Kürtlerin ulusal mücadele arenasında, Kürtlerin yanlışlıklarıyla oluşan yol eğrileriyle dopdolu olduğunu söylemek çokta abartılı olmaz.Bu yol eğrilerinin ortaya çıkardığı güzergahların bilinmezlikleriyse ne yazıktır ki,Kürt\'ün ulusal hakkaniyetine kilitlenmiş Kürdün beynini bir güzelce yoruyor maalesef! .Kürt halkının mücadele birikimlerinin sahası, askeri alan çalışmalarıyla yetinmemesi gerektiğini on yıllar öncesinde söyleniyordu.IŞİD ile başlayan yeni süreçte ise,Kürt halkının uluslararası düzlemde askeri mücadele yöntemlerinin dışında diplomatik manevra yeteneğine sahip kadrolarla diplomasi ihtiyaçlarını karşılayacak yapılanmaların önem ve aciliyetini bugün itibariyle kendini daha da dayattığını söylemek mümkündür.
Yüz binlerle ifade edilen Kürt diasporasında Kürtlerin bulundukları ülkelerde, Kürt hareketinin demokratik arenadaki geleceğini on yıllarca başı boş militanvari radikalizmin ruhuna teslim edildiğinden kimin haberi olmadı ki?
On yıllarla \"kapandı-açıldı\" dernekçiliğin dışında, ulusal çıkarlara dayalı siyasal diplomasiyi önlerine koyan Kürt diasporadan kim ve kimler bahsedebilir ki! Avrupa demokrasinin yaratığı fırsatlar avantajından hangi Kürt diasporası doğru yararlandığı ve Kürt halkının ulusal çıkarlarını esas alan doğru diplomasiye ağırlık vermiştir; yada hangi Kürt diasporası sayıları on binlerle ifade edilen Kürt işverenler topluluğunu derli toplu bir yapılanmayla ulusal demokratik mücadelesine katkı sunacak bir yapılanmaya dönüştürdü ki?
Ne yazık ki, yapılması gerekenin yapılmamasının günah keçisi olarak \"düşman\" diye tabir edilenlerle geçiştirilemez. Ulusal mücadeleyi omuzlayan siyasal kesimlerin, Avrupa\'nın ana göbeğinde baş gösteren başıboşluğa koşar adımlarla ilerleyen radikalizme tolerans göstermesiyle ortaya çıkan kaosun adresinde \"her şeye muktediriz ve yaparız\" ile baş gösteren siyasi iradenin yetmezliklerine rastlamamak mümkün değildir.
Kürt siyasal erklerin, Kürt diasporanın örgütlemesiyle ilgili en gelişkin ve becerikli olduğu alan, oluşturulan her yapılanmayı kalıcı bir kurumlaşma dönüştürmek yerine, ideolojik argümanların kalıbından geçirtmek olmuştur. Dolayısıyla, Kürt ulusal sorunun yakıcı o kadarda çok boyutlu bir soruna karşın kalıcılaşmaya yönelik girişimler yerine, mevcut olanı güncel girişimlerle koruma refleksi diğer tüm doğru alternatiflerin üstünü gölgeliyordu. Düşman diye tabir edilen unsurun ne yapacağına harcanan enerjinin yerine, kendi doğrularını yakalamaya yönelik harcamayı ne yazıktır ki başaramadı. Başarmış olsaydı şüphesiz ki bu gün farklı diasporanın varlığından bahsedebilirdik.
Ulusal çıkarlarla şekillenmemiş her düşünsel yetersizlikler ve bu yetmezliklerle baş gösteren ideolojik sorunlar ulusal temelde kalıcı ulusal çıkarların çözümünde rol oynayan ideolojik karmaşanın sayesinde ulusal mücadelenin en öncelikli diaspora denilen ayağından on yıllarca mahrum bırakıldı. Dolayısıyla, çağın ilerleyişiyle gün geçtikçe klasikleşen ideolojik argümanlar, ulusal hakkaniyet duygusunun duruşuna gölge olmaya devam etti. Ne yazık ki, arka kapıda bıraktığımız yetmezlikler günümüz itibariyle de gölge olmaya devam ediyor.
Günümüz koşullarındaysa, Kürtlerin önceliklerinden biri de, vakit geçirilmeden ulusal hak ve hakkaniyetlerin özüne gölge düşüren başıboş/kısır ideolojilerden uzaklaşma gereksinimidir. Zira, ezilen ulusun öncelikli ideolojisi, ezen ulusun tahakkümünden çıkma ideolojisidir. Hiç bir ideoloji, ezilen halkın hakkaniyetiyle baş gösteren doğruların üzerinde bir balans kontrol mekanizmasına dönüştürülmemelidir. Aksi takdirde Kürt haklının hak ettiği doğrularıyla buluşmasını, yada ulusal doğrularıyla tanışmasını zorlaştıracak sonuçlar üretir.
Bir yandan, Kürt halkının ana toprağını Kürd\'ün kanıyla göle çeviren gelenekçilerin yeni varisleri, diğer yanıyla da dinle, imanla motifleşmiş inanç karelerini sol klasik desenlerle tamamlayanların yeterlilik düzeylerin toplamı, Kürt Sorununu bir başka yüz yıla havale etmekten başka bir sonuç veremez. Gelinen bu duruma karşı eğri ve doğrularıyla herkes kendi payına düşen eleştiri ve öz eleştiriyi özgürce yapılmadan da bir yere varılmaz.
Doğruları görmezlikten gelen ama aynı zamanda eksiklikleri yerden yere vuran aydın diyebileceğimiz kesimde her şeye ortaktır. Zira siyasal yapılanmalara kendini benzetmek için bin dereden su getiren aydınların ruh dünyasıyla yaşadık tüm bu süreçleri. Dolaysıyla çağdaş aydının görevi, evin içini dağıtıp, ev içinde yapılan yanlışlıkları, doğrularla yer değiştirme ikazlarını mertçe gösterebilecek bir aydın profilini ortaya koymalıdır. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.