Dünyada mevcut tüm devletler ve halklar, kendi ulusal çıkarları etrafında dans ederlerken her nedense devletleşme özlemiyle tutuşan Kürt halk öncülerin birçoğu ne yazıktır ki, Kürtlerin temel ulusal hak ve hakkaniyetlerin esas ögelerini, olması muhtemel çok uzak kardeşlik projelerine yatırım olarak yatırmaktadırlar. Halklar arasında olası kardeşliğin kırıntısına bile yatırım yapılmanın insan olmanın her ne kadar bir erdemiyse, katliam, talan, asimilasyonlardan başka iyi gün yüzünü görmemiş Kürt halkı gibi bir halkın temel ulusal özlemlerine riayet etmenin de evrensel erdemin en alası olduğunu unutmamak gerekir.
Dolayısıyla, şununla birlik yapılmalıdır, bununla bütünleşmelidirlerden önce ya da şu birliktelik ve bu bütünleşmenin getirileri şunlardır bunlardırlardan önce Halklar arası yakınlaşmalara harcanan enerjinin bir çeyreğini Kürt halkının temel ulusal hakkaniyetlerin bahçesinde bir tek fidan dikme niyetleri dahi olan değişik Kürt oluşumlarla Birlik ve beraberliğine harcanması gereken gereksinim ulu orta çığlıklaşıyor akli selimin hücrelerinde. Ama ne yazık ki, Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın jeopolitik öneminden ve özellikle de coğrafyanın zenginliği Kürt halkının en temel baş belası olduğu ve olmaya devam etiğinden dolayı, iki Kürdün bir araya gelmesine şans tanıtmıyor.
Kasr-ı Şirin\'den bu yana Kürt halkının boynuna geçirilen kaderciliğin tokası Kürt coğrafyasının paylaşım ve parçalanmasıyla yetinilmemiş, aynı zamanda da iki yakaları aman bir araya gelmesin ne yönelik ne kadar kirlilikler varsa Kürt halkının beyin hücrelerin şırıngan edilmiş. Bu nedenle de Kürtlerin temel ulusal hakkaniyetleri Kürtler dışında herkesin çıkarına cevap verilebilecek durumuna sokulmuş. Yani sözün kısası, coğrafyayı böl- parçala- yönet mantığının diğer yarısını da iki Kürdün bir araya gelmesini engelleyen oyunlarını da hep canlı tutmayı da unutmamışlar.
Farkındaysanız Kürtler arasında ve özellikle de bahsi gecen harekete emek vermiş kadrolar arasında bile BDP’nin tasfiye edilmesinden rahatsız olmayanı görmek hemen hemen mümkün değildir. Zira ulusal talepler doğrultusundan yola çıkan bahsi gecen hareket, belki de 30 yıla yakın bir zamandan beridir ilk kez, Ulusal taleplerden yana çıkarı olan katmanları BDP çatısı altında bir araya getirme şansını yakalamıştı. Örneğin: Ağasından tutun Şeyhine kadar, Sosyalistinden tutun Muhafazakârına kadar her katman ve kesimden olanları görmek mümkündü.
Peki buna rağmen bahsi gecen BDP’nin tasfiye edilmenin nedenleri ne? Özelikle son yıllarda Kürt ulusal demokratik taleplerin özüyle başlayan eksen kaymasıdır desek abartılmış olunmaz. Zira İlgili ülkelerin bir iç sorunu olduğunu ve her ilgili ülkede yaşayan Kürtlerin kendi ulusal talepleriyle dinamikleşenleri değil de Ayrışmayı kıyamet sebebi sayan ezen ülkenin şovenlerin dinamikleriyle bir çeyrek asır daha oynaşma değildir de nedir! Zira çok ama çok iyi biliniyor ki, Halkların Ulusal kader tayin hakkına saygılıyız ile başlayan sosyalistlik iç güdülerinin bir adım ötesindeki Kürtler söz konusu olunca hiç ama hiçbir tereddüt gösterilmeden AMALAR al acele bildik nakaratlar devreye girer hemen…
Yani sözün kısası, tüm göstergeler bize gösteriyor ki, dün itibariyle Kürt halkının ulusal hakkaniyetleriyle canlanan ulusal duygular nasıl da birileri tarafından pompalanan paradigmalarla dünyayı değiştirme arzularına kurban edilmişse, bugün de halkların kardeşliği arzusuna kurban edilmek üzere... Bir halkın var olduğunu gösteren tüm göstergelerin ayaklar altına alınmakla yetinilmemiş, aynı zamanda yok edilmesi için inanılması güç ve kaba kuvvetlere de maruz bırakılmış, bağlayıcı değerlerimizin milliyetçilik duyguların içine edilmişken ve özelikle Kürt halkının beyin hücrelerine Kürt milliyetçiliği bir virüs olarak ve özelikle baş edilmesi mümkün olmayan bir veba hastalığı biciminde yerleştirmeye çalışmanın tam gaz devam ederken , ne yazık ki bugünün hazırlanması için olduğu artık net olarak görülmüştür. Zira bölgemizde bir şeylerin aşılmadığı halde Kürtlerin lehine esen rüzgârların yönünü olmazların arkasına zoraki zorlamalarla sürüklemenin hiçbir getirisinin olmadığını ve olamayacağını hepimiz de iyi biliyoruz.
Değil bölgesel çerçevede, dünyanın tüm halklarıyla birlikte yaşama güzelliğini inkâr eden ya da içtenlikle özümsemeyen bir düşünsel mantığı kabullenmek elbette ki imkânsız.
Ama gel gelelim ki, her Allah’ın gününde Kürdün kellesini darağaçlarında teşhir eden Acem devletinin öldürme içgüdüsü tam gaz devam ederken Kürdün tüm değerlerine ve tüm varlığına tecavüze yönelen bedevi Arap’ın barbarlıkları Kürdün tepesine çullanmaktan hiç ama hiç duraklama göstermediği halde zoraki birliklerin arkasına takılmanın da bir anlamı olmadığına inanması gerekmiyor mu sizce?
Günümüz sürecinde dahi on milyonlarca nüfusa sahip Kürt halkının kendi anadiliyle konuşmayı bile kıyamet kopacak sebebine bağlayan Türk’ün arzusu ve Osmanlı’ya dönüş hayaliyle daha da şahlanmışken, Kürtlerin Kendi Kaderini Tayin Hakkı olarak tanımladığımız evrensel hakları Kürtlerin eliyle tehlikeli gösterilip Kürtlerin ulusal haklarına haksızlık yapılmasının anlamı nedir peki?
Milliyet ve millet olarak var olmanın temeli olan ezilmişliğin ulusal talepleri Kürtlerin eliyle dinamitlenmek istenmenin anlamı ise hiç ama hiç yoktur. Ezilmişlikten kaynaklı olan milliyetçiliği öcü olarak, devletleşmeyi de bir intihar ve kıyametin kopmasına davetiyedir denilerek Kürt halkını yeni bir oyalama sürecine hazırlamaktan ötesi değildir ve başka da ciddi bir anlamı yoktur.
Hüseyin Akıncı. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.