Kahırlarla dolu yaşamlara kaynaklık yapmaya devam eden bu coğrafyada, değişimler her ne kadar yaşanmışsa da, yaşanmış her değişimin yönü bir başkasının geleceğini başka birilerinin çıkarına kurban edilmiştir. Kendi coğrafyaları üzerinde söz sahibi olmayan Kürtler, her zaman ortaya çıkan değişimlerin kurbanı olmuştur. Tarihsel süreçlerle, Kürtler birçok kez kendi coğrafyasında söz sahibi olmaya kalkışmıştır. Ancak siyasal ve ekonomik açıda kendi kaynaklarına sahibi olama şansını yakalayamamış.
Zira birçok nedenle, geçmişin değişimleri kendi lehine dönüştürecek yeterli birikime sahip Kürtler ortaya çıkamadı! Herkesin göz kulağı Kürtlere çevrildiği böylesi bir dönemde Kürtlerin ne yapacağı merak konusudur. Yüz yıllarla devam eden geçmişin olumsuz gidişatına dur diyebilecek Kürtler mi ortaya çıkaracak yoksa şunun bunun sofrasında nemalanan Kürtlerin devamını mı sağlayacak? Aslına bakılırsa her Kürt insanın yüreğinden gecen esas istem ve seçeneğin-kendi gelecekleri üzerinde söz sahibi olma duygusudur.
Peki, olağan değişimlerin hızlıca geliştiği bu günlerde Kürt halkının evrensel demokratik istemleriyle değişimin eksenine oturacak mı? Açık ve net söylemek gerekirse Güney Kürdistan Başkanı Sayın Mesut Barzani'nin duruşuyla oturtulacak duygusu güçleniyor. İnançsal farklıklarla etnik ayrışmalara sahip herkesin özgürce yaşayabileceği bir ülke sözü ise evrensel değerlerle özgür yaşamın müjdesini aşılayan bir Kürt liderin doğuşuna da işaret ediyor.
Asılına bakılırsa, Sayın Mesut Barzani'nin kişisel duruşunun çabalarıyla her şey rayına girmeyeceği hepimiz biliyoruz. Zira halkların kardeşliği yalanıyla pusuda bekleyen Kürtlerle-oranın şuranın suyu ve havasıyla dizayn edilmiş Kürtler vardır! Dolayısıyla bahsi gecen bu olumsuzluklara karşın Sayın Mesut Barzani'nin elini ve arkasını güçlendirecek güçlü bir dayanışmaya ihtiyacı vardır Örneğin Cezayir, skyes-picot, Lozan gibi kaderlerle Kürt halkının kaderini belirlemeye karşı çıkan her Kürt insanı Sayın Mesut Barzani'nin evrensel değerlerle Kürt halkının hakkaniyet Çabasına omuz vermelidir.
Olumsuz tavırlarla cılız çıkan seslere rağmen referandum kararı gözle görülür kazançları görülmeye başladı bile Kalıcı çıkarları reel mantığın gerekleriyle buluşturan aklıselim düşünsellikler gün geçtikçe palazlanıyor. Zira Kürtler arası ben sen çekişmelerle devam eden didişmeler yerini kalıcı çıkarlara bırakma duruşu saat başı güçleniyor. Tabi ki siyaset arenasında Kürtler adına belirsizliğe oynayan Kürt oyuncuların oyunlarını saymasak!
Dolayısıyla referandum kararının alınmasıyla kendi çıkarlarından daha çok başkasına göz kırpan siyasetin lağvedilmesine de yarayacağı muhakkaktır. Zira herkes çok iyi biliyor ki Kürtlerin siyaset arenası kalıcı çıkarlara yol alan tüm güzergâhların günü birlik çıkarlara kurban edildiğini! Yüzyılların ötesine işaret bile edemeyen saçma sapan hayallerle Kürt aymazların anlamsız düşünselliklerle Kürt davasını nasıl da sağa sola savurup bertaraf edildiği biliniyor.
Dolayısıyla Kürt halkının varoluşundan kaynaklanan demokratik özlemlerin özüne İslam kardeşliğin kisvesine ne de halkların kardeşlik naralarına kurban edilecek lüksü kalmıştır. Kaldı ki, bu düşünsellikleri pazarlayanların öl ya da öldür eylemselliklerle bahsi gecen söylemlere nasıl da ihanet ettikleri de ortadadır. Kim ne diyorsa desin halkın öngörüsü günü birlik argümanların arkasına saklanan siyasilerin çok ötesindedir.
Velhasılıkelam binbir olumsuz yaşanmışlıkları yaşayan Kürtler demokratik hak ve hukuk boyutlarıyla uluslararası diplomasi arenasına odaklanmanın ne kadar yararlı olabileceğinin farkındadır. Dolayısıyla Sayin Mehmet Tanrıverdi ve dostlarının uluslararası arena diyebileceğimiz Avrupa’da Eylül Referandumu destekleme girişimleriyle Kürt halkının yüreğini nasıl da ısıttığını hep birlikte şahit olduk. Kim neyi ne gerekçelerle savunursa savunsun, Mehmet Tanrıverdi ve dostların hamleleri, Kürt halkının umutlarını bir adım daha öne çıkartmıştır. Güney Kürt halkının geleceğine olumlu yönde göz kırpan gelişmelerin sevinci yaşanıyorken umarız ve dileriz ki, Kuzey Kürt siyaseti de Kürt halkının yüreğini serinleten gelişmelere imza atar.
Zira Kuzey Kürtlerin siyasi ekseni uğrunda savaşılan idealin gerekçesine göre şekillenme ihtiyacı vardır. İdealin merkezinde demokratikleşme ise -ki demokratikleşmek için deniliyor- O zaman bu kadar cana mal olan silahlı mücadelenin gerekçesi de haliyle anlamsızlaşıyor. Ve inanıyorum ki, her aklıselim Kürdün yüreğinde Güneyin referandumuna “evet” var olduğu gibi. Silahlı mücadelenin anlamıyla zıtlaşarak anlamsızlaşan Kuzeydeki silahlı savaşa “hayırın” da var olduğuna inanıyorum.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.