Bana sorarsanız ve işin aslına bakarsanız, Kürt halkının azgın düşmanlarına karşı başkaldırmadan önce Kürt ulusunun birliği önünde duvar ören önderlerimize ve partilere karşı başkaldırmalıyız. Biz coğrafyamızda ihtirastan kaynaklanan her türlü olumsuzlukların merkezinde tek irade eğiliminde ısrarcı olan egemen erk geleneğinin insanlığa maliyetini ve sebep olduğu acıları biliyoruz. 21 Yüzyıl halk önderlerinin en bariz özelliği halka karşı açık olmaktır. İslami kardeşlik kisvesi veya geri sınıfsal tercihlerin derinliği ulusal erdemlerin önüne çıktığında bunun bedelini ödemeyi de göze almak korkunçtur. Kürdistan\'ı çepeçevre saran ülkelerin tekçi önderlik biçimleri ülkeyi kendi çiftlikleri haline getirdikleri için bir dünya sorunu haline geldiği malumunuzdur. Bu koşullarda yurt savunması temel görevimizdir. Yurt savunması gerçeğinde, Şengal\'i savunmak için yola çıkan gerillanın ne kadar hakkıysa Kobanî\'yı savunmak için yola çıkan Peşmerge güçlerinin de o kadar hakkı vardır.
Eğer meselenin içinde başka pazarlar ve pazarlıklar yoksa bu güçler kendilerini Kürdistan’i güçler olarak kabul ederek yurt savunmasında birlikte olma sorumluluğunda olurlar. Kürt halkının birliğiyle ilgili halk bazında bir sorunu yok, kendi siyasal çıkarı için Kürtler adına siyaset yapan siyasi öncülerimiz sorun oluyorlar. Ne zaman ki Kürt halkı kendi birliğinin önünde duvar ören siyasi abilerine ve sonrasından da partilere “haydi oradan!” derse belki o zaman birliğe giden yol açılır. Velhasıl Kürtler adına Kürtlerin birliği önünde Berlin duvarları ören derin hesaplardan ve siyasal erklerden halk bazında hesap sorulmadıkça Kürt halkı Şengal ve Kobani\'de olduğu gibi daha çok felaketler görür. Şimdi desem ki, haydi hep birlikte ama hiç bir \'lamın ve cimin\' arkasına sığınıp takılmadan, net ve açık bir özveriyle bizim adımıza ve özellikle ağır bedel ödemişliğimizi kendi siyasal çıkarları için basamak yapanlara karşı başkaldıralım desek “Bu adam deli mi?” dersiniz?
Haydi hep birlikte bu deliliği Kürt halkının temel çıkarları ve özgürlüğü adına yapalım ve bunu ivedilikle yapalım! Kürt halkına yaşatılan tüm acıların tek sorumlusunun egemen bilmem ne güçlere havale etmekten vazgeçmeliyiz artık. Biz o bahsi edilen egemen güçlerden önce Kürtler adına yola çıkıp halkın özlem ve arzularını kendi menfi çıkarları için ayak tabanlarına paspas yapanlardan sormalıyız. Mertçe hesap soramazsak Kürt halkı olarak da Kürtlerin başına gelen felaketlerin yara izlerinde parmak izlerimiz dün vardı, yarın yine olacaktır. Lamın ve cimin, amaların ve fakatların arkasına sığınmadan en direkt bir özveriyle Kürtler adına yola çıkan tüm siyasi partiler hiç ama hiç vakit geçirmeden Kürtlerin ulusal birliğine giden yolun ortasına artık yüreklerini koymalısınız diye onları halk olarak sıkıştırmaliyiz artık.Dolayısıyla gerek Sayın Mesut Barzani’nin tarihe karşı ortaya koyacağı duruş, gerekse Sayın Murat Karayılan gibi önderlerin bu tarihi süreçte takınacağı tutum bu bağlamda belirleyici olacaktır.
Zira Kürt halkının özgürleşmemesinin altındaki nedenler elbette ki çok boyutludur. Ve ne acıdır ki bahsi edilecek nedenlerden en büyüğünün yarım asır gibi bir zamanlama kesitinin her aşamasında lanetlik ‘ben’ politikasına sarılan Kürt siyasal öncülerinin biyografilerinde saklı olduğu da çok ama çok iyi biliniyor. Böylesi bir sorunun günahı, Kürt coğrafyasında binbir katliam ve barbarlıklarla karşı karşıya kalan Kürt halkının omuzlarına mı yoksa ödenmiş bedellerin imtiyazlarıyla kendilerini ödüllendirilen siyasal öncülerimizin omuzlarına mı yüklenmeli? Gerçi her kimin omzuna yüklersek yükleyelim, felaketlerin deneme tahtasına dönüşen bir halkın durumu bu açıklıkla ortadayken, hanedan aileler ve partisel çıkarlarını kapsayıcı ulusal çıkarların dörtnal önünden koşuşturan parti ya da önderlere dur denilmediği için, IŞİD denilen barbarların köle pazarlarında pazarladığı bir halkın ar ve namusundan da halk olarak ta sorumluyuzdur.
Velhasılıkelam sadece ve sadece Kürt olmak gerek ve Kürdistan’i tarzda düşünmek gerek! Kürt güçleri arasında \'\'yardım edilmeli mi edilmemeli mi?\" tartışması kadar ayıp bir şey yok. Bu nedenle her ne pahasına olursa olsun ya da her ne gerekçelerimiz olursa olsun yüreğimiz Kobani\'de atmalı. IŞİD denen çetenin Güney Kürdistan ve özellikle de Şengal\'de Kürt halkına uyguladığı barbarlığa karşı yüreğimiz ne kadar yandıysa Kobanî için de yanması gerekiyor. IŞİD çetelerine karşı savaşan Peşmerge\'yi ne kadar bağrımıza basmışsak, Kobanî\'de IŞİD de karşı savaşan YPG gerillalarını da o derece de bağrımıza basmalıyız. Evrensel değerlerle bezenmiş Kürt milliyetçiliğin farkı budur zaten. Ne mutlu ki biz böylesi bir milliyetçi kafa yapısına sahibiz. Yani sözün kısası haydı hep birlikte ve öncelikle kendi aramızdan başlayarak ulusal çıkarların gerekleriyle ulusal barışımızı sağlamaya yön vermeye calışalım.
Haydi elbirliğiyle Kürtler arasında olur olmaz ben politikaların önünde duvar olmaya caba gösterelim. Haydi birazda Kürtlerin de Kürtlerin kardeşidir diye kardeşlik hukukuna odaklanalım. Haydi birazda Kürdistan\'ın dört bir yanında Kürt halkının arı ve namusunun üzerinden hareketle gövde gösterisinde bulunan barbar IŞİD vahşetinden ders çıkarmaya gayret gösterelim. Hayde birazda Kürt halkına yönelen namluları Kurdün namusu, canı ve toprağı adına Kürtler arası kardeşliğe dönüştürelim. Haydi biraz da barış, kardeşlik, birlikte yaşam\'\' sloganlarının yüzde birini de kendi aramızdaki partisel çelişkilerin giderilmesine yönelikte kullanalım. Haydi biraz da kendi gerçek tarihimizden ve şu ana kadar ki süreçlerden ders çıkarma ev ödevine girişelim. Hayde birazda Kendi tarihimizin birikimleriyle bilinçlenip Kürt halkının hakkaniyetlerine musallat olanlara yeter artık diyelim… Sizce günü gelmedi mi?
Hüseyin Akınci
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.