış/olunmamışsa da bin bir bedel sonucu ortaya çıkan barışı, barışın değerlerine çöken rantçılardan korumak hepimizin görevi olmalı.
Savaşın tüm Kirliliklerini bir tarafa atıp geleceği barışla taçlandırmak zordur ama ve lakin barış tacını barışa yakışır bir siyasi estetikle toplumun başına geçirmek çok daha zor olduğunu da unutmamak gerekir. Çünkü rant kapısı öyle bir illettir ki, arını/onurunu bile beş kuruşla siyasetin pazarında pazarlanır! Bundandır ki, barışı da savaşı da kendi rant kapısına evirenlere çok ama çok dikkat edilmesi gerekiyor. Zira rantın en can yakıcı boyutu ise, düşünsel kaliteleri beş para etmez siyasetin rantçılarıdır.
Açık ve net söylemek gerekirse siyasal rantın peşinden koşanların insanlığa karşıt hikâyeleri, çok daha derinlikli dehlizlerle doludur! Çünkü her barışın ya da her savaşın merasında mutlaka bir otlananı vardır ve olacaktır! Bu nedenle ruhsal ve düşünsel çöküntülerin enkazı üzerinde dansa kalkışanların hikâyesini yazmak kolay değil! Bozuk ortamın yarattığı bozuntular her zaman değer sahibi olanların sırtında yükselmiştir! Yanlışlarla dizayn edilmiş herhangi bir savaş ya da barış, her zaman kendi rantçısını beslemekten kurtulmamıştır.
Çünkü, o zaman ve her koşulda toplumun yarattığı değerleri kendi rantına yem yapılmıştır. Zira bahsi geçen bu nitelikteki toplumlar her zaman çağın mantıksal gereklilikleriyle ters orantılı harekete geçer; ve harekete geçtiği her an, kendi emeğine karşıt kendi düşmanını yaratır. Onun için umarız ve dileriz ki, PKK'nin kurucu önderinden ricamız odur ki, savaş rantçılarını barış elçisi olarak sil baştan bu halkın başımıza bela edilmesin! Edilmesin çünkü PKK'nin illegal şapkasının gölgesiyle legal siyaset arenası nasıl bir rant kapısına dönüşmüş olduğunu bilen biliyor. Kafa kol ilişkileriyle liyakatin liyakatsizliğe nasıl kurban edildiğini de bilen biliyor. Bir yandan başını alıp yol alan liyakatsizliğin rötuşları, diğer yandan doğruyu yanlışa kurban eden akıl acıtıcı yetmezlikler, öbür yandan "sen ben" çekişmesine dönüşen kadrolaşmanın can sıkıcı icraatları, Kürt halkının umut dünyasının içini nasıl kemirdikleri de bilen biliyor!
Dolayısıyla hangi pencereden bakılırsa bakılsın, PKK'nin illegal şapkasının gölgesiyle yol alan legal siyasetin yetmezlikleri görülür! Kaldı ki legal demokratik siyaset kulvarının olurlarına dahil ne varsa, bir kısım rantçıların rant dünyasına kurban edildiğini bilen biliyor. Liyakatin taca atıldığı böylesi bir süreçle ne yazık ki yarına güvenle bakma şansına yol veren bir yol bırakılmadı. İşte tam da bu barış süreci ile doğan yepyeni bir yenilenme şansına sarılmalı! Özellikle bu barış getirisini aklıselim mantığın devreye girme şansı bağlamında sahiplenmeli.
Siyasetin anatomisinde kişinin kendi vizyonuna sahip çıkacak yeteneği yoksa, bahsi geçen o vizyon bir başkasının çevirmesine maruz kalır diye bilinmiyor mu? Ya da herhangi bir insanın düşünce dünyasında müthiş bir kabiliyeti olsa dahi, o kabiliyeti bir başkasının rant kuşatmasına bırakıldığı an kaybetmiş olmuyor mu? Ne yazık ki ve maalesef Kürt halkının halk olmasından kaynaklı hakkaniyetin etik normlarına göre bir siyaset yapılmadı. Yapılmadığı için de kişisel hesaplarla kişisel çıkarına odaklı yetmezlikler diz boyu yoluna devam etmiş oldu! Bundandır ki, bu barış süreci, kişisel hesapları genel çıkarlara kurban edebilen yepyeni bir sürece ihtiyaç var. Yeter ki, oldubittilerle rant dünyasının tokatçısını sil baştan bu halkın başına başçavuş olarak atanmasının önü kapatılmış olsun! Zira her zaman Kürtlerin önüne kendi liyakat vizyonuyla kendi geleceğini ortaya çıkartacak fırsatlar doğurmaz.
Umarız ve dileriz ki, bu barış süreciyle Kürt halkının önüne çıkan fırsatları, sil baştan bir kısım rantçı tokatçılarla çarçur edilmemiş olsun. Kürt halkı bu kadar yara Bere içindeyken, bu kadar yaşanmışlıklardan sonra yara berelere kabuk olmaya liyakatli olanlara öncelik verilmeli. Çünkü namı, şanı, isimleri ne olursa olsun, yara bere içinde bocalayıp boğulan Kürt halkına umut olmanın ötesi bir şans kalmamıştır. Açık ve net söylemek gerekirse Kürt halkının yara bere içinde kalışına neden olan bir başka tarafı, gözü kapalı müritliktir! Bu nedenle her ne olursa olsun bağlılıkla bağımlılığın sonuçlarını kavrayabilen yepyeni bir yenilenmeye kapılar açılmalıdır. Açılmaldır'ki emirname erlerin yerine, dünyadaki değişen denklemi okuyabilen kadrolara yol görünün. Velhasılıkelam rantçı Hemo'yu, aklıselim Mıho'ya kurban etmenin tam da zamanıdır ve selam...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.