Kürdistan ve Kürt halkının siyasal arenasında kronikleşen çürümüşlüğün tedavisi şartır. Kürt halkının evrensel hukuktan kaynaklanan ulusal demokratik haklarını elde etme sahasında “ben varım” iddiasıyla yürüyenlerin yapması gerekenler ne olmalı sorusuna, başta özgür irade ile düşünce ve her türlü ifade şeklinin gelişmesinin önündeki barikatların kaldırılması şeklinde yanıt bulması gerekiyor. Demokratik işleyişle demokratik bilincin gelişmesi önünde derin politik nedenlerle örülen duvarların yerle bir edilmesi, Kürt halkının ulusal örgütlenme yolunun kendine özgü taşlarının, kürt halkının demokratik ulusal çıkarlarıyla uygun döşenmesi gerektiğini bilmemek mümkün değildir.
Kürt ve Kürdistan’ın çıkarlarını gözeten tüm kesimleri kucaklayıcı biçimin baz almakla, bireysel özgürlüklerden toplumsal özgürlükleri yaratabilme iradesinin göstermesiyle bağımsız bir toplum yaratmaya harcanacak emeğin on kat daha fazlasıyla özgür toplum yaratmanın yol güzergahındaki engeellerin temizlenmesine harcanması şarttır. Bağımsız bir toplumun temel önkoşulunun, özgür bir toplum yaratmaktan geçmek olduğu ve özelikle de geçmesi gerektiğidir. Son otuz yıldır dünyada ve özelikle Kürdistan coğrafyasında yaşanan devasa dönüşümlere bakıldığında,yukarıda bahsi edilen istem ve özlemlerin hiçte gerçekleşmesi mümkün olmayan hayaller olmadığı görülecektir.
Elden ayaktan düşen ve özelikle de düşürülen, yolu şaşırtılan Kürt halkının kendi ulusal çıkarlarıyla özgür olmanın bedeli tarikatvari bir çekişme ve didişmelerle “hepimiz birimiz için varız ve birimiz de hepimiz için var olmalıyız” şeklindeki zihniyet biran önce ortadan kaldırılmalıdır. Aksi bir yöneliş ise mevcut toplumsal dokunun dünle başlayan ve bugünle devam edilmek istenilen kısır çekişmelerin deneme sofrasının gözde mezesi olacağından kuşku duyulmamalı. Saat başı gelişmelerle baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı günümüzde, özelikle de alt üst oluşların yaşandığı Ortadoğu coğrafyasında Kürt halkının siyasal öncüsünden şunun bunun müridi olmaktan çok, Kürt halkının ulusal demokratik haklarına odaklıyım diye bilen medya ve aydınına kadar çağımızla oluşan yeni koşullardan hareketle Kürt halkının ulusal demokratik çıkarına tekabül eden gereksinimlerin gündemleştirilmesini şart koşuyor.
Dolayısıyla bahsi geçen gereksinimlerin Kürt halkının ulusal demokratik mücadelenin yol güzergahında bir aciliyete işaret ediyorsa ki ediyor, o zaman da, söz konusu olan bu tarihsel geçişte,yüz yılı aşan bir geçmişin deneyimleri gelecekle bütünleştirme duyarlılığı “ben demokratik öngörünün zorunlu yolda varım” diyebilen herkesin ve her kesiminin üzerine birşeyler düşüyor kuşkusuz Kürt halkının haklarının elde edilme mücadelesinin tüm imkan ve birikimlerini PKK ve Apo karşıtlığı üzrinden hareketle var olmayi önüne koyan kesim yada güçlerin Kürt halkının ulusal demokratik hakların elde edilmesine bir katkı sunmayacakları muhakkaktır. PKK ve Apo’nun yetmezliklerinin üzerinden hareketle, başka bir güç ortaya çıkarma hayal dünyası Kürt halkının demokratik ulusal çıkarların elde edilmesinin önünde çok ciddi bir anlamda yanılgı olduğu hep birlikte gördük ve görüyoruz.
Olur ki günlerden bir gün düşman diye tabir edilenlerin düşmanlıklarından yüzünü cevirip kendi içindeki yetmezliklerle yaratılan düşmana çeviren Kürtleri görürsem “Eyvallah bü iş bitmiştir” derim ve özgürleşmek yolunda sağlam adımlarla yürür bu halk artık diye de inanırım. Olur ki günlerden bir gün sadece kendi patentiyle kendi doğrusuna kendini taparcasına inandıran Kürtlerin aksine, kendi yanlışına karşı kendi geleceği için cesurca eleştirip savaşabilen Kürtleri görürsem “Kürtlerin çözüm sorunu rayına girmiştir” diye inanılmaz bir sevince boğulurum.
Olur ki günlerden bir gün 1991 sürecin karanlığındaki karanlık gölgelerin aydınlanmasına yönelen Kürtleri görürsem, KCK olayının arka planın arka cephesinde sırıtan oyun bozanların Kürt kadrolarını nasıl da tasfiye edildikleri de ortaya çıkacaktır diye umutlanırım.Olur ki günlerden bir gün dünyayı ve Ortadoğu’yu değiştirmem lazım gelir öncesinde bin bir sorunla karşı karşıya bulunan kendi halkının sorunlarına odaklayan Kürtleri görürsem eğer(!) yazmakla bitmeyecek eğerler olurlara yöneldiğine şahit olursak şayet, sevincin bir iki damla gözyaşıyla karşılarız bu özlemi hep birlikte.
Yüreğimize hükmeden olmazlarla,beynimize ağ atan karanlıklarla, varlık sebebimizi silikleştiren emirnamelerle '' sen bilmezsin ben bilirim'' diyen kendilerini üstün zekalılar bahçesinde sananlarla, Arka bahçelerin karanlıklarında saklanan gölgelerle,''Adını da, cinsini de ben belirlerim'' kudretini kendisinde görenlerle geçeği kendi gözleriyle görmek yerine, başka gözlere itibar edenlerle, dünyada olup biteni kendi aklıyla yorumlamak varken, başkalarının ezberlerini tekrarlamayı marifet sananlarla nasıl başa çıkarız? İçine girdiği kısır döngüden çıkmayı düşünmeden benliğini statüsünü ve üzerine aldığı iradelere karşı olan sorumluluğunu hiçe sayıp, başkaların diktelerini üzerine farz kabul edenlerle düşüncelerimizi ifade etmeyi zorlaştıran, uygulamalarıyla yüreğimizi, beklentilerimizi dar alana içine sıkıştırırken yanlışlıklarının hesabını vermek yerine bin bir türlü bahaneyi duygusal takviyelerle süsleyerek üste çıkmayı marifet kabul edenlerle, renkleri doğru okumaktan direnen ,keyfine mahal Siyah'ı , beyaz , beyaz'ı siyah okuyanlarla, bir yandan ''' Demokratım'' iddialarını en üst perdede seslendirirken, diğer yandan içe dönük demokrasiye, katılımcılığa karşı aşırı merkeziyetçi, diktatoryal uygulamaları mubah sayanlarla, bir taraftan '' mazlumların acısını ben dindiririm , ben mazlumun sesiyim '' derken diğer taraftan mazlumun tenceresinin içini boşaltanlarla,nasıl başa çıkarız?
Hüseyin Akıncı
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.